All language subtitles for Kardeşlerim 40. Bölüm @atvturkiye

Eyvahlar olsun, Kadir'i hatırladı.

Hatırlıyorum, hatırlıyorum, bu adam katil!

Katil bu adam.

Siz ne diyorsunuz Şengül Hanım?

Siz ne saçmalıyorsunuz Allah aşkına?

Motherımım ya olur mu öyle saçma sapan şey?

Akif amca ya bu.

Hem bak Doruk'un babası.

Evet, Doruk'un babasıyım ben.

O görüntüleri bana getireceksiniz.

Yemin ederim sizi
yaşadığınıza pişman ederim.

Hatice Hanım'ı kanlı canlı gören
son insan benim biliyor musun?

Kırmızı bir kamyon geldi işte, şuradan.

Çarptı, öldü kadıncağız.

Kadir'in motoru bu.

Allah'ım bu ne?

Bunlar yoksa bir fenalık mı
yaptılar bu çocuğa?

Kadir'in motoruna Melisa çarptı arabayla.

Şengül ne diyor bu adam?

Melisa çarpmış.

Emel'e karşılık, oğlunun hayatı.

Seçim senin.

Emel'i o kadına verdin mi götürsün diye?

Ya konuşsana kadın!

Verdim.

Defol git!

Defol git, tiksiniyorum senden, defol!

Yenge, sen niye katil dedin Akif Bey'e?

Film artistine benzettim de ondan.

Hani, hani vardı ya
bir tane film Orhan Bey.

Orada da böyle bir tane adam vardı.

Pıtır pıtır herkesi öldürüyordu.

O sandım.

Bir dakika ya.

Siz babamı filmdeki bir
oyuncuya mı benzettiniz?

He, vardı ya bir tane adam,
böyle sakallı, cüsseli.

Onun gibi, ona benzedi.

Annemin de hatları iyice karıştı ha.

Ya.

Valla aşk olsun Şengül Hanım ya.

Sinirim bozuldu biliyor musun?

Hayır katil dediniz, millet
gözlerini belertti bana bakıyor.

Ondan sonra oyuncuya,
vallahi alemsiniz ya.

Benim de sinirlerim bozuldu.

Yani Şengül, sırf bir film artistine
benzettin diye mi bağırdın öyle.

Katil diye.

Ondan benzettim he.

Hayır zaten benzetirler.

Beni benzetirler.

Öyle bir.

Mesela Al Pacino'nun gençliğine
filan da benzetmişlikleri var zamanında.

Şey vardı.

Ney vardı, ha?

O Taksi filmi, Robert De Niro'ya
mesela benzetirler.

Benim oğlan çok yakışıklı olduğu için,
onu mesela Leonardo DiCaprio'ya,

oradan da şimdi babası
olarak ben de tabi,

Nebahat ya hadi çok sıkıldım artık
gidelim valla geç kaldık ya.

Hadi.

Hadi oğlum, sen de bizimle gel.

Kalabalık burası, insanları rahatsız etme.

Anneciğim benim de arabam var,
ben de eve geleceğim, tamam mı?

Merak etme sen.

O zaman ben de kaçayım.

İyi günler herkese.

Ay kadın çocuğuyla alakam
olacak diye ödü kopuyor.

Boş ver aldırma sen ona ya.

Ben de gideyim.

Yenge!

Sen iyi misin?

Film milm dedin ama,
yüzün bembeyaz oldu.

Başka bir şey yok değil mi?

Ha, benim kafa gidiyor geliyor ya.

Adamı filme, filmi adama benzettim.

Nesi var ki bunun?

Orhan abi ben bir bakıyım Şengül'e,
belki bir şeye ihtiyacı vardır.

Sağ ol Sebahat teyze.

Ne demek oğlum.

Ben de gideyim de arka bahçeden biraz
nane, maydanoz filan ayıklayayım ya.

Kolay gelsin amca.

Sağ ol.

Ya bir gün motherım
böyle bir gece uyanıp da,

vampirlerin intikamını alıyorum falan
deyip, hepimizi doğramaz inşallah.

Ay, şöyle korkunç korkunç
şeyler getirme aklıma Oğulcan.

Ay bence yapabilir yani.

Kesinlikle potansiyeli var.

Bacım!

Ne oldu sana?

Niye öyle arkandan biri kovalar
gibi, koştur koştur girdin içeri?

Sebahat!

Ha!

Adımı tek seferde hatırlıyorsun.

Sende büyük gelişme var,
vallahi de var, billahi de var ha.

Ben hatırlıyorum, ben
her şeyi hatırlıyorum.

Ne güzel, her şeyi mi hatırlıyorsun?

Böyle bir anda oldu.

Aha orada duruyordum.

Tak, tak, tak!

Film şeridi gibi her şey
gözümün önüne geldi.

Akif'i hatırlıyorum.

Orhan'ın beni evden
kovuşunu hatırlıyorum.

Her şeyi.

Bir an dedim, kafayı mı kırdım ben acaba?

Sonra hatırladım.

200 lira zulaya bir para koyduydum,
geldim baktım, aha burada duruyor.

Ha!

Nasıl sevindim

Allah'ım sana şükürler olsun.

Her şeyi hatırlıyorsun yani,
hafızan yerine geldi değil mi?

Oh!

Valla iyi mi oldu, kötü mü oldu,
bilmiyorum Sebahat.

Niye öyle diyorsun?

Orhan benim her şeyi
hatırladığımı bilirse,

aha beni bu evde koyar mı,
beni bu evde tutarlar mı?

Ha.

Öyle mi diyorsun?

Bilmem, valla bilmem Sebahat.

Ay ama bacım ya, sen de bir tuhafsın.

İnsanın kafasını karıştırıyorsun.

Yani yaptıklarını düşününce,
hem kızıyorum sana.

Koysunlar kapının önüne diyorum.

Ama bir yandan da kaç yıllık
arkadaşımsın, kıyamıyorum ben sana.

Böyle olmasını istemezdi diyorum.

Of Şengül of!

Ne olacak şimdi?

Sebahat!

Ben hiçbir şey
hatırlamıyor gibi yapacağım.

Başka çarem yok.

Yoksa koymazlar beni bu evde.

Yaşatmazlar burada beni.

Şengül!

Buyurun Orhan Bey, buyurun.

Şengül.

Maydanoz, nane topladım arka bahçeden.

Bunları mutfağa bırakıyorum ben.

Size zahmet olmazsa bırakın Orhan Bey.

Sen iyi misin ya, bir
sıkıntı yok değil mi?

İyiyim, iyiyim.

Şey, ay kusura kalmayın valla,
dışarıda hepinizi gerdim ben sizin.

Yok be Şengül, ne
kusuru Allah'ını seversen.

Ben ne olduğunu anlamadım ki zaten.

Ben dedim, herhalde hafızası yerine geldi.

Sonra baktım yine, saçma
sapan şeyler söylüyorsun.

Orhan Bey hafıza öyle,
ha deyince geliyor mu?

Keşke gelse, keşke.

Gel canım.

Halil tamam, sen şirkete geç.

Peki efendim.

Dikkatli geç karşıya.

Arkadaş, hale bak ya.

40 yılın başı şoförle bir yere gideceğiz.

Gizli bir şey konuşacağız diye,
oğlanı neredeyse otobanda indirdim.

Ay aman ne yapalım Akifciğim.

İndiyse indi, tamam oldu
bitti, olur öyle arada.

Ay benim aklıma takıldı şimdi.

Bu Şengül numara yapıyor
olmasın böyle, film milm diye.

Gerçekten hatırlamıyor mudur bir şey?

Olabilir valla Neboşcuğum.

Şengül diyorsun ya, Şengül'den
her türlü çakallık beklenir, biliyorsun.

Ay öyle mi diyorsun?

Öyle.

Ne yapacağız şimdi, ne olacak?

Ne olacak?

Ha, şöyle olacak.

Sen Şengül'ü tekrar işe alacaksın.

Çünkü eğer bir şey hatırlarsa da,
bizim yanımızda hatırlasın bari.

Ne demişler, ne demişler?

Düşmanını yakın tutacaksın.

Tamam doğru diyorsun.

Ay iyi, ben onu alıyım bir an önce işe.

Tamam.

Aynen.

Arkadaş ya.

Konunun üstünü kapatalım
diye, alnımızın derisi çatladı.

Geldiğimiz noktaya bak, delireceğim.

Vallaha delireceğim ya.

Of, of Akifciğim of!

Şimdi bu kaza görüntülerinin
olduğu USB var ya.

Hım.

Hani sen onu Kadir'in cebinden almıştın.

He.

Ondan başka birinde var mı?

Yok.

Ha yok Neboş başka.

Başka kim, yok hayır ama şeyse
artık, orasını bilemeyeceğim.

Öyle bir teknoloji çıktıysa.

Yani senin, mikrodalgada erittiğin
USB'den görüntüleri aldılarsa,

onu bilemeyeceğim ama, başka yok yani.

Akifciğim nereden alsınlar,
ben onları erittim.

Eridi, bitti gitti.

Yok yani, eminim ben.

Benden kimse almadı.

Ama ne o zaman, başka yok çünkü.

Peki bu Kadir'e, kaza
görüntülerini gösteren kim?

Onu bulabildik mi?

Onu bulamadık.

Onu da bulamadık Neboşcuğum.

Bak o kadar saçma bir noktadayız ki.

Hayatımız bildiğin çengel bulmaca gibi ya.

Vallahi sırlar geçidi gibiyiz.

Korku tüneli gibi hayatımız var.

Neboş delirmek üzereyim.

Ben delirmek üzereyim ya.

Ya hayatımızın eşitleri gizem,
ya da tam bir muamma.

Başka bir açıklaması yok hayatımızın ya.

Vallahi öyle.

Allah'tan ortada kimsenin kimseyi,
mantıklı bir şeyle suçladığı yok.

İşte delinin biri.

Oradan bir şey olmaz, sen merak etme.

İnşallah.

Öyle öyle.

Sen asıl şunu soracağım ben sana.

Sen hakikaten eve mi dönmek istiyorsun?

Bak dışarı yemeğe çıkacağız dedik.

Eve dönünce ondan sonra vay beni yemeğe
çıkarmadın falan, beynimin etini yeme de.

Aman yok Akifciğim valla,
yemek memek havam mı kaldı?

O kadar da hazırlandım ettim ama.

O böyle katil matil deyince,
valla bütün asabım bozuldu.

Gidip de oralarda
kalabalıklarda uğraşamayacağım.

Sen beni götür evime.

Sakin sakin evimde oturacağım ben.

Hım, ne demişler zaten?

Evcağızım evcağızım,
sen bilirsin halcağızım.

Akif'in de parası cebinde kalır böylece.

Güzel oldu, güzel.

Hadi eve.

O nakitlerle hediye isterim ama.

Tabi şüphesiz ya, hediye benim işim.

Nasıl geçti yemek?

Asiye'nin gönlünü alırım
diyordun, alabildin mi bari?

Birbirimizi arkadaş olarak
ne kadar çok sevdiğimizi,

hatırladığımız bir yemek oldu.

Henüz sevgili değiliz.

Ama iyiydi.

Çok iyi.

Çok sevindim.

Ben ona biraz şüpheliyim de.

Neyse.

Baba, siz yemeğe gitmeyecek miydiniz?

O plan sanırım, son
yaşadıkları şoktan önceydi.

Aman.

Tadımız mı kaldı, yemeğe gidecek?

Kadın yüreğime indirdi vallahi.

Niye ya?

Ne var ki bunda bu kadar ciddiye alacak?

İşte hastaymış kadın.

Aynen, ne var ki o kadar ciddiye
alınacak işte , hastaymış kadın.

Ya ayrıca da yani, yüreğine indirecek
bir durum da yok Neboşcuğum.

Saçma sapan bir muhabbet ya, bitti gitti.

Gereksiz.

Aman sen anladın işte,
benim ne demek istediğimi.

Gereksiz canım işte gereksiz.

O yüzden yani gereksiz
yere, keyfimiz kaçtı.

Onu diyorum.

Öyle.

Ya ben ne oldu, hiç
anlamadım ya, ne oluyor?

Ya babamlar Şengül teyzeyi eve bırakırken,

kadın bir anda babama
katil diye bağırmaya başladı.

Ne?

Veli dur, Veli!

Öldürmüş!

Niye öyle bir şey demiş ki?

Benim babam kimi öldürmüş olabilir ki ya?

Ya oğlum saçma sapan konuşma sen de ya.

Senin baban kimi öldürmüş olabilir?

Niye öldürsün senin baban birini?

İşte kadıncağız, gidik, terelelli bu ara.

Televizyonda bir film izliyor.

Filmde de bir artist var
artisti işte, bana benzetmiş.

O artist de işte o filmde katilmiş.

Beni görünce anam katil diye, bağırdı.

Ya yine yakışıklılığımızın başımıza
bela olduğu, bir gün yaşadık yani.

Neyse Allah'tan sonra o artistin
ben olmadığımı anlayınca,

aman değilmiş filan dedi de,
süt liman oldu ortalık.

Bu.

Tabi Allah'tan anladı.

Ya Neboş valla ben şiştim ya.

Hakikaten kapatalım şu
muhabbeti, vallahi şiştim ya.

Ne diyeceğim sana.

Hani biz bu senin uzak doğu
restoranına gidecektik ya.

Madem gidemedik.

Oradan bir şeyler söyleyelim şuraya da,
dört göz bir arada, yiyelim ha.

Hem Akif'in cebinden de parası
çıkmış olur, Sarı Fırtınam ha.

Ay hadi söyleyelim.

Acıktım vallahi.

Şey de söyle.

Noodle, noodle.

-Tamam.
-Bir de onların çıtırları var ya.

Ha, cipsli o cips çok
yağlı böyle, şey oluyor.

Ay aman yiyeceğim Akif, açıktım.

Ya benim şarjım az, oğlum sen
söyle de oradan, gelince ben öderim.

Tamam.

Zaten başka kim ödeyecek?

Pazardan kazandığımız paradan,
hiç kömür alacak falan da mı kalmadı?

Kalmadı.

Bakkala olan borcu ödedim.

Geriye kalana da işte, bir paket
makarna, bir de yağ alabildim.

Ne kadar paramız var yani?

32 lira.

Tüm mal varlığımız bu.

Ablacığım sen yemeğini yedikten
sonra, şu sobanın önüne geç.

Bak üşüyorsun, hasta olma bir de.

Tamam abla.

İlk haftalığımı alana kadar
azıcık sabredebilsek.

Sonra doya doya ısınırız.

Ömer ben anlamadım şimdi, sen
gece gece ne yapacaksın inşaatta?

İşte gece gelen giden olmasın
diye inşaatı bekleyeceğim.

Sabahlayacaksın yani orada.

Ya öyle olacak da.

Olsun yani iş bulmuşum uyuyacağım
diye, vaz mı geçeyim işten?

Hem abim de kaç gece
direksiyon salladı sabaha kadar.

Demek ki oluyor.

Dayanacağız bir şekilde.

Yani yanımızda olmayacak mısın gece?

Isınmamız için bir süre böyle
olacak fıstığım, tamam mı?

Ya tamam, abim yapıyordu da.

Senin derslerin var, sınavların var.

Hepsine nasıl yetişeceksin, o yorgunlukla?

Nasılını falan bilmiyorum da,
yetişeceğim Asiye.

Başka çarem yok.

Ya şu pencere de bir türlü kapanmıyor ya.

Çok kötü soğuk alıyor bir de.

Hasta olacağız diye korkuyorum.

Şu iş bir yolunda gitsin, kömürü de
pencereyi de halledeceğim.

Ya halledersin sen biliyorum da,

işte her şeyi halletmeye çalışırken,
yorgun düşeceksin diye korkuyorum.

