All language subtitles for Atesböcegi 014. Bölüm

.

İki insan birbirini sevdikten sonra bize de saygı duymak düşüyor.

Barış'cığım sen zaten bana fazla bir seçim tanımadın oğlum.

[Ama sen gerçekten Aslı'yı seviyorsan o zaman biz de zaman içinde birbirimize ısınırız.]

Velhasıl kelam, ikinize de mutluluklar diliyorum.

Sağ ol teyze, böyle düşünmene sevindim.

Pardon, buna bakmam lazım, geliyorum.

[Alo?]

Cahide Hanım, açıkçası ilişkimizi onaylamayacağınızı düşünmüştüm.

Ama bize şans verdiğini için teşekkür ederim.

Barış'ın yanındaki davranışım seni yanıltmasın kızım.

Ne yazık ki senin bizim ailemizde en ufak bir yerin bile yok!

Anlamadım?

Benim de ilişkiye en ufak bir şekilde rızam yok, hiç bir zaman da olmayacak.

[İyi bir insan olduğundan eminim.]

Yoksa Barış gönlünü sana kaptırmazdı.

Ama bizimki gibi bir ailede iyi insan olmak yetmez. İyi de bir soyadı gerekir.

Diyeceğim o ki, o başındaki tokaya fazla alışmasan çok iyi olur.

Ben sizi gayet iyi anladım, Cahide Hanım. Ama siz de beni anlayın.

Ben Barış'ı gerçekten seviyorum.

Barış benden vazgeçmediği sürece beni kimse ondan ayıramaz.

Bak sen! Demek o kadar güveniyorsun kendine?

Aşkıma güveniyorum ben Cahide Hanım.

Bu savaşa girecek misin yani?

Evet, gerekirse aşkım için savaşırım.

İyi tamam, konuşuruz.

Evet hanımlar, nasılsınız?

İyiyiz oğlum.

İyiyiz. Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk.

Hayatımdaki en önemli iki kadının anlaşabildiğini görmek güzel.

Evet, Aslı'da bana gelecekle ilgili planlarından söz ediyordu.

Çok dirayetli bir kız.

Teyze, Aslı hem çalışıyor hem de aynı zamanda okuyor.

Hukuk öğrencisiyim de ben.

Aa? Mesleki ilginiz de aynı yönde demek ki.

Geç oldu biraz. Ben Çiçek'ime söz vermiştim. Geç kalmayayım.

İyi tamam, ben seni bırakırım.

Aa yok yok, hiç gerek yok. Siz devam edin lütfen.

Yok, olmaz öyle şey.

Sen neyle geldin teyze?

Barış'cığım, benim arabam var. Sen kız arkadaşını evine bırak çocuğum.

Biz sonra evde devam ederiz.

[İyi hadi, kalkalım o zaman.]

Yabancı memlekette okursa daha iyi mi olur diyorsun sen şimdi Metin?

Herhalde anne.

Ufku genişler, çalışmak zorunda kalmaz, gider hemen derslerinin başına oturur.

Ya fena mı olur?

Ay oğlum sen demedin mi bana, gitsin avukat yanında çalışsın bu hem ona pratik oluyor, diye.

Kadın bir burs fikri attı ortaya diye senin de şimdi fikrin değişti.

Siz ne konuşuyorsunuz öyle bakıyım fısır fısır?

Kardeşinin şirketinde, patronun teyzesi bizi huzura çekti, Aslı'ya burs verelim, dedi.

Ağabeyin onu söylüyor.

Barış Bey'in teyzesi mi? Hani buraya gelen?

Yok o değil ya, Barış Bey'in iki teyzesi varmış.

Bir görsen kurum kurum bir kadın vallahi.

Barış Bey'in teyzesi Aslı'yı yurt dışına mı yollayacakmış?

Ha öyle bir vakıfları mı ne varmış işte öyle akıllı, çalışkan öğrencileri yurt dışına yolluyorlarmış.

Bayram değil, seyran değil. Barış Bey'in teyzesi bizi niye öpmüş, hayret.

Kızım işte Aslı kendini şirkette ispat etmiş, gözlerine girmiş ki böyle bir şey dediler.

Kadın dedi, madem hukuk okuyor, yurt dışında okusun.

Bak sen bak! Peki siz ne dediniz?

Vallahi, annemin gözü tutmayınca kestirip attı.

Kızım dizimin dibinde de okur, dedi.

Hah, iyi bari.

[Ay öyle demesene Metin şimdi. Sanki ben kızımın istikbalini istemiyormuşum gibi.]

İyi hadi, o zaman arayın kadını, biz fikir değiştirdik deyin.

Bakalım ne diyecek, hadi ara.

Ee anne bir Aslı'ya sorsaydın ya önce.

Kızım dur. Kesin bir şey yokken şimdi kıza sorup kafasını karıştırmayalım.

Önce bir netleşsin, ondan sonra söyleriz.

Ben Çiçek'i almaya gidiyorum, bunu dönünce yaparım. Bak geç kalacağım.

Anne bak kadını arıyorum ha?

İyi misin teyze?

İyiyim oğlum ya, bu kırık zorluyor biraz bazen.

Geçmiş olsun Cahide Hanım.

Teşekkür ederim kızım, işte geçecek inşallah. İhtiyar olmak kolay değil.