Sen kardeşine hiç güvenmiyorsun ha.

Ben her şeyi hallederim, üste
size bir de ders çalıştırırım.

Sen merak etme fıstığım.

Ablacığım ben öğlen yemiştim ya.

Hâlâ acıkmadım, benim
makarnamı da sen yiyebilirsin.

Veriyim mi?

Olur.

Ben işe gidiyorum.

Şans dileyin.

İyi şanslar abi.

Görüşürüz abiciğim, sağ ol.

Dikkatli ol.

Tamam.

Sen gerçekten toksun değil mi?

İdare ederim ben, merak etme.

İyi geceler o zaman, sabah görüşürüz.

Görüşürüz abi.

Ömer, nereye oğlum?

Yeni işe başladım da
amca, oraya gidiyorum.

Ne işi ya, bu saatte?

İnşaatta,

gece bekçiliği yapacağım.

Ne?

Gece bekçiliği mi, yapma yavrum.

Ya tehlikeli iş, tehlikeli.

İti var, uğursuzu var, hırlısı var,
hırsızı var yapma ya.

Nereden çıktı şimdi bu gece bekçiliği?

Ya amca sanki çok seçeneğim varmış da,
seçmiyormuşum gibi söylüyorsun ha.

Ne yapıyım?

Bakkal Şaban abi de hani
güvenilir bilinir bir yer deyince,

ben de gittim görüştüm.

İyi, iyi bari.

Amca,

ben sana başka önemli
bir şey söyleyeceğim ya.

He söyle.

Kızmayacaksın ama.

Yavrum söyle.

Ben senin tefeciye olan borcu ödedim.

Ne?

Ne yaptın, nasıl ödedin ya?

Nasıl oldu o iş oğlum?

Amca sakin, tamam anlatacağım.

Bir arkadaş verdi.

Oğlum saçmalama, hangi arkadaş verir ya?

Müdüre gitmemek için ne kadar
istiyorsun, onu söyle bana?

20 bin istiyorum lan.

20 bin istiyorum.

20 bin istiyorum!

Verdi işte amca, boş ver orasını.

Ya bir söylesene kimden borç aldığını.

Süsen'den aldım.

O kim ya?

Oğlum!

Hiç borç borçla kapatılır mı Ömer?

Ayrıca Süsen kim?

Tanıyor muyuz, tanıyorsak
ne kadar tanıyoruz bunu?

Ya Allah Allah yavrum üstelik
20 bin lira ya, az para da değil yani.

Sen niye böyle bir şey yaptın ya?

Şimdi yeniden bir iş almayalım
başımıza çocuğum ya.

Yok amca, bela falan yok.

Ya tefeciler peşini bıraktı
işte, önemli olan bu.

Ah be yavrum, ah be Ömer.

Sen niye o pis heriflerle
muhatap oluyorsun yavrum?

Bana bak, o kızın parasını
ben ödeyeceğim, tamam mı?

Sen karışmayacaksın.

Ya tamam amca.

Bakarız, acelesi yok zaten.

Niye böyle bir şey yapıyorsun sen ya?

Niye be oğlum?

Sana zarar vermelerinden korktum amca.

Tek büyüğüm sensin.

Evimizin direği sensin.

Sana zarar vermelerine izin vermem.

Benim arkamda sizin gibi ailem olduğu
sürece, bana bir şey olmaz, korkma.

Ah güzel kalpli aslan oğlum benim.

Ben gideyim ilk günden,
geç kalmayayım işe amca.

İyi git bakalım, bana bak.

Dikkatli ol emi.

Olurum amca, merak etme.

İyi hadi bakalım.

İnsanları bir görecektin.

Hele Akif.

Şok!

Şoklar içerisinde.

Şengül o kadar inandırıcıydı ki.

Yemin ederim.

Yani o an,

acaba ben kimi öldürdüm, bu kadın
neler biliyor falan diye düşündü yani.

Eminim.

Ay Harika ne bileyim.

Bu anlattıkların çok tuhaf geldi bana.

Bir tedirgin oldum yani.

Deli misin, biz de tedirgin olduk tabi.

Herkes çok tedirgindi.

Hele Nebahat.

Böyle kaldı.

Böyle buz kesildi.

Acaba bu Şengül, gerçekten
bir şeyler biliyor olabilir mi?

Ne bileyim yani.

Yok ya, sanmam.

Zaten hemen sonrasında Akif'e şey dedi.

Sizi izlediğim bir film artistine
benzettim Akif Bey diye.

O yüzden böyle çığlık
çığlığa bağırmış filan.

Yine de bir garip geldi bu hikaye bana.

Ay yok ya, ne olacak garip bir şey?

Zaten kadının kafası gidik.

Anneciğim ben sana ne
diyorum, kadın beni seviyor ya.

Kankiyiz şu aralar.

Geçen gittiğimde canım kızım falan dedi.

Beni hatırlasa sence öyle der mi?

Beni.

Melek yüzlü falan dedi diyorum.

Kafa gidik, yapacak bir şey yok.

Sana daha önce söylediğim gibi Ayla.

Bu iş yeterince uzadı, yarınki
mahkemede bitsin lütfen.

Merak etme Resul.

Ben de zaten seni buraya,
bunun için çağırdım.

Bence de gereksiz uzadı.

Protokole ekletmekte geç
kaldığım bazı maddeler vardı.

Eğer onlara da okeysen,
yarın bitsin bu iş.

Tamam Ayla.

Adadaki ev de senin olsun.

Ama ben burada Ataman Koleji'ndeki
madde meselesini anlayamadım, o nedir?

Neyini anlamadın ki?

Okulda yöneticilik yapmak ve
okul hissesinden pay istiyorum.

Gayet açık ve net.

Tamam tanımı anladım.

Ama sen okulda yöneticilik
yapabilir misin, onu soruyorum.

Resulcüğüm sen unuttun galiba ama,
ben sana hatırlatayım istersen.

Biz seninle tanıştığımızda benim
çok, başarılı bir meslek kariyerim vardı.

Küçük de olsa kurumsal
bir şirkette yöneticiydim ben.

Tabi aptal gibi çalışmayı
bırakmasaydım eğer.

Şu an çok daha başarılı olabilirdim.

İşini bırakmanı ben istemedim Ayla.

Sen rahat bir hayatı seçtin sadece.

Tamam.

Ataman Koleji maddesini de kabul ediyorum.

Yarın mahkemede görüşürüz.

Hayhay.

Görüşürüz.

İyi geceler.

Öf bu da hastalık gibi ya.

Ya bir şey soracağım.

Süsen diye birini tanıyor musunuz siz?

He tanıyoruz fatherım.

Bizim sınıfın süslü Süsisi.

Süs, Süsi.

Zor.

İyi bir kız mı o?

Yani.

Sisterimi delirttiği zamanlar oldu,
olmadı değil, şimdi yalan yok.

İşte, bu aralar sanki
böyle biraz aha normal.

Ara ara iyi, ara ara kötü, biraz eserekli.

Ne iyi, ne kötü işte.

Ya ne oldu ki, sen
niye sordun ki Süsen'i?

Yok ya, geçen gün Ömer ile
Asiye konuşuyordu da.

Oradan kalmış aklımda.

Ben tanıyor muyumdur onu ya,
görmüş müyümdür okulda?

İlla ki görmüşsündür canım.

Hele ki son zamanlarda,
şimdi pek bir Ömer'in peşinde.

Buralara pek bir uğrar kendisi.

Ben gösteririm sana geldiğinde.

Ha tamam.

Çocuklar.

Kusura kalmayın.

Nevresimleri değiştireceğim de.

Bulamıyorum ne nerede, hatırlamıyorum.

İçinizden biri bana yardımcı olabilir mi?

O!

Hadi çocuklar hadi,
yardım edin ananıza hadi.

Bulaşık makinası nasıl çalışıyor,
unuttu diye ben yardım ettim ama.

Ben de hatırlamıyor diye gittim çamaşır
makinasını çalıştırdım, o ne olacak?

Çocuklar kavga etmeyin,
güzel geçinin, lütfen.

Hadi o zaman, ikiniz
birden yardım edin bana.

İkimiz mi, ikimiz nereden
çıktı motherım ya?

İkimiz neden beraber yapıyoruz?

Senin yüzünden bak, yine senin yüzünden.

Hadi göreyim seni Orkuncan.

Benim akıllı, güzel evladım.

Akıllıyım diye çektiğim eziyete bak ya.

Nevresim değiştireceğim

Motherım bak, en sonunda ben de
unutacağım, gidecek hafızam, tamam mı?

Yırtacağım bu ev işlerinden ya.

Vallahi bak, nefret ediyorum
ben bu ev işlerinden.

Hadi.

Çok iyi çocuklar bunlar.

Çok güzel kalpliler, çok.

Siz de öyle Orhan Bey.

Eksik olmayın Şengül Hanım.

Anlayacağın kimseyi sokmuyorsun inşaata.

İçeride bir şey kaybolur,
bir şey olur, senden bilirim bak.

Tamam şefim hiç merak etmeyin,
hiç kimseyi sokmam ben.

İyi.

Saat on.

Sekiz saat sonra, daha önce
gördüğün o çocuk gelecek.

Ona devredeceksin.

Bir sıkıntı yok, değil mi?

Yok, bir sıkıntı yok, tamamım ben.

Üşürsen kulübeye geçebilirsin.

Ama uyuyakalırsan başına
iş alırsın, onu söyleyeyim.

Yok merak etme şefim, uyumama ben.

İyi bari, hadi bakalım kolay gelsin.

Eyvallah abi, sağ ol.

Hadi bakalım Ömer Eren,
yeni işin hayırlı olsun.

Hadi Bismillah.

Ay ne diyorsun?

Ay nasıl bu kadar çabuk olabilir?

Pes, vallahi şok oldum Aylacığım.

Hi, bak sen görüyor musun,
bu Suzan cadısını?

Adamı artık ne kadar sıkıştırdıysa,

adam yerinde duramıyor
valla gördüğün gibi.

Ay evet, ben de çok şaşırdım.

Ya ne olmuş, söylesene şunu be kadın.

Bitti artık Nebahat, her şey bitti işte.

Zorla güzellik olmuyormuş demek ki.

Tabi hayatım.

Bitsin vallahi yani.

Bak Aylacığım bir kere sen,
çok daha iyilerine layıksın.

Takılma hayatım böyle şeylere.

Nasıl takılmayayım Nebahat?

Ha, nasıl takılmayayım?

Ben bu adama yıllarımı verdim.

Hayatımı verdim, kolay mı takılmamak?

Ama görürsün bak.

Beni boşadığı için, her gün pişman olacak.

Her Allah'ın günü pişman olacak.

Olacak Aylacığım, olacak.

Eminim buna, olacak.

Nebahat size de çok teşekkür
ediyorum, Akif'e de sana da.

Bu süreçte beni hiç yalnız bırakmadınız.

Sağ olun, iyi ki varsınız.

Ay Aylacığım ne demek, ne demek hayatım.

Ne teşekkürü, ne yaptık ki?

Sen yarın duruşmadan sonra da ara beni.

Konuşalım, olur mu?

Tamam, görüşürüz.

Pes.

Vallahi billahi pes, şaştım da kaldım ya.

Hayır yani, ben yıldırım
nikahını biliyorum da.

Yıldırım boşanması diye
bir şey de varmış, demek ki.

Ay valla ben de onu diyorum ya işte.

Bu ne hız?

Bak görüyor musun?

O arsız Suzan, artık adamın başının
etini nasıl yediyse, bık bık bık bık.

Gitmiş adam davayı hızlandırmış artık.

Yapacak bir şey yok.

Ya kadındaki hırsa bak.

Doğru söylüyorsun.

Öyle valla.

Çok acayip.

Sana ne oldu?

Hım.

Ne oldu?

Niye keyfin kaçtı senin?

Yok canım, niye kaçsın keyfim?

Sana öyle gelmiştir.

Kaçtı, kaçtı.

Böyle bir yüzün düştü falan.

Nebahat yüzüm falan düşmedi.

Sana öyle gelmiş.

Hım.

Bana öyle gelmiyor.

Ay başından beri çok bir
ilgilisin, bu ikisinin ilişkisine.

Hadi daha önce şirket mirket
dedin, tamam dedim de.

Sıkıldım artık ben
bunların adını duymaktan.

Tamam, bak adam gidiyor, boşanıyor.

Artık ikisi evlenirler mi, ömür boyu
çifte kumrular gibi flört mü ederler,

ne yaparlarsa yapsınlar.

Bizi ilgilendirmiyor artık.

Yeter, bitsin gitsin, kapansın bu konu.

Doğru söylüyorsun.

Kapansın bu konu, kapansın.

Artık nasıl kapanacaksa.

Oh oh oh!

Neyin nerede olduğunu hatırlamıyorum
deyince, her şeyden kurtuldum.

Ne temizlik yapıyorum,
ne orayı burayı toparlıyorum.

İyiymiş be bu hafıza kaybi.

Affedersin ya.

Ben şu yastığımı,
yorganımı alabilir miyim?

Ha buyurun buyurun Orhan Bey.

Sağ olasın.

Orhan Bey size bir şey diyecektim.

Ben acaba diyorum, Akif Beylerde
tekrar işe mi başlasam?

Hani Doktor Hanım dediydi ya.

Hatırlayabilmeniz için eski yaptıklarınızın
aynısını yapmaya devam edin diye.

Zaten Nebahat Hanım da
beni çok güzel karşıladı.

Bir şey demez diye düşünüyorum.

Yani bilmiyorum ki Şengül.

Biz bunlarla son zamanlarda,
aramız pek iyi değildi.

Ya dedim ya sana, seni bile
işten kovdular da öyle ayrıldık.

He, ama geçmişte olan olmuş.

Ya sonuçta ben sağlığım
için, hafızam için istiyorum.

Hani onlar da anlayış
gösterecektir diye düşünüyorum.

Valla bilemedim ya.

Ya benim o insanların
işine aklım sırrım ermiyor ki?

Yani illa faydası olacak diyorsan,
git dene yani o zaman şansını.

Ya ben faydası olmasını istiyorum.

Gerçekten artık bu hafızamın
geri gelmesini istiyorum.

Aklım başıma gelse, başka
istediğim hiçbir şey yok.

İnşallah Şengül, inşallah.

Neyse hadi Allah rahatlık versin.

Orhan Bey.

Ha.

Şey diyecektim.

Hani doktor Hanım dediydi ya.

Alışkanlıklarınızı yapmaya
devam edin diye hani.

Ancak öyle hatırlarsınız diye.

Acaba diyorum, eşimle mi başlasam?

Hani siz benim kocamsınız ya.

Eskiden burada yatıyordunuz.

Acaba yine burada yatmaya mı başlasanız?

Hay Allah razı olsun o doktordan ya.

Ne güzel düşünmüş valla, içeride
yatmaktan belim koptuydu.

Demek ki senin hafıza
gidince, benim de bel gidiyor.

Çok komiksiniz Orhan Bey.

Şengül.

Hım.

Acaba diyorum, şöyle bana güzel bir
sarılsan, daha mı iyi hatırlarsın ya?

Valla bilmiyorum ki Orhan Bey,
acaba bir faydası olur mu?

Olur olur, gel bak.

Geleyim.

Gel bak sarıl şöyle.

Ben sana hatırlatacağım.

Ha ha, bir tanıdık geldi zaten.

Abim niye oturarak uyumuş abla?

Büyük ihtimalle çok geç geldi eve.

Yani yatarsam kalkamam dedi,
ama öyle uyuyakaldı kesin.

Hadi sen başla ablacığım.

Al.

Peynirimiz var mı abla?

Yok ablacığım, canın mı çekmişti?

Yok, öylesine sordum.

Günaydın.

Günaydın.

Bir oturayım dedim uyumuşum ya.

Tahmin ettim, kaçta geldin eve gece ?

Altı gibi çıktım oradan.

Eve yürümem de yarım saat falan işte.

Öyle.

Bir saat uyku yetecek mi sana?

Yeter yeter ya.

İş nasıl geçti peki?

Gece kolay mıydı?

İş iyi ya.

Hani eğlenceli değil, boş boş
duruyorum ama, sonuçta iş.

Kovulmadan 12 saat tamamladığım bir iş.

Buna da şükür.

Çay koyuyorum sana da.

Ekmek de var biraz, bölüşürüz.

Çay olur da, ekmeği sen ye.

Akşam da adam akıllı
bir şey yemedin zaten.

Ya yok öyle olmaz.

Hem sen yemezsen ben de yemem.

Eren familyası, yeni bir okul
gününe hazır mıyız bakalım?

Gençler ilk ders beden ha,
eşyaları almayı unutmayın.

Asiye bak geçen sefer
bir ton laf etmişti hoca.

O zaman da unutmamıştım ki.

Niye almadın o zaman?

Ya spor ayakkabımın kenarlarındaki
dikişler kopmuş hep de, tabanı düşüyor.

Yapıştırırdık Asiye.

Ya ben denedim de,
yine kopar diye korkuyorum.

Şey belki bugünlük idare edersin.

Ama çıkmamız lazım şimdi.

Siz çayınızı için,
biz dışarıda bekliyoruz.

Tamam.

Nereye Şengül?

Ha, akşam dediydim ya Nebahat Hanım'a
gideyim, işimi geri isteyeyim diye.

Belki evet der de hani bir katkım olur.

Mutfakta hiçbir şey kalmamış.

Ha biliyorum biliyorum,
ev tam takır, kuru bakır.

Ben de iş bakmaya çıkacağım.

Belki bir şeyler buluruz da rahatlarız.

Hayırlısıyla inşallah.

Orhan.

Ha.

Çocuklar dediydi ki,

hani ben bu kazayı geçirmeden
evvel burada kalmıyormuşum.

Neden kalmıyordum?

Çünkü sen kazadan önce
çok kötü şeyler yaptın Şengül.

Çok kötü şeyler yaptın,
beni de çok kızdırdın.

Ha.

Emel'e yaptığım şeyden mi?

He ya ne, ondan tabi.

Sen de beni evden kovdun yani.

Ya ne yapsaydım Şengül ya,
mecbur bıraktın beni.

İyi bir şey yaptım diye düşünürken,
çok yanlış bir şey yaptım.

Demek ki.

Kız!

Şengül!

Kız yoksa hatırlıyor musun yaptıklarını?

Yok yok Orhan Bey, neyini hatırlayacağım?

Hani Sebahat dediydi ya,
oradan aklımda kalmış.

Ha, doğru diyorsun ya,
o söylediydi değil mi?

Keşke, keşke hatırlasam,
hadi ben geç kaldım.

Hadi görüşürüz.

İyi hadi git.

Hadi.

Bana bak, haberdar et.

Siniri geçmemiş bana hâlâ.

Hatırladığımı bir bilse
kesin beni evden kovar.

Suzancığım.

Saçlar, başlar, makyajlar yapılmış.

Bu ne güzellik böyle.

Maşallah.

Birbirimize söyleyecek çok gerekli bir
şey olmadıkça, muhatap olmayalım Akif.

Günaydın diyelim geçelim, kâfi.

Hiç de kâfi değil bir kere.

Hiç de günaydın diyelim de geçmeyelim.

Neden?

Çünkü biz birbirinin sohbetinden,
muhabbetinden haz eden,

iki eski arkadaşız da o yüzden.

Ama işte, ben biliyorum
bana niye surat astığını.

Gelip yemeğinizi berbat ettiğimizi
düşünüyorsunuz değil mi?

Öyle değil işte.

Öyle değil.

Eğer ben gelmeseydim oraya,

Ayla manyağı büyük olay
çıkaracaktı da, haberin yok senin.

He hey.

Yaranamıyoruz ki.

Senin iyi niyetine de,

biri için iyi bir şey yapacağına da,
o kadar inanmıyorum ki Akif.

Neden biliyor musun?

Ciğerini biliyorum çünkü senin, ciğerini.

Her şey beklenir senden.

Aman!

Adımız çıkmış dokuza,
inmez sekize, ciğerim.

Ne dokuzu, ne dokuzu?

Senin adın çıkmış doksana.

Hatta dün, Harika bana bir şey anlattı.

Hani şu, Şengül denen kadın var ya.

Sana katil diye bağırmış.

Yani inanırım gerçekten.

Çünkü beklenir senden.

Ne diyorsun sen be?

Ne saçmalıyorsun?

Valla ben senin, çok kötü
biri olduğuna inanıyorum Akif.

Hatta şöyle düşünüyorum.

Bizim hiç bilmediğimiz bir yerlerde,

birini öldürmüş bir katil
bile olabilirsin sen.

Yani yakıştırırım sana.

Sen de en az o Şengül kadar delisin.

Delirmişsin sen be, delirmişsin.

Git bir doktora görün.

Doktora ihtiyacı olan biri varsa,
git bir aynaya bak Akif.

Ne diyor bu be?

Arkadaş yine nereden
geldi ki konu Şengül'e?

Her yerden karşıma çıkıyor ya.

Al hemen arabayı, aynen.

Vay, vay, vay.

Anında görüntü diyorsun ha.

Valla çok güzel iş ha.

Bravo.

Ne diyorsak o diyorum.

Hatta vaadimin üstüne ekleme bile yaptım.

Eğer isterseniz, aracınızı yıkamaya
bile götürüyor bu gençler.

Ne diyorsun ya?

Bak beni şaşırtmaya
devam ediyorsun kardeşim.

Valla çok iyi fikir.

Oylarımız boşa gitmemiş.

Doruk Atakul'u seçen, asla yanılmaz.

Güzel.

Kaçtık biz, görüşürüz.

Vay.

Vay, vay, vay.

Şöyle buyur.

Eyvallah.

Vay, vay!

Hemen de işe koyulmuşsunuz ha.

Çok iyi olmuş ha, kartlar martlar güzel.

O kadar vaat verdik Berko'm.

Eğer bekletseydik,
milletin güvenini kaybederdik.

Kaybederdiniz.

Babam dün gece Süsen'i sordu, ne alaka?

Süsen mi?

Niye?

Ne bileyim, ikinizi beraber
konuşurken duymuş da.

Böyle nasıl biriydi, iyi miydi
diye merak etmiş.

Ömer biz Süsen'i ne zaman konuştuk ki?

Ben hiç hatırlamıyorum.

Ya bir ara konuşurken
denk gelmiştir, duymuştur.

Tamam ya o iş bende, siz merak etmeyin.

Ben öğrenirim, ne duymuş neden sormuş.

Gerek yok da, neyse.

Bayıldım ya, gerçekten okulun
en önemli eksiği hallolmuş oldu.

Bayıldım, oley be, çok iyi olmuş bu.

O ne ya?

Ha.

Ben bunun karşısında artık yorumsuzum ya.

Bak daha şimdiden bir
şeyler yapmaya başlamış.

Sen de artık başla bir şeylere ya.

Sonra millet niye Asiye'ye
oy verdik diyecek.

Der yani.

Hayır diyemez, merak etme.

Ben de boş değilim,
yaptım bile hazırlığımı.

İyi.

Hadi bakalım.

Günaydın.

Günaydın.

Günaydın.

Doruk kardeşim gerçekten hayırlı olsun.

Çok önemli bir ihtiyaçtı.

Bayıldım biliyor musun, çok iyi fikir.

Size çok hitap etmediğinin farkındayım.

Ama en azından arabası
olanlar mutlu değil mi?

Ha, işte o yüzden sana küçük bir
önerim olacaktı Doruk kardeşim.

Acaba diyorum böyle vale arkadaşlar,
hani arabası olmayanları da,

ne bileyim efendim otobüs
durağından böyle kucağında,

içeriye kadar getirse mi?

Sonuçta bizim arabamız yok diye, biz niye
yararlanamıyoruz ki bu hizmetten değil mi?

Ben bunu duymamış olma hakkımı
kullanaraktan, içeri giriyorum.

Kızım niye içeri giriyorsun?

Ne var bunda garip,
gayet normal bir şey söyledim.

İlk icraatın için tebrik ederim.

Teşekkür ederim.

Sen de çok ağırdan alma bence.

Almıyorum zaten.

Bugünden itibaren kütüphaneden
üç kitap yerine 10 kitap alma hakkını,

uygulamaya geçiriyoruz.

İdare kabul etti.

Çok güzel bir haber bu.

O zaman artık ödev hazırlarken bir
kitap sıkıntısı çekmeyeceğiz, değil mi?

Evet.

Üstelik yeni kitap alımları
için de sipariş verdiler.

Bugün yarın gelir kitaplar.

Ya valla tebrik ederim Asiye,
gerçekten iyi iş çıkarıyorsun.

Sen de aynı şekilde Doruk,
ikinizi de tebrik ediyorum.

Yani sen oldum olası bu kitap
olayıyla pek ilgilenemedin ama,

yani senin için kitap neyse,
benim için de bu vale hizmeti öyle.

O yüzden--

Bu da aslında bizim ne kadar farklı
insanlar olduğumuz konusuna mı bağlanacak,

yoksa burada kapatıyor muyuz muhabbeti?

Bence kapatalım muhabbeti.

Sabah sabah hiç gerilmeye gerek yok.

Tamam sustum.

Patron sensin.

Hadi beyler.

Ah, ah, oh, oh.

Şengül.

Sen her şeyi unuttun ama,
bu camdı fayanstı, ahşaptı,

ne neyle silinir, onlar
aklında ama değil mi?

Onlar bir şekilde benim hafızamda
kalmış Nebahat Hanımcığım.

Siz hiç dert etmeyin, biliyorum ben.

Valla bir değişik bu senin durumun.

İyi.

Hakikaten öyle.

Ama bak Şengül.

Böyle bir anda çat diye
her şey aklına gelirse,

o zaman söyle bana, tamam mı?

Tamam, tabi ki de Nebahat Hanımcığım.

Ha.

Ya ben böyle bazen neyi nereye
koyduğumu unutuyorum da.

Yani yardımı olur belki diye, o yüzden.

Ha, ha.

İyi madem.

Her şeyi aldım değil mi?

İyi ben Okul Aile Birliği
toplantım var, geç kalacağım.

Hadi çıkıyorum.

Nebahat Hanımcığım, dur dur.

Ha siz çıkmadan söyleyeyim de,

ondan sonra sen şöyle dediydin, ben
böyle dediydim, yok öyle dediydim,

falan gibi böyle aramızda
bir karışıklık olmasın.

Benim gündeliğim 400 oldu.

Nasıl 400 Şengül?

Daha yeni 300'dü, ne ara 400 oldu?

Nebahat Hanımcığım hayat
pahalılığı, hayat çok zorlaştı artık.

Ama siz diyorsanız yani, ben
sıkışığım veremem edemem falan,

ben giderim başka yerde
çalışırım, sıkıntı yok.

Yok yok.

Ben söyleyeyim Akif'e.

Akif de seni istiyor
zaten, gitme bir yere.

Tamam 400 olsun 400, tamam yaptık.

Hatırlayacağım da, öteceğim
diye ödleri kopuyor bunların.

Ah, keşke 400 TL değil de,
400 Dolar diyeydim.

Ama benim şu vicdanım yok mu?

Acıyorum valla ben bunların haline.

Aman yapmayacağım iş miş de ha.

Ay.

Oğlum bak iyice kabak
tadı vermeye başladı.

Bu bize kaç gün daha böyle
tip tip bakmaya devam edecek?

Kabak tadı vermeye başladı.

Ama kimseye bulaşmıyoruz tamam mı?

Ne oldu ya kuzişler, ne
konuşuyorsunuz fısır fısır?

Bir problem mi var?

Cevap verme.

Nasıl vermeyeyim ama ya?

Bayağı iyi eğitim vermişsin ya Ömer,
havla deyince de havlıyor mu bari?

Dur bakıyım.

Ver oğlum patini Oğulcan.

Ver oğlum.

Emir, çizgiyi aşıyorsun.

Kendine gel.

Bana bunları mı savunuyorsun Doruk?

Sana verdiğim oylara yazıklar
olsun diyeceğim ha neredeyse.

Günaydın.

Ataman Koleji'nin zeki ve çevik gençleri.

Lan oğlum ben böyle söyleyince, siz
biraz çevrim dışı kaldınız gibi oldu ama.

Neyse, size de günaydın.

Hadi Berk, gidelim biz.

Gidin, gidin.

Artist ya.

Buna da mı bulaşmayacağız kuzi, ha?

Komple tövbeli miyiz
biz, izole miyiz nedir?

İzoleyiz abiciğim, izoleyiz

Kimseye bulaşmıyoruz,
sataşmıyoruz, tamam mı?

Okula geliyoruz, dersimizi
yapıyoruz sonra eve.

Başka bir şey yok.

Hadi bakalım, kaç gün sürecek
acaba bu pembe tablo?

Sürecek.

Birbirimizden başka kimseyle
muhatap olmuyoruz, o kadar.

Oğlum biz olmasak da, bunlar
oğlum dayanamayacak ki.

Resmen şu anda solda soldan böyle Tolga'nın hadi beni dövün abisi dermiş gibi bakıyor ama.

Tolga'nın; "Hadi beni dövün abisi."
dermiş gibi bakıyor ama.

Enerjisini alıyorum ben.

Oğulcan şimdi hepsini
dövdürteceksin bana ha.

Hiçbir şey yapmıyoruz, tamam mı?

Öyle bir şey olduğunda,
ortamdan uzaklaşıyoruz, bu kadar.

Hayırdır Ömer.

Sen dün gece rüyanda böyle ak sakallı
dedeler gördün de, benim mi haberim yok?

Ne yaptılar seni, barış
elçisi filan mı ilan ettiler?

Gidiyoruz Oğulcan hadi.

Ömer'i dinle, Ömer'i dinle.

Dinle sen dinle, ben göstereceğim sana.

Öyle hızlıca kayboldun
bahçede, konuşamadık.

Her şey yolunda değil mi?

Yolunda, yolunda tabi.

Sende nasıl?

Ha iyi bende de, nasıl olsun.

Ya ne diyeceğim?

Doruk yarın için bir
plan yapalım mı dedi de.

Ben de Aybike ile
yaparız bir şeyler dedim.

Yaparız değil mi?

Ha.

Yani bilemedim ki şimdi.

Şöyle, siz takılın istiyorsanız,
ben odamı falan toplarım.

Yarın.

Yarın tüm gün odanı toparlarsın
yani, doğru mu anladım ben?

Evet niye ki?

Yarının bilmediğim bir
özelliği falan mı var?

Yok, yok tabi.

Neyse bizim hoca başlar
şimdi, ben derse gidiyorum.

İyi dersler size de.

Sana da.

Aybike.

Ne oldu ya demin?

Niye Berk'in yüzü düştü böyle?

Yarın doğum günü de,
hatırlıyorum mu diye kontrol etti.

Hatırlıyorsan niye söylemedin ya?

Baksana zavallıya nasıl üzüldü?

Ya, aslında var bir sebebi de.

Aklımdakini yapabilecek miyim,
onu bilmiyorum.

Böyle unutmuş gibi yapıp,

sürpriz bir doğum günü partisi
düzenlemek istiyorum ama.

Çok güzel bir fikir bu Aybike.

Ama işte, biz kendimizi zor doyuruyoruz.

Nasıl olacak?

Ya tamam dur, hemen vazgeçme,
biz bir şey buluruz.

Hem ben öyle Berk'in, çok şaşaalı bir
şey isteyeceğini pek zannetmiyorum.

Ona sen olsan yeter.

Biliyorum, ama böyle keşke
şaşıracağı bir şeyler olsa.

Geldi sevimsizler.

İyi gelirlerse gelsinler ya.

Gel.

Hadi kızlar, sıraya geçin.

Isınma hareketleriyle başlıyoruz.

Hocam geçen yaptığımız maç,
zevkliydi aslında ya.

Yine maç mı yapsak
diyorum acaba bugün?

Ha geçen maç gibi olacaksa,
hiç meşgul etmeyelim dersi.

Hocam o pek basketbol değildi de.

Geçen maç ne yaptık ki biz Ömer ya
şimdi sen de, abartma gözünü seveyim.

Bir dakika, bir dakika.

Bu gençler basketbol oynamayı biliyor mu?

Sizin spor anlayışınız, misket
atmaktan öteye geçiyor mu ya?

Geçiyor, geçiyor ya.

Merak etme sen.

Bizde boks var, işte güreş var, her
türlü ata sporu var bizde, merak etme.

Bak bak bak, ne numaralar
varmış ya ufaklıkta.

Ben sana göstereceğim,
ufaklığı da dur bakalım.

Bir kere olur o.

Bir daha zor.

Çocuklar hem maç yapmak istiyorsunuz,
hem de şimdiden didişmeye başladınız.

Maç yapmak istiyorsanız,
önce bir kendinize gelin.

Valla hocam biz kendimizdeyiz de,

bu Ömer ile Oğulcan sürekli
bir gerginler, sürekli bir gerginler.

Bitmiyor yani ya, aşamadık
biz bunların bu sıkıntısını.

Yok hocam, ben bu sefer ağzımı açmıyorum.

Hadi bakalım.

İyi tamam o zaman, Doruk,
Emir, Tolga, siz bir takımsınız.

Berk, Oğulca ve Ömer.

Siz de bir takım.

Gözüm üzerinizde.

Düdükle başlıyorsunuz, anlaşıldı mı?

İyi, uzunu biz kaptık, güzel.

Top nerede?

Buyurun.

Ne haber ortak?

Nasılsın, nasıl gidiyor?

İyi, işte ortak.

Holding işleri, çalışıyorum.

İş, güç.

Asıl, sen nasılsın ya?

Ne bu yüzünde güller açıyor, ne oldu?

Bir şey olmuş, ne oldu?

Oldu, oldu.

Yaklaşık 41 dakika önce,
özgürlüğüme kavuştum.

Boşandım sonunda Akif.

Hayır yani biliyordum tabi,
mahkemenin bugün olduğunu da.

Böyle yıldırım boşanması
gibi bir şey mi varmış ya?

Ya biraz zaman alır diye
düşünüyordum en azından.

Şaşırdım azıcık.

Yok şaşılacak bir şey yok.

Ya uzun zamandır böyle
olacağı belliydi zaten Akif ya.

Sadece Ayla kabul etmiyordu.

Sonunda o da ikna oldu ama.

Ve sana bir teşekkür borcum var.

Bana?

Neden?

Geçen gece benim evde yaşananlar,
bardağı taşıran son damla oldu.

Ayla da kabul etti artık, böyle
devam edemeyeceğimizi.

Ve sonunda mutlu son.

Hayırlısı artık, ne diyeyim hayırlısı.

Artık bekar ve özgür bir adam
olarak, her şeyi yaşayabilirim.

Yaşa, valla yaşa biliyor musun ya?

Biraz şu özgürlüğün tadını çıkar ya,
biraz şu tekliğin, yalnızlığın tadı--

Sana nasıl imreniyorum, biliyor musun?

Böyle şimdi ben de bir
özgür olacaktım böyle.

Sen de herhalde inşallah birazcık
böyle bir, yalnız takılırsın değil mi?

Hemen kendini birine kaptırmazsın
diye düşünüyorum, ben.

Değil mi?

Öyle de düşünmüyorum Akif ya.

Neden?

Sen benim Suzan'a ne kadar
ilgili olduğumu biliyorsun.

Böyle ondan ayrı kaldığım zamanlarda,
böyle onu kaybedecekmişim gibi geliyor.

O yüzden bu kez elimi çabuk tutacağım.

Elimi çabuk tutacağım derken.

Zaten yıllardır bekar bir hayat yaşıyorum.

Bundan sonra romantizm, böyle
aşk dolu bir hayat olsun istiyorum.

Yaşa tabi.

Yaşa.

Yaşa, hayırlısı.

Hadi bize iki tane kahve söyle de,
böyle mutluluğumuzu birlikte paylaşalım.

Ha, yok.

Hipertansiyon çıktı bende.

Üzüntüden, stresten hipertansiyon
çıktı bende biliyor musun?

Bunların hepsi yasak bana,
kahve de yasak, üzüntü de yasak.

Çok çalışmak da yasak.

Ama sana söyleyeyim kahve söyleyeyim.

Ha lütfen.

Hemen söyleyeyim sana.

Ya kızım, Resul Bey'e
bir tane sade kahve.

Bana da şu dil altı hapımı getir hadi.

Sen böyle konuş, aşk meşk diye konuş.

Ben o kahvenin içine bir zehir
atarım illa ki Resul Efendi.

Tolga, faul.

Ya biraz sakin, bu kaçıncı?

Pardon hocam.

Adamın niyeti top oynamak değil ki hocam.

Hocam.

Oğlum sen çocuğa ne hayvan
gibi top atıyorsun ha?

İsteyerek olmadı ki.

Elimden kaydı.

Elinden kaymışmış.

Tamam oğlum gel, gel.

Niye?

Senin elin kayınca oluyor ama.

Onu nasıl yapacağız?

Aynen beyler hadi, hadi yanlışlıkla
oldu diyoruz tamam mı, yanlışlıkla oldu.

Olmadı da neyse.

Herife bak ya, taktı.

Ağlayacaksın mı daha, oynayalım mı?

Lan oğlum senin ağzını sökerim ha.

Benle doğru düzgün konuş,
harbi öldürürüm seni.

Ben Tolga'ya pas atıyordum,
sen araya kafanı soktun.

Bütün olay bu tamam mı?

Ama böylece de öğrenmiş oldun ki,

eğer ben etraftaysam her yere
burnunu sokmak, artık tehlikeli.

Cıs!

Cıs!

Hadi lan, değişik.

Emir Ece'den, Ömer Eren'e
hayat dersleri diyorsun ha.

Ömer.

Oğlum bak böyle heyecanı kaçıyor.

Ben seni çok sakin gördüm,
biz alışık değiliz bunlara ha.

Hadi.

Yok be, bunun sinirinden ne olacak?

Anladı kime çattığını da, ondan susuyor.

Elimden kurtulurken de
böyle deseydin keşke.

Arkadaşlar bu şekilde maç olmaz, bitti.

Bir daha aranızdaki sorunları çözmeden,

sakın bana maç falan
demeyin, anlaşıldı mı?

Anlaşıldı hocam, anlaşıldı.

Tamam, şimdi şınav için
hepiniz dizilin bakalım hadi.

Hocam ben biraz, omzum biraz sıkıntılı.

Sen ayrı durabilirsin Oğulcan.

Sağ olun hocam, teşekkür ederim.

Her gün böyle nasıl geçecek ya?

Bizimkilerle şu çocuk aynı yerde.

Ve gerçekten Emir, Oğulcan'ı kovalık
etmeden bu dönemin bitmesi lazım.

Son iki tur.

Ay!

Ne oldu Asiye, hayırdır?

Hocam ayakkabımın tabanı çıktı da.

Bakıyım.

Evet kötü olmuş.

Ya ben aslında yapıştırıcı bulamadım,
yoksa halledecektim ama .

Bu şekilde derse devam
edebilecek misin peki?

Ederim hocam.

Tamam o zaman, sen şimdi fazla zorlama.

En kısa zamanda da ya yapıştır, ya da
yeni bir ayakkabı almaya çalış, olur mu?

Tamam.

Evet şimdi esneme hareketlerine
başlayın, ben geliyorum hemen.

Özge, şunun ayakkabısına bak, çok acil.

Ona ayakkabı demiyoruz
Doracığım, çöp bildiğin.

Siz kendi işinize baksanıza.

Ne salça oluyorsunuz bize?

Hi, gıcık.

Bak sana buradan bir dalarım,
görürsün gıcık mıyım neyi.

Tamam Aybike.

Bizim bir şey görmemize gerek yok hayatım.

Senin ne olduğun zaten çok iyi
belli oluyor, 100 metre öteden.

Vahşi varoşsun işte, hepiniz öylesiniz.

Sen kendi sevgiline baksana ya.

Saçma sapan sataşıyor herkese.

Canım siz Emir'i hastanelik
ettiniz, komaya soktunuz.

O yüzden size az bile.

İnsanın ayakkabısı eskidi
diye de, dalga geçilmez.

Uzatma.

Uzatan da onlar, başlatan da onlar.

Ay kızlar tamam, yeter artık ya

Kim başlattıysa başlattı.

Esneyin.

Bir şey soracağım sana.

Sen bu varoşlarla bir dönem
aynı sınıfta ne yaptın aşkım?

Ben gerçekten anlayamıyorum şu anda.

Neden onları eziklemelerine
izin veriyorsun?

Bu çok ayıp değil mi?

Benim bir şeye izin verdiğim yok ya.

Ben sadece kavga etmek ve ya
kavgaya karışmak istemiyorum.

Sadece bu.

Ya bana daha çok eski hayatını özlüyor ve,

bu tarafı bir böyle,
yanlıyormuşsun gibi geldi de.

Çok iki yüzlüce.

Süsenciğim.

Benim hiçbir tarafa yanladığım falan yok.

Sen bence, kendi işine bak.

Bakalım Harikacığım.

Bakalım.

Esne.

Güzel esne.

Sağ ol.

Ben sana bir şey söyleyeyim mi?

Bir dönem veriyorum.

Bir dönem sonra bunların
hepsi gider, biz kalırız.

Doracığım bence çizgiyi aşıyorsun.

Dikkat et, frene bas biraz.

Yok.

Bak bak bak!

Süsenciğim, biz seni yanlış tanımışız ha.

Sen de ucuz mal seviyorsan demek ki.

Bak sana malı gösteririm ha.

Ya kıyamam.

Ben sana benim atılacak ayakkabılardan
getireyim, biraz takılırsın ha.

Yazık acıdım.

Eğer o sesini kesmezsen,

seni öyle bir acınacak hale
getiririm ki, abinden beter olursun.

Ya!

Ha konuştu varoş.

Pardon tamam sustum.

Hadi kızlar, geçin yerlerinize.

Son esneme hareketlerini de
yapıp bırakıyoruz.

Göreyim bakıyım, kimler nasıl esniyor?

Tabi hocam.

Vahşi varoşlarla beden dersi keyfi.

Yemin ediyorum, rezalet çıldıracağım.

Allah'ım Ya Rabbim ya.

Boş ver, boş ver.

Burak Bey.

O bana dediğiniz ihtiyaç
sahibi okulların listesini,

mail olarak atarsanız çok sevinirim.

Ben de acilen gerekeni yapmak istiyorum.

Tabi hemen yolluyorum.

Bu arada şunları--

Haklı tabi.

O kadar günah işledikten sonra,

artık nereye yardım yapacağını şaşırdı.

Gençler.

Yeni bir disiplin durumu mu var?

Baksanıza Okul Aile Birliği toplanmış.

Yok ya rutin toplantılar işte.

Annem sabah söylemişti.

Merhaba.

Ayla, iyi misin tatlım?

Ne oldu hayatım?

Dur dur, şuna iki çift laf edeceğim.

Boşandık.

Mutlu musun?

Ne diyorsun sen ya?

Kocamı ayarttın evliliğimi bitirdin ya,
onu diyorum, mutlu musun?

Okul değil Brezilya dizisi ya resmen.

Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Benim sizin biten evliliğinizle
hiçbir alakam yok.

Bunu biliyorsun zaten.

Yıllardır bitmiş olan bir şeyin
hesabını bana kesemezsin.

Adımı karıştırma.

Ya, eminim öyledir.

Kim bilir kaç yıldır Resul'ün
peşindesin, onu ayartıyorsun da,

olaylar bu hale geldi.

Bakın hanımlar, bunun yeri burası değil.

Hem çocuklar da duyuyor, lütfen.

Lütfen başka yerde konuşun.

Benim bu kadınla konuşacak
tek kelimem yok Burak Bey.

Çekilsin gitsin önümden.

Olamaz tabi, yüzün yok çünkü.

Ama şunu unutma.

Yuva yıkanın yuvası olmaz.

Asla rahat edemeyeceksin anladın mı, asla.

Oh, ağzına sağlık Aylacığım.

Gerçekten doğru söyledin.

Lafınızı ve heyecanınızı
balla bölüyorum gençler ama,

ben size bir şey soracağım.

Ben şurasını pek anlayamadım.

Bizim kızıl vampirle,
sarı şeytan kardeş mi oluyor?

Mükemmel kombinasyon çünkü.

Kes sesini Tolga,
geyiğin sırası değil şimdi.

Sırası, sırası.

Pardon da, siz ne konuşuyorsunuz?

Kocanızı elinizde tutamadınız
diye, annem mi suçlusu?

Kızım sen karışma.

Sen anneni hiç tanımamışsın
herhalde, küçük hanım.

Kendisi oğlumu babasız, beni
kocasız bırakan rezil bir kadın.

Sen ne diyorsun ya?

-Ne diyorsun sen?
-Hop, hop, hop!

Bir kendinize gelin anne,
ne yapıyorsunuz siz ya?

Gör oğlum gör, bak.

Evimiz kimin yüzünden
sarsıldı bu hallere geldi,

sen de babasız kaldın gör işte.

Hanımlar, çocuklar lütfen.

Okulumuzda böyle tatsızlıklar
istemiyorum ben.

Biraz saygı gösterin, ne olur.

Anne tamam.

Muhatap olunacak bir şey kalmadı artık.

Konuşma.

Evet Aylacığım lütfen, hadi.

Hadi gel hayatım.

Muhatap olma, muhatap olma
şunla daha fazla.

Gel çıkalım biz, sen hava al biraz.

Burada muhatap alınmayacak
birileri varsa, onlar da sizlersiniz.

İki yüzlü, yalancı insanlarsınız siz.

Ahlak öğreten ahlaksızlar ordusu.

-Şuna bak ya hâlâ konuşuyor, yüzsüz.
-Anneciğim gel.

Tamam tamam hayatım,
hadi gel, gel gidelim.

Ömer sen de git istiyorsan.

Annenin şu an aklı
başında birine ihtiyacı var.

Doğru diyorsun.

Harika'nın gazıyla bir şey yapmasın şimdi.

Asiye.

Kolay gelsin.

Teşekkür ederim.

Senin kitap vaatleri pek
fazla ilgi görmemiş galiba.

Pek bir yoğunluk yok gibi ha.

Ya bırak yoğunluğu, şu kapıdan
adım atan bir tane insan yok.

Gerçekten ilgi çekici
bir fikir değilmiş galiba.

Valla ben diğerlerini bilmem de
bence çok iyi bir fikir.

Ben çok memnunum yani.

İyi bari, bir kişiyi bile memnun
edebildiysem ne mutlu bana.

Elindeki kitap listesi mi?

Evet, kitap listesi.

Hava tam kitap okuma havasıyken,
ben de kaçırmayayım dedim.

İyi yaptın, ver getireyim hemen.

Yok canım, hiç zahmet
etme, ben kendim alırım ya.

Ha yok okulda zaten
bir tane destekçim var,

ona da getiririm kitapları,
zahmet olmaz ver.

Kitap alıyordum da ben.

Gördüm, gördüm.

Merak etme.

Hepsinin kaydını aldım senin için,
bir hafta da okuma süren var.

Teşekkür ettim.

Kolay gelsin.

Teşekkürler.

Yolunu kaybettin galiba.

Ha ha, aman ne komik.

İnanmayacaksın ama, kitap almaya geldim.

Çizgi roman falan tarzı bir şeyse
ilkokul tarafına bakman lazım.

Burada bulamazsın istediğin kitabı.

Sana destek olmaya geldim Asiye.

Böyle sevimli şakalarla beni
püskürtmezsen sevinirim.

Bana kütüphanede destek olmaya geldin.

Şaşırtıyorsun beni.

Ah, sen benim kıymetimi ne zaman
anlayacaksın acaba, merak ediyorum.

Neyse.

Sabırlıyımdır ben Asiye Hanım.

Bekliyorum.

Doruk sen gerçekten
kitap almaya mı geldin?

Evet.

Madem birlikte kazandık, birbirimize
destek olmalıyız diye düşünüyorum.

Sürekli didişmenin bir manası yok bence.

Evet.

Yani kusura bakma o zaman,
mahcup ettin beni.

Yok problem değil.

Senin tarafından yanlış
anlaşılmaya alışığım ben.

Doruk ama bak sen kışkırtıyorsun,
yani sürekli laf sokuyorsun.

Tamam tamam, sustum.

Sadece kitap alacağım.

Anlaştık mı?

Anlaştık.

Güzel.

Sabahattin Ali'nin, İçinizdeki Şeytan,

kitabını rica edebilir miyim acaba?

Birlikte okumuştuk hatırlarsan.

Ben okumuştum, sen de okuyormuş
gibi yapmıştın, öyle diyelim.

Doruk, sen beni mi izliyorsun,
kitap mı okuyorsun?

Kitap okuyorum Asiye.

Yani seni niye izleyeyim ki?

Sen kitap okuma saati
dedin, kitap okuyoruz işte.

Kaçıncı sayfadasın?

34, niye?

Doruk şaka mı yapıyorsun?

10 dakika önce de 34. sayfadaydın.

Tamam biliyorum.

İşte sindire sindire okuyorum
Asiye, ne var bunda?

Ömer ile Macide karşılaştı mı peki?

O kim ya?

Doruk.

Okuduğun kitabın karakterleri.

Ha evet, evet ya tabi doğru.

Karşılaştılar, karşılaşmaz olurlar mı?

Çok seviyorlar hatta birbirlerini.

Çok aşıklar.

Olmadı değil mi?

Tamam ya üf.

Sen benim karşımdayken, ben
kitaba mitaba konsantre olamıyorum.

Evde sensizken okuyacağım, kapattım.

Ama kitap okuma saati demiştik.

İptal mi oldu şimdi?

Yok olmadı.

Sen kitap okumaya devam edeceksin,
ben de seni seyredeceğim.

Böylece herkes mutlu olmuş olacak.

Sen bozma sakın
kendini, sen devam et.

Artık sensizim.

Konsantrasyonum bozulmaz
herhalde, okuyabilirim.

Getireyim.

Belki istersin diye bundan da
iki kopya bastırmıştım.

Ama seni eve bırakırken
karambole geldi, veremedim.

Ha eğer, bunu da çöpe atacaksan,
hiç vermeyim, bende kalsın.

Doruk boş ver şimdi ne
yapacağımı, verir misin lütfen?

Al bakalım.

Müsaitsen biraz konuşabilir miyiz?

Olur tabi, müsaidim.

Şimdi söyleyeceğim şey
biraz garip gelecek ama.

Sorgulamak yok, tamam mı?

Tamam.

Yani sorgulamam.

İstersen daha sessiz
sakin bir yere geçelim.

Yani arka bahçeye falan, sen
nasıl rahat hissediyorsan.

Ha.

Yok düşündüğün gibi bir şey değil.

Yani bir itiraf ama, düşündüğün şey değil.

Ne o zaman?

Benim biraz paraya ihtiyacım vardı.

Ama sonra çözdüm, bir sıkıntı yok.

Ama işte nasıl çözdüğümü
bizimkilere söylemek istemedim.

O yüzden de,

senden aldığımı söyledim.

Nasıl yani?

Duyduğun gibi işte,
senden aldığımı söyledim.

Ve senden de isteğim, Oğulcan ile Aybike
hani bu konuyla ilgili bir şey sorarsa,

beni ele verme.

Tamam vermem yani.

Ele vermem de,

parayı kimden buldun?

Ben ilk ne dedim?

Sorgulamak yok.

Peki tamam.

Öyle olsun.

Bir tanesin sen.

Bu iyiliğini asla unutmayacağım.

Ne demek.

Tövbe estağfurullah.

Yapacak bir şey yok.

Kardeş payı.

Al abiciğim bak, sana fazla koydum.

İçerim valla.

Ha.

Dikkat dikkat!

Oğlum tüh ya, bak
yine yanmadı gördün mü?

Oğlum sen hastasın biliyorsun değil mi?

Tam bir ruh hastasısın.

Biliyorum ve sen benim
bu hallerimi çok seviyorsun.

Onu da biliyorum.

Gerçekten sorunlu ya.

Kafayı yemiş.

Hem de ne yemiş ya, manyak.

Peki abi.

Biz bu psikopata
cezasını vereceğiz değil mi?

Nasıl verelim abiciğim?

Herif manyağın önde gidip bayrak tutanı.

Bütün partiyi yakmaya
kalktı, cezasını veremedik.

Şimdi boş bardağı üstüme döker
gibi yaptı diye mi vereceğiz?

Abi ama niye, niye veremiyoruz ki?

Ömer abi bu delil işime yarar,
sonra bunu yakalarız demişti.

Ne delili?

Tolga mumları tekmeleyip yangını
başlatırken fotoğrafını çekmiştim.

Fotoğrafı da Ömer abiye göstermiştim.

Ne zaman?

İki dakika önce falan mı?

Hayır abi, dün.

Dün mü?

Ömer abi size gösterdi sanmıştım.

Niye göstermedi ki?

Bilmiyorum abiciğim ama,

kısa bir süre içerisinde öğrenmiş
olacağız, merak etme sen.

Asiye.

Niye yüzün asık?

Ya şu kitap olayıyla
hiç ilgilenen falan yok.

Sen bile gelmedin.

Daha gün bitmedi kızım.

Hem ben inşaatta okumak için,
bir sürü kitap alacağım daha.

Bir sakin ol.

Tamam.

Ömer!

Ne oluyor, ne saklıyorsun bizden?

Nasıl?

Ne saklıyorsun değil.

Ne sakladığını gayet iyi biliyoruz da.

Neden saklıyorsun?

Ne diyorsunuz ya siz?

Gençler sizin aile dramınız beni aşar.

Hiç o modda değilim.

O yüzden ben kaçıyım, siz
aranızda takılın, tamam mı?

Aramızda falan değil abisi.

Otur oturduğun yerde, konu senle alakalı.

Dinliyorum.

Rüzgar söyledi.

Yangını Tolga başlatmış.

Ve Ömer'de de delil
olacak fotoğraflar varmış.

Ömer ne oluyor?

Doğru mu söylüyorlar?

Neden bu ruh hastasını
okuldan attırmak yerine,

olayı ört bas ettiğini
açıklar mısın lütfen?

He Ömer, hemen bunu yapar mısın lütfen?

Ömer bir ağzını açsana,
bir açıklama yapar mısın?

Bu pislik canımıza kastederken,
sen neden sustun onu korudun?

Yardım edin!

Buradayız!

Kim bu adamlar, niye saldırdı sana?

Ya Oğulcan'ın avukat parası için.

Hiç istenmemesi gereken
adamlardan borç para aldım.

Bak hâlâ gülüyor ya.

Oğlum bak gebertirim lan seni.

Bak yemin ederim, elimde kalırsın ha.

Tamam.

Oğlum bak, sen biraz ağır ol istersen.

Hatta dinlemeden etmeden de hareket etme.

Kendine gel, tamam mı?

Oğulcan tamam.

Ömer, oğlum bak o
fotoğrafları bana vereceksin.

Eğer sen yapamadıysan, ben gitmesi
gereken yere götüreceğim tamam mı?

Bu şerefsiz, bu şerefsiz
yaptıklarının hesabını verecek.

Ha.

O noktada şöyle bir sıkıntımız var.

Benim kimseye verilecek bir hesabım yok.

Çünkü ben senin o hesap
diye adlandırdığın şeyi,

daha dün Ömercik'e verdim.

Hem de keş olarak.

Ne?

Ne saçmalıyor lan bu?

Yani o yüzden,

uzatma.

Oğlum cevap versene.

Ya Ömer açsana şu ağzını
artık, bir şey söyle.

Neyse, sizin bu iyilik meleği kardeşiniz,

size her şeyi anlatır diye umuyorum.

O yüzden ben gerçekten, sizin
bu aile dramınızı çekemeyeceğim.

Gidiyorum, hadi eyvallah gençler.

Ömer ne oluyor diyorum,
bir şey söyler misin?

Fotoğrafları silmem karşılığında,

para aldım.

Para mı aldın?

Öyle.

Lan delirdin mi lan sen?

Niye böyle bir şey yaptın
oğlum, manyak mısın sen?

Doğru olan buydu,
ben de doğru olanı yaptım.

Ömer sen ne doğrusundan bahsediyorsun ya?

Sen ne yaptığının farkında mısın?

İnanamıyorum sana ya, para
için şu çocuğu mu koruyorsun?

Para için değil.

Düşündüğünüz gibi bir şey değil.

Ya o zaman niçin yaptın ya,
niçin böyle aşağılık bir şey yaptın?

Amcam için yaptım!

Amcam için yaptım!

Babanız için!

Amcamın canına bir şey
gelmesin diye yaptım.

Ailem için yaptım!

Ailem için yaptım.

Ailem için yaptım.

D renk tak taş çok nadir bulunan,
en kıymetli pırlanta rengidir efendim.

Aldığınıza asla pişman olmazsınız.

Gel.

Gel Akif.

Gerçekten öyle.

Diğerlerinden daha farklı,
daha parlak görünüyor.

Bunu alacağınız kişi de eğer
öyleyse, sakın kaçırmayın derim.

Öyle.

Fazlasıyla değerli biri hem de.

Ne dersin ortak?

Suzan'ın parmağına yakışmaz mı?

Yakışmaz.

Yakışmaz derim, sen ne yapıyorsun derim.

Sen ne yapıyorsun ya?

Ya sen daha boşandın.

Öğlen yüzük bakıyorsun.

Ne bu hayırdır yani?

Sen evlenme meraklısı mısın,
düğün müptezeli misin?

Bağımlı mısın, anlamadım ki yani.

Vallahi, bir dakika ya.

Bir dakika, yoksa seni Suzan mı zorluyor?

Yok yok, hayır.

Suzan'ın haberi bile yok bu fikrimden.

Yarın akşam evlenme
teklif ettiğimde öğrenecek.

Hayır yani,

24 saat boşanıp kalamamak da,
ne bileyim biraz garip yani.

Konu Suzan olmasa
böyle acele eder miyim hiç?

Daha fazla beklemek
istemiyorum ben Akif ya.

Hızlıysa da hızlı.

Hem bu hayatta daha ne kadar
vaktimiz kaldı, bilmiyoruz ki.

Bak, bu yaşta hipertansiyon,
yüksek tansiyon hastası oldun.

Çok doğru söylediniz gerçekten Resul Bey.

Tadını çıkarın lütfen.

Bir kere geliyorsunuz dünyaya.

Öyle Yusuf, kesinlikle öyle.

Ben bunu beğendim, en parlak olanı.

Ben ne kaçırdım elimden, gül gibi
kadını Akif diye derdine yan.

Hım?

Bir şey yok.

Ya oğlum tamam artık.

Bak eve gidince de böyle yapmayın.

Amcam anlayacak öğrendiğinizi.

Ne yapıyım oğlum?

Ya tutamıyorum ki kendimi.

Her şeyin benim yüzümden olduğunu
düşününce, delirecek gibi oluyorum.

Oğulcan bilerek yapmadın ki.

Hem kim isteyerek birini yaralar zaten?

Ya tamam da Asiye ben Emir'i
itmeseydim hapse girmeyecektim.

Babam da benim yüzümden,

o pisliklerden böyle borç
almak zorunda kalmayacaktı.

Bir de dövdüler mi adamı ya?

Neden kimse bize bir şey anlatmıyor Ömer?

Bu bizden saklanır mı?

Tamam, bitti gitti artık, bir şey yok.

Şimdi anladınız mı, benim onunla niye
anlaşıp susmak zorunda kaldığımı?

Anladık da, bence
yine de bize söylemeliydin.

Saklamanın ne anlamı var?

Hem ya o adamların yanına gittiğinde,
başına kötü bir şey gelseydi?

Ya tamam Asiye, tamam.

Bak amcamın yanında
sakın açmayın bu konuyu.

Adam bir daha üzülmesin.

Zaten yalan konuştum amcama.

Tolga'dan aldım diyemedim parayı.

Süsen verdi dedim.

Ondan sordu size galiba, Süsen kim diye.

Oğlum ya.

Bizim haberimiz yokken,
sen nelerle uğraşmışsın?

Bir de o kadar üstüne geldik, bağırdık.

Özür dileriz.

Oğlum bak, çok özür dilerim.

Valla, çok büyük özür dilerim, tamam mı?

Tamam önemli değil.

Siz iyi olun da.

Hem ben bu surata kızabilir miyim,
oğlum, şu tipe bak.

Değil mi garip bir tipim var benim.

Maalesef.

Bence biraz acele edelim ya.

Hava patlamak üzere, bir de
ayakkabım çok kötü durumda.

Yağmurda kalmak istemiyorum.

Aynen ıslanmadan durağa koşalım.

Of battı her yer battı,
kaldır o yastıkları kaldır.

Kaldırıyorum.

Allah'ım ya şunun haline bak.

Of of!

Tüh Allah'ım ya.

Hayda, bu niye açıldı şimdi ya?

Orası hep açılıyor amca, Ömer abim
yaptıracaktı para kazanınca.

Asiye çok ıslandık, kurulan hemen.

Abla ayakkabıların çok
ıslanmış, üşüyor musun?

Biraz ablacığım, çok değil.

Oğlum sucuk gibi olmuşsunuz ya.

Hadi şu havluya kurulanın bari, hadi.

Amca ne oldu buna?

Yalıtım olmamış işte, ne olacak?

Ben de bir şey yapabilir miyim diye
koştum geldim ama, elimden gelen bu işte.

Elime para geçince,
bir usta çağırıp yaptırırım.

Bütün kış dayanmaz böyle.

Tamam amca.

Hallederiz, benim de aklımda.

Çocuklar hadi siz de
üstünüzü değiştirin, tamam mı?

Hastalanacaksınız.

Sonra da hemen bizim
eve geçin, burada durmayın.

Ben işe geç kaldım,
hemen çıkmam lazım, hadi.

Tamam amca, sen merak etme.

Hadi görüşürüz.

Ömer, ben üstümüzü değiştiririz diye
düşünmüştüm ama bunlar da çok ıslanmış.

Tamam, sen al şunu.

Şu kıyafetleri şunun önüne getirelim de.

Kurur belki.

Ablacığım sen ıslanmadın değil mi?

Yok abla ıslanmadım.

Abi, uykum geldi.

Uyu bir tanem kucağımda, gel.

Ay anneciğim.

Sen ne dersen de yani.

Valla ben sana söyleyeyim anneciğim.

Bence gayet iyi oldu.

Herkes her şeyi bir anda öğrendi.

Temiz.

Mis.

Ya.

Ne mis, ne mis, tertemiz oldu gerçekten.

Evet.

Bence öyle oldu.

Ya kızım.

Kadın beni evliliğini bitirmekle suçladı.

Sen o kısmı duymadın galiba.

Yıllarca boşanmaya çalışmıyormuş gibi,

herkesin ortasında
faturayı kesiverdi bana ya.

Anne keserse kessin ya.

Sen bilmiyor musun, böyle
şeyler çok çabuk unutulur.

Yarın öbür gün sizi el ele görürler,
sonra başlarlar tebrik etmeye.

Gündem çok çabuk değişir.

Ay Harika.

Bazen sen mi annesin, ben mi
anneyim şaşırıyorum valla.

Şaşırma ve lütfen bu adamı kaçırma.

Ya senden tek isteğim bu, ne olur.

Yani,

sen o kadar yakıştırıyor musun bizi?

Yani,

tam olarak öyle diyemem de.

Yani sonuçta babam olmayan
her adam benim için aynı.

Çok bir farkı yok.

Ben daha çok bu durumu,

yani kendisini,

sefaletten kurtuluş biletimiz
olarak görüyorum diyebilirim.

Ay Harika.

Kızım gerçekten korkulur senden.

Valla ister kork, ister korkma anneciğim.

Lütfen bu adamı kaçırma.

Ya sen zaten hoşlanıyorsun bu adamdan.

Değil mi?

Yani bence,

efendi, görgülü, dürüst bir insan.

Ben sana söyleyeyim.

Yani bütün bu özellikler,
bence gayet yeterli.

Sonuçta mantık evliliği yapacaksın.

Aşık olmana gerek yok.

Harika.

Ya resmen,

zenginleşeceğimin enerjisi
dünyaya yayılmış durumda ya.

Kokusunu alıyorlar sanki.

Alo, Dora.

Ya o değil de gerçekten
çok iyi saklıyor ya.

Yani biz o kadar konuştuk Harika ile,

hiç Oğulcan ile sevgili
olduğunu falan anlamadık.

Saklayacak tabi.

Bizim racon bebeleri de,
hâlâ gidip ona güvensin.

İstemiyordur adı o
varoşlarla anılsın diye.

Utanıyordur hanımefendi.

Ben o çocuğa nasıl baktığını da,
hiç anlamadım zaten.

Acıyor filan herhalde.

Ha ya da, sosyal sorumluluk projesi
filan gibi mi görüyor, acaba?

İyi hissetmek için fakirlere
sevgi dağıtıyor diyorsun.

Beklerim Harika'dan.

Konuştum, geliyor.

Pek de bir keyiflendi çağrıldı diye.

Tabi zenginlerin arasına
tekrardan kavuşuyor ya.

Keyiflenmiştir, bir ağzı sulanmıştır onun.

Tanıyacaksınız yakında.

Eğer dediğin gibi bu tip şeylere
düşkünse bizim tarafa çekmek,

yani çok kolay sanki.

Valla ben size şöyle söyleyeyim.

Harika bu tarz şeylere çok düşkün.

Oğulcan'ın Wonderful'unu, yani
Harika'yı bizim tarafa çekmekse,

Oğulcan'ı en zayıf yerinden vurmak demek.

Yani sizin istediğiniz oluyor.

İşte, sahalarımızda görmek
istediğimiz hareketler.

Sevdim ben bu fikri.

Bana yaptıklarını ödetene
kadar, aynen böyle devam.

Devam.

50 liram var kızım.

Ancak nu kadar verebiliyorum.

Dalga geçiyorsun herhalde anneciğim.

Ben 50 ile su bile içemem ki orada.

Ya ne yapıyım Harika, yok başka param.

İstemiyorsan gitme, otur evinde.

Yok tamam.

Akşam sekizden sonra su
bile içmiyorum diyeceğim artık.

Anlamazlar inşallah.

Anlamazlar, anlamazlar merak etme.

Ben kaçtım o zaman anneciğim.

Tamam.

Dikkat et bak.

Geç kalma.

Buyurun, kime bakmıştınız.

Yok birisine bakmadım.

Arabayı park etmek için gelmiştim ama.

Buraya bırakabilir miyim?

Yani,

park edin, ben buraya bakmıyorum da,
bir şey olmaz herhalde.

Zaten ben buradayım.

Tamam, sağ olasın, çok teşekkür ederim.

Ne demek.

Bu arada çok fazla kalmayacağım.

Bir yarım saatlik işim var.

Keyfin bilir abi, ben sabaha
kadar buradayım zaten.

Teşekkürler, iyi akşamlar.

Ne kadar kalacaksan kal, bana ne ya.

Geldim geldim.

Hoş geldin.

Hayatımın baharı, hoş geldin.

Akif, bu olamaz ya şu an.

Ya yine içip içip buraya
gelmiş olamazsın ya.

Neden?

Olabilirdi oldum.

Oldum da, niye
gelemezmişim de olamazmışım?

Mis gibi de oldu, ne oldu yasak mı var?

Hayır nedir yani?

Aşık olmak, sevmek yasak mı ya?

Of, Allah aşkına Akif, ne aşkı,
ne sevmesi ne saçmalıyorsun sen?

Hadi yürü, biri görmeden
hemen defol git buradan.

Ya bırak, bırak görürlerse görsünler be.

Aman gören görsün, duyan duysun be.

Alo!

Alo, bak bak!

Bak bak, kim var burada bak.

Aşkından yanan bir adet Akif Atakul var--

Sus, sus!

Susarsam alacak mısın içeri?

Az bir içeri alacak mısın susarsam?

İçeri al ya.

Akif, bana bak.

En son buraya geldiğinde neler
yaşandı, gayet iyi biliyorsun.

-Hatırla.
-Evet.

-Karın delirdi.
-Evet.

Ortalığı ayağa kaldırdı.

Ben tekrar tekrar aynı
şeyleri yaşamak istemiyorum.

Ne olursun anla beni.

Sen de beni anla artık diyen
o dilini, senin yerim ben.

O nonik nonik yanaklarını senin, düğme
burnunu ham yaparım ben biliyor musun?

Ne istiyorsun?

Ne?

Beş dakika.

Beş dakika istiyorum ya,
bir derdimi anlatayım beş dakika.

Tamam sonra, kalıcı değilim gidiciyim ya.

Vallahi billahi bak,
sızmayacağım da bu defa, söz.

Eski günlerin hatırına kız, hadi.

Allah'ım of ya, of, of, of!

Bana bak Akif.

Beş dakikan var.

Sadece beş dakika.

Beş dakika içinde ne
anlatacaksan anlatacaksın.

Zaten birazdan Harika gelecek.

Altıncı dakikan olmayacak.

Harika.

Harika, zaten bana beş dakika lazım.

Ben provasını yaptım.

Beş dakikada anlatabiliyorum
zaten derdimi, beş dakika ya.

Geç.

Zaten ne demişler.

Beş dakikada Beşiktaş, buyurun.

Allah'ım sen bana sabır ver ya.

Sabır ver.

Ben gündüz bunları dışarı koymuştum.

Kurumuşlardır biraz.

Asiye'm onlar nem almıştır şimdi, dur.

Aybike al şunu kızım.

Yakın.

Çocuklar uyuyana kadar kurur onlar.

Kurumasa da biz de diğerine
sarılıp uyuruz prensesimle.

Asiye'm ben bunları tekrar buraya koydum.

Gece tekrar yağarsa diye,
tamam mı, su basmasın.

Kızım ben de çatıya çıktım bugün.

Bir kaç tane plaka vardı.

Kömürlükte buldum, onları
çaktım yukarıya, akan yerlere.

Artık ne kadar idare eder bilmiyorum.

Bakacağız.

Sağ ol amca ya, zahmet oldu sana da.

Kızım ne yaptım ki, Allah'ını seversen.

Ha.

Bugün durakta dağıttılar.

Hazır çorba.

Yaparsın, içersiniz olur mu?

Emel'im içer, içersin değil mi ablam?

İçerim abla.

Sen, sen Asiye sen içmeyecek misin?

Bundan iki tabak falan çıkar zaten yenge.

Ömer'e yaparım, tokum ben.

Ablam hep yemeğinin
yarısını bana veriyor yenge.

Sonra da tokum diyor.

Bak ya, sen niye böyle yapıyorsun kızım?

Ya yemezsen bak bünyen zayıf
düşer, hastalanırsın kızım.

Yapma ya, iki lokma bir şey yemen lazım.

Tamam yerim amca ya, merak etme sen.

Bir hamallık işi varmış,
ben de ona gidip bakacağım.

Parasını hemen verirlerse,
iki eve de erzak alacağım ben.

Ha.

Aslan babam benim ya, taçsız kralım.

Nereden çıktı şimdi oğlum bu ya.

Olur mu öyle şey ya?

Baksana ya, bizim için
resmen kendini parçalıyorsun.

İşte hamallık yapıyorsun,
çatılara çıkıyorsun.

Omuzlarda taşımak gerek seni.

-Dur oğlum saçmalama.
-Dur, dur, dur!

-Ben iyiyim böyle.
-Dur.

Dur iyiyim ben böyle,
dur dur, tamam, tamam.

Sal bir, sal bir adamı ya.

Orkuncan.

Ben hiçbir şey hatırlamıyorum.

Ne nerede bilmiyorum.

Adamcağız yardım ediyor bana.

Onsuz hiçbir şey yapamıyorum,
bırakın Allah aşkına, bana lazım adam.

Orhan gel.

Bir şey diyecektim sana.

Hadi.

Aslan babam benim.

Cefakar babam.

Oğulcancığım.

Ömer iyi ki belli etmeyin dedi ha,
senin bir alnına yazmadığın kaldı.

Utanmasan sarılıp ağlayacaksın
bir de adama, Oğulcan bir sakin ol.

Siz tabi ne hissettiğimi
bilmiyorsunuz benim.

Sizin yüzünüzden dövmediler babamı.

Tamam ya kapatalım
bu konuyu artık ne olur.

Ömer de amcama verdiği sözü
tutamadığı için, kötü hissedecek kendini.

Aynen, başka bir şeyden
bahsedelim ya, konuyu değiştirin.

Aybike, Berk'in doğum günü
için bir şey planladın mı?

Hayır öyle kuru kuru kutlu
olsun diyeceğim gibi duruyor.

Ne zaman ki doğum günü?

Yarın.

Neyi düşünüyorsun?

Acaba neyi düşünüyorum?

Cebimdeki 15 lirayla nasıl çılgın bir
parti yapsam, onu düşünüyorum Oğulcan.

Neyse ya, yani.

Bir şey yapamıyorum diye de,
alınacak hali yok herhalde değil mi?

Onun da kaderi bu, ne yapsın.

Fakir bir kızla sevgili olup,
sürpriz doğum günü kutlayamamak..

Beş dakikan var.

Ne söyleyeceksen söyle.

Tamam ya.

Beş dakikam var, anladık tamam.

Zaten tek bir soru soracağım,
ondan sonra da gideceğim.

Ama bana doğru söyleyeceksin Suzan.

Akif ben sana ne zaman doruyu söylemedim.

Aramıza ilk yalanı sokan sensin.

Peki ya sokmasaydım.

O zaman da vazgeçer miydin benden?

Hayır ya.

Buralara geri mi saracağız şimdi?

Ya, bunları mı konuşacağız Allah aşkına?

Niye bunları konuşmayalım ya?

Ben Nebahat yerine seni seçseydim,

senin arkanda durabilseydim,

elinden tutup herkesin karşısına
çıkacak cesaretim olsaydı,

bu kadar yürekli olabilseydim,

yine de vazgeçer miydin benden?

Akif ne diyorsun sen?

Ne demek bu şimdi?

Ben senden ayrılmasaydım,

sen benden ayrılır mıydın Suzan?

Onu soruyorum.

Ben senin çocuğunu doğurmak istedim Akif.

Herkese ve her şeye rağmen,

bunu istedim ben.

Eğer hatırlıyorsan.

Senden vazgeçecek olsaydım,

böyle bir şeyi göze alır mıydım sence?

Yani her şeyi ben mahvettim.

Öyle mi?

Benim yüzümden oldu her şey.

Ya bunu sorduğuna bile
inanamıyorum şu an.

Ya bu kadar kendini bilmez olamazsın ya.

Peki.

Bir şeyleri düzeltme şansım var mı?

Her şeye baştan başlasak.

Sarhoşsun Akif.

Sarhoşsun ve ne dediğini bilmiyorsun.

Yarın sabah ayıldığında,

yine o kibirli ve sevimsiz
haline geri döneceksin.

Bana böyle üstten üstten laflar
etmeye başlayacaksın, biliyorum.

O yüzden,

lütfen daha fazla vaktimi alma.

Harika da gelecek birazdan zaten.

Seni burada bu halde görmesin.

İstemiyorum.

Gidersen sevinirim.

Madem sevineceksin,

gideriz.

Eyvallah.

Şu manzara bozulur mu be, ha?

Ya şu güzel görüntü dağıtılır mı?

Zalimin kızı, elini vicdanına
koy da söyle be.

Aha.

Duydu sanki ha.

Asiye.

Alo.

Müsait miydin, rahatsız
etmiyorum değil mi?

Yok, yok canım ne rahatsızlığı.

Müsaittim tabi.

Kitap okuyordum.

Tamam çok tutmayayım o zaman.

Senden bir iyilik isteyecektim de.

İste, iste tabi ya.

Sen böyle söyledikten sonra.

Canımı iste veririm ben Asiye.

Yarın Berk'in doğum günüymüş de,

Aybike de bir türlü
nerede ne yapılır bulamıyor.

Sen biraz yardımcı olsan, birlikte
bir organizasyon yapsak, olur mu?

Olur, olur tabi ya, olmaz mı?

Sürpriz olsun ama, Berk duymasın.

Şu anda çok doğru adrestesin Asiyeciğim.

Çünkü karşında Balkanlar'ın en sürprizci,
en romantik ve en yakışıklı adamı duruyor.

Gerçi bunların bir çoğu belki
ilgilendirmiyor olabilir ama,

olsun, hallederim ben, tamam bende o iş.

Tamam o zaman anlaştık.

Anlaştık ya.

Uzun zaman oldu bu lafı duymayalı.

Özlemişim valla.

Ha bu arada,

bir bahaneyle de olsa,
sesini duyduğum için sevindim.

Yani mutlu oldum beni aradığın için.

Beni istediğin zaman arayabilirsin.

Yani çok abartılacak bir şey yok ki.

Bence sen de rahat ol yani, tamam mı?

Sonuna kadar arkadaşız diyorsun yani ha.

Anlıyorum en iyi arkadaşım.

Konuşuruz.

Öpüyorum seni.

Ben daha çok öpüyorum.

Aşığım sana be.

Ne seninle oluyor Doruk, ne sensiz ya.

Ben ne yapacağım bilmiyorum.

Belki istersin diye bundan da
iki kopya bastırmıştım.

Ama seni eve bırakırken
karambole geldi, veremedim.

Ha eğer,

bunu da çöpe atacaksan
hiç vermeyeyim bende kalsın.

Doruk boş ver şimdi ne
yapacağım verir misin lütfen?

Al bakalım.

Al kardeşim.

La, adam beni otoparkçı, abi!

Abi!

Yalandan adamın parasını aldık ya.

Hak geçti görüyor musun?

Arkadaş ya.

Abi kurban olayım bırak, ne yapıyorsun ya?

Dur oğlum bırak.

Bir de ben bakıyım dedim.

Elleme ama sabaha kadar kurusun, tamam mı?

Özür dilerim abi.

Eşeklik ettim.

Affet.

Niye oğlum?

Atarlanıyordun asgari ücret
masgari ücret diye ne güzel.

Özür dilerim abi.

Ya ne bileyim.

Seni yormadan, bir şekilde,

Ne bileyim çözeriz zannettim işte.

Yorulmak mı?

Oğlum benim sizden başka
kimim var şu hayatta?

Ben seni dertten kurtarmayacaksam,

ben senin derdine derman
olmayacaksam, ben nasıl abiyim ya?

Seni çok özledim be abi.

Bak, iyi bir abi olmaya çalışıyorum.

Kızlara senin kadar iyi bakamıyorum ama.

Yapacağım.

Onlara çok iyi bir hayat vereceğim.

Sen merak etme abi.

Bıraktın gittin beni ya, alacağın olsun.

Ömer, günaydın.

Günaydın Asiye.

Günaydın fıstık.

Günaydın.

Ne yapıyorsun sen orada?

Uyumadın mı yoksa hiç?

Valla yalan yok, hiç uyumadım.

Nalbura gittim, bu süngeri kestirdim.

Artık pencere açılmayacak.

İyi yapmışsın ya, he açılmasın
diye tutar, hem soğuğu engeller.

Hadi çayları koydum, kalkın.

Tamam, hadi kalk aşkım.

Ömer, ayakkabım.

Tamir edilmiş bunlar.

Demek ki ayakkabı perileri gelmiş,
sürpriz yapmış sana Asiye'm.

Allah Allah yalnız ben o perilerin
kim olduğunu çok iyi biliyorum.

Teşekkür ederim.

Ne demek fıstığım.

Hasta olacaksın diye çok korkuyordum.

Böyle gitmişken yapıştırıcı da
aldım, biraz uğraştım işte.

İnşallah yenilerini de alırız bir gün.

Olursa olur, olmazsa olmaz.

Biz hep yan yana olalım da.

Gel kız.

Oy fıstıklarım benim.

Hadi çok şımarttınız
beni, sofraya, sofraya.

Ne yiyeceğiz abi.

Yapıştırıcı alınca geriye
pek bir şey kalmadı da.

Sana sadece simit alabildim fıstığım.

Siz, siz ne yiyeceksiniz.

Bize okuldan kahvaltı çıkıyor artık.

Sen simidini ye, biz çaylarımızı içeceğiz.

Teşekkür ederim abi.

Ne demek fıstığım, afiyet olsun.

Ömer yapıştırıcıyı nasıl aldın?

Ya ben baktım fiyatına, pahalıydı.

Hemen para falan mı verdiler işten?

Ya, yok vermediler de, dün
acayip garip bir şey oldu ya.

Ya önce bir şaşırdım üzüldüm de.

Sonra dedim ki herhalde,
bu da bizim nasibimizmiş.

Ne oldu, anlatsana.

Günaydın.

Günaydın.

Bugün nasılsın, nasıl gidiyor?

Ben iyiyim de.

Senin yüz ifadenden anlaşıldığına göre,

sen de gayet iyi gibisin.

Öyleyim.

Hem de uzun zamandır hiç olmadığım kadar.

Böyle dün gece resmen kuş gibi uyumuşum.

Bütün zincirlerimden
kurtulmuşum gibi geliyor.

Ne mutlu.

Çok sevindim senin için.

Sadece ben değil, bundan sonra
ikimiz de mutlu olacağız Suzan.

Güzel günler yaşamak için
önümüzde hiçbir engel kalmadı.

İkimiz de özgür ve bekar insanlarız.

Ben bundan sonra her şeyin tekrar
baştan başlamasını istiyorum.

Daha güzel olmasını istiyorum.

Eğer kabul edersen seni bu geceye çok özel
ve güzel bir yere götürmek istiyorum.

Yemeğe gitme fikrinden
vazgeçsek mi artık biz?

Doğru haklısın.

Ama, bu gece farklı olacak.

Söz veriyorum, güven bana.

Yok Ahmet yok.

Sen hiç gelme eve meve,

benim başım çatlıyor şirkete
falan gelmeyeceğim ben.

Ha.

Bir şey lazım olursa ben
sana haber veririm hadi.

Hadi selametle.

Yani Tülin.

Ya güya benden eskisin.

Kadın haz etmiyor öyle, ıslak
mendillerin ortada olmasından.

Koy, çekmeceye koy onları.

Hadi göreyim seni.

Güzel güzel yap işini, ben de
gideyim şu kahvaltıya bakıyım.

Ay!

Akif Bey valla yüreğimi ağzıma getirdiniz.

Şengül Hanım hayırdır.

Hafızanız yavaş yavaş yerine
gelmeye başladı galiba böyle,

ıslak mendil mıslak mendil, hayırdır.

Ha yok yok Akif Bey.

Ben de hiç haz etmiyorum öyle,
ıslak mendillerin ortada olmasından.

Kendi evimde yani.

Biz Nebahat Hanım'la
benzeşiyoruz ya, ondan dediydim.

Nebahat Hanım'la siz
benzeşiyorsunuz, öyle mi?

Ha.

Ondan yani.

He ondan dedim.

Yoksa nerede?

Hiçbir şey hatırlamıyorum ben.

İyi, sen öyle diyorsan öyle olsun.

Hadi bana az müsaade
et de, ben duşa gireyim.

Buyur buyur, buyur Akif Bey buyur.

Ya Şengül Hanım bir şey diyeceğim.

Ya ben bugünü kendime tatil ilan ettim.

Bir kahvaltı yapıyım güzel.

Sen de bana menemen yap ha.

He he, beş dakikaya hazır ederim ben size.

Hadi bakalım.

Hiç aklıma gelmemişti, biliyor musun?

Böyle düşünsenize ya, günde
100 arabanın gelip park ettiğini.

Ya müthiş fikir ya.

Valla güzel iş ha.

Millet böyle oturduğu yerden
parayı kırıyor demek ki.

Oh mis ya.

Böyle oturduğun yerden
para kazanacaksın.

Ay Oğulcan'a oturması yeter zaten.

Parası az, çok hiç fark etmez.

Kızım sen istiyorsan
git koşarak zengin ol.

Ben böyle oturduğum
yerden vuracağım voleyi.

Göreceksin bak.

İnşallah inşallah, sen vur da.

Bana ne, gerisinin önemi yok.

Ömer'im sen hiç kafanı
yormuyorsun, tamam mı?

Ben ikimizin yerine de
şimdi ben düşüneceğim.

İyi bir düşün, bakıyım bizim mahallede
ne yapabiliyoruz diye bir bakacağım.

Ya bizim mahallede otopark
yapacak yer çok da işte.

Araba yok.

Büyük eksik.

Evet tabi.

Yeni simli bir şey çıkmış.

-O kadar güzel ki, sana anlatamam.
-Çok seviyorum ben de onları ya.

Wonderful'um.

Ay buranın havası bozuldu
iyice, ban kaçtım.

Gidin siz.

Biz kafeye gidiyoruz.

Tamam gidin işte.

Gidiyoruz gidiyoruz.

Lan gitsene.

Hadi gidin siz, ben kaçtım.

Wonderful'um.

Ya dün gece ben seni aradım, açmadın.

Mesajlarıma da dönmedin,
bir şey olmadı değil mi?

Ha yok ya aman,

televizyon karşısında uyuyakalmışım.

Ne telefon, ne başka bir şey.

Bakmadım yani.

Bakamadım.

Tamam ya, ben de korktum biliyor musun?

Dünyanın sekizinci harikasını
kaçırdılar mı yoksa dedim.

Yok.

Kaçırmadılar.

Aman ya kaçırmasınlar,
ayırmasınlar Wonderful'umdan beni.

Aman, elimin üstüne
yatmışım, uyuyakalmışım.

Tutuldu.

Acıyor.

Kıyamam ya, iyisin değil mi?

Bir şeyin yok şimdi, daha iyisin.

İyiyim, iyiyim.

Bir sıkıntı yok, idare edeceğim artık.

Hadi gel.

Oy.

Günaydın hayatım.

Ne oldu, işe gitmemişsin bugün.

Tatil mi ilan ettik bugünü?

Ettim valla Neboş, ettim.

Ettim, dün gece bizim
çocuklarla galiba biraz,

fazla kaçırmışız, hâlâ kafam kazan gibi.

Dedim, bugün de gitmeyivereyim dedim ya.

Bir kere de patronluğun
tadını çıkarayım ya.

Çıkar tabi hayatım, çıkar.

O kadar çalışıyorsun.

Tatil yapmak senin de hakkın.

En doğal hakkım.

Hım.

Ne oldu, sen iyi misin?

Senin tadın yok gibi biraz.

Yok yok, bir şeyim yok.

İyiyim.

İşte dün geceden.

Ha.

Akif Bey menemeninizi yaptım,
tam istediğiniz gibi oldu.

Afiyet olsun.

Hay yaşa be, Şengül Hanım,
vallahi ellerine sağlık.

Bol karabiberli değil mi?

Yok.

Nasıl yok ya.

Ya delireceğim ben artık ya.

Ya bir kahvaltı keyfim var.

Sen bu menemeni neden karabibersiz
yapıyorsun be kadın ya?

Sen karabiberli yemezsin ki.

Çok istiyorsan gideyim,
getireyim karabiber.

Ben hiç karabiber atmadım,
bunun içine Akif Bey.

Sen beni başkasıyla karıştırıyorsun.

Ben seni başkasıyla karıştırmıyorum da,

maşallah sen her şeyi kitap gibi
hatırlıyorsun Şengül Hanım ha.

Hayırdır.

Şengül doğru mu bu?

Ya az evvel ben bir işkillendim yukarıda.

Islak mendil mıslak mendil,
bir şüphelendim.

Dedim bir yemleyeyim bunu.

Hemen otaya geldi o da, maşallah.

Hadi dökül bakıyım, ne hatırlıyorsun?

Bak, Şengül Hanım gördüğün üzere,

ben konuşturmak istediğim
zaman konuştururum.

Beni yorma, ne hatırlıyorsun?

Kurban olayım ne olur Orhan duymasın,
valla beni kapı dışarı ederler.

Ha sen o yüzden açık
etmiyorsun hatırladığını.

Kazadan önce aramız bozuk diyordun.

Olay yine oraya geri dönmesin diye.

Anlaşıldı.

Biz Orhan'a bir şey
söylemeyiz, merak etme.

Sen bize neler hatırladığını söyle.

Hatırlamamam gereken
her şeyi hatırlıyorum.

Her şeyi derken?

Susmam gerektiğini hatırlıyorum.

Ha bak işte, tamam.

En önemli yeri,

yani konuşursa başına
neler geleceğini hatırlıyor.

Kâfi, güzel.

Bak onu çok iyi hatırlıyorum.

Pes valla Şengül, bravo sana.

Oskarlık oynayıp hepimize
inandırdın hatırlamadığını.

Ama bizi bırak kendi çocuklarını,
kocasını inandırmış.

Valla korkulur senden.

Ha, sen ondan kork.

O da benden korksun.

Hadi afiyet olsun.

Ha, Şengülcüğüm dur.

Bak ne diyeceğim.

Hayat artık çok pahalandı.

Ben sana 400 yerine
200 vereceğim tamam mı?

200 mü, niye?

Şengülcüğüm senin de dediğin
gibi hayat çok pahalandı.

Veremiyorum hayatım.

Ama istiyorsan başka işi bulabilirsin.

Ben Orhan Bey'e anlatırım durumu.

Sen merak etme.

Ya şu ikinci soruyu anlayan var mı?

Ben yaptım, al benden bak.

Doruk abim.

Gördüğün gibi siparişlerin hazır.

Şimdi tezgaha koyuyorum ha.

Sağ olasın Zeynel.

İyi iş çıkardın.

Lafı mı olur kurban olduğum, emrin olur.

Ne ki onlar?

Hım.

Vegan ve diyet menüler.

Ya da daha artistik adıyla,

içeriği zenginleştirilmiş yiyecekler.

Spor yapanlar için ayrı, diyet
yapanlar için ayrı menü hazırlattım.

Bence çok seveceksiniz.

Yani tahminen 100 lira olacak bir menüye,

bu kadar para vermem için benim,
sevmekten daha öte şeyler olması lazım.

Aşk bile yetmez mesela.

Doruk, benim önerdiklerim de var mı?

Tabi tabi, artık glütensiz
seçeneği de var.

Ya süpersin, çok sağ ol.

Tam olarak ne zaman
konuşup anlaştınız bunu?

Aslında seçim zamanı da
bana bunu önermişti Özge.

Bana da çok mantıklı bir fikir--

Neyse ya.

Ben unutmadan bir şey söyleyeceğim size.

Berk'in doğum günü için.

Bizim yazlık evde sürpriz
bir doğum günü planlıyorum.

Güzel bir parti yapalım diyorum.

Uyar mı size?

Ay gerçekten mi?

Bak günlerdir karnıma
ağrılar giriyor Doruk.

Böyle ne yapacağız ne yapacağız diye.

Asiye söyledi zaten.

Ben de böyle bir şey planladım.

Ne diyorsunuz?

Uyar mı?

Uyar, uyar.

Bana uyar.

İyi fikirmiş Doruk sağ ol.

Rica ederim.

Dorukcuğum.

Şu partinin adresini
bize atarsan, biz de geliriz.

Siz de mi geleceksiniz?

Evet.

Yani artık Berk bizim de
arkadaşımız, niye gelmeyelim?

Bence gelsinler.

Yani belki aranızdaki buzlar erimiş olur.

Antarktika erise aramızdaki
o buzlar erimez.

Kimse hayal kurmasın.

Arkadaşlar Berk geliyor,
konuyu kapatıyorum.

Herkese mail atacağım,
herkes davetli tamam, hadi.

Ben kütüphaneye geçiyorum, görüşürüz.

İyi misin?

Eh işte.

Hiçbir şey yapasım yok.

Okula bile gelmek istemedim de.

Nereye gideceğimi bilmediğim için geldim.

Annenle babanın boşanmasına
canın sıkılıyor değil mi?

Evet.

Zaten yıllardır beklediğim bir şeydi ama.

Ne bileyim ya.

Gerçekleşince biraz sıktı.

Asiye!

Asiye ne oldu, iyi misin?

Ya bir böyle başım döndü de, böyle.

Düşecek gibi oldum sanki.

Tamam tamam zorlama kendini.

Revire götüreyim mi seni?

Yok yok gerek yok.

Ben azıcık başım döndü, geçer şimdi.

İyiyim.

Asiye hiç öyle gözükmüyorsun,

Gel benle lütfen hadi, hadi.

Tansiyonun ani düştüğü için,
başın dönmüş Asiyeciğim.

Bunun yanında da kan
şekerin düşmüş maalesef.

Meyve suyu sana iyi
gelecek, merak etme.

Teşekkür ederim.

Ciddi bir şey yok değil mi şu an?

Yok yok, acil bir durumu yok.

Belli ki sabah erkenden hızlı bir
şekilde çıkmış, kahvaltıyı atlamış.

Dün gece de pek bir
şey yememiş, öyle diyor.

Sanırım ondan oldu.

Sağlığına çok dikkat
etmen gerekiyor Asiyeciğim.

Yoksa hastalanacaksın,
beslenmene çok dikkat et.

Anladım.

Dikkat edeceğim.

Acil bir durum olursa,
mutlaka bir hastaneye başvur.

Serumla vitamin takviyesi yapsınlar.

Çok geçmiş olsun tekrardan.

Teşekkür ederim.

Sağ olun, elinize sağlık.

Sen niye bir şey yemedin ki?

Stres mi yaptın ne yaptın?

Yok, ondan değil de.

Asiye.

Ben de babamın yanına gelmeden
önce çok, zor günler geçirdim.

Yani.

Evde hep yiyecek bir
şeyimiz olmazdı bizim.

Ya cebimde harçlığım olmadığı için de,
kantinden de bir şey alamazdım.

İşte aç kalınca benim de, senin
gibi başım dönerdi, sendelerdim.

O yüzden, seni çok iyi anlıyorum.

Ama bu asla utanılacak bir şey değil.

Asla utanılacak bir şey değil.

Bu ara ne Ömer çalışıyor, ne ben.

Yani iş bulamadık da böyle
aksilikler falan oldu.

O yüzden doğru düzgün
bir şeyler yiyemedim bu ara.

Bir de hep yemeklerimi Emel'e veriyorum,
o aç kalmasın karnı doysun diye.

O yüzden oldu herhalde.

Ben olsam ben de
aynısını yapardım herhalde.

Kaan senden bir şey rica edebilir miyim?

Tabi.

Bunları Ömer bilmese olur mu?

Yani bayılmak üzere olduğumu filan.

Şimdi boşu boşuna onu da endişelendirip
canını sıkmak istemiyorum da.

Sen nasıl istersen, tamam.

Sağ ol.

Kalkalım mı?

Geli dikkat et.

Zorlama yine kendini.

Al bakalım.

Daha iyi misin?

Başın falan dönmüyor değil mi artık?

İyiyim ya, meyve suyu
falan iyi geldi herhalde.

Ya aslında tost falan
yesen daha iyi gelecek de.

Ya ben kendime tost, sandviç
falan bir şeyler alacağım.

İstiyorsan sana da alıyım.

Ya yok, Aybike sandviç getirmişti.

Beraber yiyelim falan diyordu.

Onunla yerim ben.

İyi tamam, sen bilirsin.

Görüşürüz.

Görüşürüz.

Oğlum ne yapıyorsun sen, manyak mısın?

Ne yapıyorsun arkamda ya?

Valla ne yapıyım kanki.

Senin kalbinin sesini dinliyorum.

Şu anda aynen böyle atıyor, değil mi?

Güm güm, güm güm, güm güm.

Ne diyorsun Tolga?

Ha, ne diyorsun?

Tabi, sen şimdi anlamazdan gelirsin.

Ama ben anlarım.

Mesela bir süredir
Asiye'yi ne zaman görsen,

nasıl yamulduğunu gayet iyi anlıyorum.

Oğlum benle saçma sapan
şeyler konuşma, yok öyle bir şey.

Tabi canım, zaten sen
yok diyorsan yoktur.

Ama senin sanki vermek
istediğin mesaj bu değil ha.

Tolga, biz ikimiz, iki kardeş,

aynı kıza aşık olamayız.

Gibi bir şey sanki.

Hani şu, kendine bile
bir türlü itiraf edemediğin,

mesaj.

Bence de haklısın.

İşin zor.

Ama, imkansız değil.

Sonuçta Doruk senin,

öyle çok da yenemeyeceğin
bir eleman değil.

Sadece biraz vaktini alır ha.

Hadi kardeşim, ben senle
daha fazla konuşmayacağım.

Haydi Tolga, haydi.

Tamam, sen benimle konuşmak
istemiyorsan, ben de seninle konuşmam.

Ha bu arada,

seviyorsan git konuş be, bence.

Bu işi daha fazla uzatma, uzadı.

Hadi eyvallah.

Ay Berk'in partisi benden
önemli miydi kızım ya?

Erken çıkmasaydın da,
şunu beraber seçseydik.

Yok şu olmaz.

Ay!

Ne var Akif?

Yine ne var?

Resul'ün her şeyi öğrenmesi gerekiyor.

Böyle olmaz.

Bu şekilde olmaz.

Ne?

Ne demek oluyor bu şimdi?

Bizim yaşadıklarımızı
yok sayamazsın diyorum.

Beni yok sayamazsın.

Akif, bitmiş gitmiş bir şey hakkında
konuşmanın, ne manası var şimdi?

Bu hem senin için, hem de benim
için çok tatsız bir durum olmaz mı?

Hayır efendim olmaz.

Resul'e her şeyi anlatacaksın, bu kadar.

Akif saçmalama lütfen.

Ya ne demek istiyorsun sen, neden
böyle bir şey söylüyorsun şimdi?

Ne oldu Suzan Hanım ha.

Resul gerçekleri öğrenir de,

seninle evlenmekten vazgeçer
diye mi korkuyorsun ha?

Ne oldu?

Evlenip benden iyice kopup
gitmek istiyorsun değil mi?

Benden kaçmak için
yapıyorsun bunu değil mi?

Hayır Akif.

Hayır.

Mutlu olmak için yapıyorum.

Sen, benden başkasıyla mutlu olamazsın.

Hayır, lütfen böyle
bir şey yapma tamam mı?

Yazlık eve gidiyorum şimdi.

Aşk yuvamıza.

Resul'ü de çağırdım oraya,
her şeyi anlatacağım.

Bakalım her şeyi öğrendikten sonra,

kim hâlâ seninle birlikte olmak
istiyor, kim istemiyor göreceğiz.

Suzan Hanım.

Akif ne olur!

Akif!

Akif!

Aç lütfen!

Lütfen aç!

Çok kısa bir işim çıktı,
halledip geliyorum seni almaya.

Dakikaları saymaya devam.

Bunu bozamayacaksın Akif,
buna izin vermeyeceğim.

Buranın da trafiği bitmedi arkadaş.

Beyler baştan söyleyeyim,
burası otopark değil ha.

Buraya park edemez miyiz, sıkıntı mı olur?

Yok bu saatte kamyon
mamyon gelmez park et de.

Ben sadece bu inşaatın bekçisiyim,
hani burayla alakam yok benim.

Ya dünkü abiler beni
otoparkçı zannetti de,

böyle para vermeye falan
çalıştılar, o yüzden söylüyorum.

Otopark parası da yok diyorsun yani.

Yok yok.

O zaman canımıza minnet.

İyi akşamlar.

Sana da iyi nöbetler.

Eyvallah.

Ulan burası otopark olsa bereketli
yer ha, geleni gideni bitmiyor.

Ah, bir tane daha geldi.

Ben hepsine laf mı
anlatacağım bunların ya?

Aman koysun, bana ne.

Her şey on numara olmuş,
gerçekten çok güzel olmuş.

Organizasyon benim işim demiştim.

Gerçi sen başta bana pek
güvenmedin sanki ama.

Hayır ya, öyle şey olur mu?

Hem güvenmesem niye
böyle bir şey isteyeyim?

Bence Aybike de Berk kadar
mutlu olacak görünce.

Yalız Berk ile benim
bayağı aram açıldı ha.

Ben onu buraya getirmek için böyle
saçma sapan yalanlar söyledim.

Aybike ile son dakika yemeği
iptal oldu diye deliriyor oğlan.

Sen ciddi misin ya?

Çok güzel parti olacak desene.

Peki şimdi biz onların
geldiğini nasıl öğreneceğiz?

Aybike gelmeden önce
bana mesaj atacak.

Biz de saklanacağız.

Onlar içeri girdiğinde böyle
sürpriz diye bağıracağız.

Öyle konuştuk.

Aynen, ben konfeti falan da almıştım.

Onları da patlatırız.

Tamam.

Valla sen bayağı bir
hazırlanmışsın Doruk ya.

Parti boymuşsun da hiç
haberimiz yokmuş bizim.

Kütüphane senin, parti benim işim.

Herkesin uzmanlık alanı belli.

Tabi tabi.

Ömer nerede bu arada?

Ömer çalışıyor.

Sabah altıya kadar
inşaatta bekçilik yapacak.

Ne diyorsun ya?

Zormuş işi bayağı.

Evet.

Bakalım ne kadar dayanabilecek
bu uykusuzluğa?

Ya umarım hastalanmaz ya.

Sen Ömer'i mi düşündün?

Yani evet, düşündüm.

Oğulcan.

Ha.

Burası çok güzel bir evmiş ya.

Ben babamla misafirliğe gelmiştim buraya.

ama çok alıcı gözüyle bakamamıştım.

İyi döşenmiş.

Zevkliymiş Neboş.

Valla ben hâlâ alıcı
gözüyle bakamıyorum ha.

İhtimaller dışı kaldığı,
genlerime işlenmiş sanki.

Beynim hiç öyle çalışmıyor.

Yani bak sana bir şey diyeyim mi?

Buraya böyle iki tane plastik sandalye at.

Burası yine iyi yani,
döşemeye çok gerek yok.

Havuz var evin içinde, çok saçma.

Selamlar Dorukcuğum.

Selam.

Selam harika kız.

Selam.

Bakın en az dün geceki
kadar eğlenmemiz gerekiyor.

Yoksa uykusuz kaldığıma çok üzüleceğim.

Ben o konuda Harika'ya güveniyorum.

Neydi o hikayeler dün akşam öyle,

bütün akşam gülmekten
ağrılar girdi karnıma ya.

Harika, annen geç kaldın
diye bir laf yapmadı değil mi?

Ya sıkıntı olduysa ben arayıp
konuşabilirim, özür dileyebilirim.

Yani geç kalmasının
sebebi benim diyebilirim.

İstersen ama.

Yok, istemem sağ ol.

İyi o zaman

İçecek bir şeyler alalım.

Ana!

Sen de burada tek başına durma.

Gel yanımıza sonra.

Harika kız.

Neden bahsediyor bunlar, Harika kız?

Ne bileyim ya?

Harika kız diyor bana.

Ben sana söylemedim tabi.

Biz dün gece bir kafede
buluştuk, oturduk öyle.

Kafede oturdunuz.

Anlamadım.

Ya Oğulcan sen, sevmiyorsun ki onları.

Ben de biraz tedirgin oldum yani.

Alınırsın diye söyleyemedim.

Söyleyemedim derken.

Söyledin.

Televizyon karşısında uyuyordum dedin.

Yani bana yalan söyledin.

Ya tamam Oğulcan,
yalan falan söylemedim.

İkisi de aynı şey işte.

Ha öyle söyledim, ha böyle
söyledim, ne fark eder ki?

Sonuçta sen rahatsız olma
diye söylemedim, değil mi?

Açıkçası onlarla takılmandansa,

bana yalan söylemenden
ben daha çok rahatsız oldum.

Bunu bil de.

Ayrıca onlarla takılmak
istiyorsan takılabilirsin.

Ben buna karışamam.

Nasıl mutluysan öyle
yaşayacaksın bu hayatı.

Oğulcan biraz dramatize etmiyor musun?

Değil mi, abartıyorsun sanki biraz.

Ya bana onlar iyi geliyor.

Eskiden olduğu gibi
zengin hissediyorum kendimi.

Fakir olduğumu unutuyorum en azından.

Anladım.

Beni de unutmadığın sürece sorun yok.

Bir daha bana sakın
yalan söyleme tamam mı?

Ay tamam Oğulcan.

Söylemem.

Sen mi bakıyorsun buraya?

Evet, ben bakıyorum, buyurun.

Bu arabalar ne ayak?

Niye buraya park ediyorlar?

Bilmem yakınlarda işleri var
herhalde, öyle bırakıyorlar.

Kim alıyor buranın hasılatını?

Nasıl yani?

Değnekçi değil misin oğlum sen?

Kime çalışıyorsun?

Bir, kimseye çalışmıyorum.

İki, değnekçi falan da değilim.

O zaman buraya park ettirmeyeceksin.

Ekmeğimizle oynamayacaksın.

Benim kimsenin ekmeğiyle
falan oynadığım yok.

Siz ne saçmalıyorsunuz ya?

Bana bak oğlum!

Burada birisi otopark işletecekse,
bize çalışacak, anladın mı?

Otopark falan işletmiyorum bak.

İşimdeyim gücümdeyim hadi, hadi işinize.

Bence anlamadı ya.

Biz bir anlatalım.

Anladın herhalde artık.

Otoparkçılık macerasına son vereceksin.

Ha yok, illa yapacağım diyorsan da

bize çalışacaksın, başkasına değil.

Hadi eyvallah.

Yürüyün beyler.

Ah!

Bu neydi lan şimdi?

Adam akıllı bir yemeğe çıkalım dedik.

Çocuğun baterim de baterim, baterim de
baterim diye tutturacağı tuttu ya.

Tamam Berk sen de boş ver ya.

İhtiyacı olmuş demek ki çocuğun.

Yani günler çuvala girmedi ya,
biz de başka bir gün çıkarız yemeğe.

Hayır yani tabi girmedi de.

Çiftlik evindeki baterisini söktürmek
için bütün gün beni kilitlemesi de

bambaşka bir olay yani.

Tamam yapamamış demek ki,
çocuk tek başına.

Gideriz yardımcı oluruz.

İşi görülmüş olur onun da.
Tamam, takılma, boş ver.

Başka bir gün gideriz yani yemeğe.

Aynen aynen.

Başka bir gün gideriz yemeğe.

Herkesin işi görülsün, kimse
Berk'i düşünmesin zaten.

Düşünmesi gereken tek gün düşün mesela.

Ha, bir şey mi dedin?

Yok, bir şey demedim tatlım.

Lan oğlum konu Berk olmasa
ben buraya hayatta gelmezdim.

Yani zaten şu herifleri
okulda görüyoruz sürekli.

Bir de gelip burada
çekmek hiç istemiyordum da.

Neyse artık geldik bir kere.

Merak etme kardeşim.

Artık çoğunluktayız.

Biz güçlerimizi
birleştirmeye devam ettikçe,

okuldaki hava daha da
kaliteli bir hal alacak.

Sen güven kardeşine.

İyi tamam, sen öyle diyorsan.

Geliyorlarmış, saklanalım hemen.

Geldikleri zaman üç, iki, bir yapıyoruz.

Kaan ışıkları açıyor, biz de
konfetileri patlatıyoruz, tamam mı?

Tamam.

Haydi bakalım.

Doruk bir tane de bana.

Bir tane de bana ver bari.

Hadi çabuk hızlı, hızlı.

Doruk bir tane de bana ver.

Hadi almayan kalmasın.

Hızlı.

Ver, ver, ver ,ver.

Hızlı, hızlı, hızlı çok çabuk hadi.

Hoppa, hadi, hadi, hadi!

Fırla.

Kimse ses çıkarmasın.

Işıklar açılana kadar da kimse
yerinden çıkmasın, sürprizi bozmayın.

Tamam.

Tamam tamam.

Arabanın farları gözüktü, geldiler.

Akif!

Ne oldu?

Dayanamadın geldin ha.

Evet geldim.

Bana bu kötülüğü yapmana
izin vermeyeceğim çünkü.

Resul'e hiçbir şey söyleyemeyeceksin.

Valla Suzan ben bir şey söylemesem de
sen böyle bağırırsan

duyan komşulardan biri kesin söyleyecek.

Hadi gel içeride konuşalım.

Ne konuşacağız ya içeride, ne konuşacağız?

Ya sen bir gel, gel.

Gel.

Resul sana bu akşam
evlenme teklif edecek.

Ama ben buna engel olacağım.

Bir kere daha ellerimden
gitmene müsaade etmeyeceğim.

Neden Akif, neden neden benim
mutlu olmamı istemiyorsun?

Neden hep benim kötü olmamı istiyorsun?

Yalvarırım yapma artık bunu.

Suzan sen farkında değilsin
ama, hâlâ beni seviyorsun.

Artık inkar etme şunu ya.

Akif saçmalama.

Bizim ilişkimiz, bu evde,
o lanetli gün bitti.

Hatice Hanım'ın bizi yakaladığı
o gün, o büyü bozuldu.

Evet bozuldu aynen, bozuldu
ama senin ayarların bozuldu.

Bir tutturdun Hatice Hanım'ın
ölümüne biz sebep olduk diye.

Ya beynimi yedin, beynimi yedin be.

Baba!

Sürpriz!

Annem!

Sizin yüzünüzden mi öldü?

[Jenerik Müziği]