[Her şeyi kaldıramıyorum artık.]

Sen ihtiyar olmayacaksın teyze.

Vücut öyle söylemiyor Barış'cığım.

Bak bu kırık, ev taşıma falan ben baya yoruldum. Senin de çok işin var biliyorum ama...

...teyzen yaşlanıyor artık.

Tamam, deme öyle. Geleceğim birazdan, konuşuruz. Hadi, gel.

[Tamam canım, tamam. Görüşürüz kızım.]

Güle güle, Cahide Hanım.

[İyi misin?]

İyiyim.

Bir yarım saat geciksen olur mu? Konuşalım biraz.

Yok ben gideyim, yarın konuşuruz.

Çok mu zorladı teyzem seni?

Yok. İkimizde aynı insana değer verdiğimize göre, orta yolu bulacağız.

Pek de umut vermedi galiba.

Bazı şeyler için zaman lazım.

Her şeyin öyle bir anda olmayacağını biliyoruz ikimiz de.

Çaba sarf ettiğin için teşekkür ederim.

Kolay olmadığının farkındayım.

[Ee kolay olamayacağını biliyorduk zaten. Güzel olan şeyler zordur.]

Bir yarım saat dolaşıp hava alalım mı?

Ee Çiçek?

Ha, o teyzemden ayrılma bahanesiydi.

Bahane demeyelim de biz ona...

Sonra.

Ah Barış, ah yani. Böyle bir ilişkiye nasıl girebildin?

Yani hiçbir taraftan oluru yok!

Efendim?

İyi günler Cahide Hanım, Metin ben, Aslı'nın ağabeyiyim.

Aa buyurun Metin Bey.

Ya, ben sizi öyle zırt diye aradım ama şu burs meselesiyle ilgili.

Aa, rica ederim. Aslı'yı yurt dışına yollamaya mı karar verdiniz?

Yani, o bizim alacağımız kararla olacak bir iş değil de, hani kız kardeşimin önünde...

...geleceğiyle ilgili bir fırsat varsa, ben ona mani olmak istemem.

Çok haklısınız, ama bu kardeşiniz için gerçekten çok büyük bir fırsat olabilir.

[Ben şöyle düşündüm Cahide Hanım...]

...şimdi siz gerekli evrakı bana söyleseniz, ben o evrakı tamamlasam, size versem...

...sonra da bu bursa başvuru yapsak.

Yani, kazanamazsa hiç söylemem. Moralini bozmamış olurum da, kazanırsa onun için bir sürpriz olur, ha.

Ne dersiniz?

Aa, mükemmel düşünmüşsünüz Metin Bey. Ben evraklar için sizi arayacağım. Ama hiç merak etmeyin...

[...Aslı gibi azimli bir genç için mutlaka, çok güzel bir burs ayarlayacağız.]

Ya, çok teşekkür ederim. Size de zahmet veriyoruz ama...

Estağfurullah, gençlerimize yardımcı olmak görevimiz.

[Arayacağım sizi.]

İyi günler, teşekkürler.

Teo ne oldu? Apar topar çağırdın beni, bir şey mi oldu?

Evet, bir şeyler oldu.

Ne oldu, kötü bir şey oldu, deme bana.

Ne olursun ya. Ya ben eğer ağabeyimle gitmeseydim, çok kötü olacaktı her şey, daha kötü olacaktı.

Ama bak şimdi sen çağırdın, hemencecik geldim, gördün.

Tamam gülüm, tamam, biliyorum. Gel hadi beş dakika benle sen.

Neye gidiyoruz ya, bir dakika nereye gidiyoruz?

Ya bir soru sorma, bir beş dakika gel işte. Allah Allah, gel.

Çıkarma, çıkarma ya, çıkarma.

Kimin evi ki burası?

Benim. Beğendin mi?

Senin mi? Nasıl yani? Ne zamandır? Bu kadar çabuk mu?

Sen artık bir evin olsun, demedin mi gülüm?

Ama yani...

Ne bileyim ben, öyle sen bana şey yapınca, böyle küsüp gidince...

Yani sandım ki ben...

Ya ben sana hiç kıyabilir miyim, gülüm benim?

Senin ağzından laf çıktı mı, çıktı.

Ev tut, dedin. Tamam konu kapandı işte.

Ya bu ev çok güzel... Baksana şunun, camın...

Ay Allah'ım, o çiçeklere, ağaçlara bak. Ay, çok güzel bir ev burası.

Vallahi ben de öyle dedim. Evi görür görmez dedim ki, heh, aynı gülüme benzeyen bir ev buldum, dedim.

Bana mı benziyor? Nasıl yani?

Şöyle o huzurlu, temiz, ışıl ışıl...

[Sen beğendiysen sıkıntı yok, tamamdır.]

Beğenmez olur muyum hiç?

O zaman artık top sende. Evi şöyle bir gez, gözünle ölç, biç. Ne yapıyorsan yap.

[Çünkü bu eşyalar ev sahinin, eğer istersek değiştirebiliriz ama.]

Ay, nasıl olacak ki bu böyle şimdi?

Şimdi sen daha yerleşmeden ağabeyim senin buradan ev tuttuğunu öğrenir kesin.

Ama öğrenirse öğrensin gülüm, ne yapayım ya?

Adam mahalleye de yasak koyacak değil herhalde. Gide gele sevdik, ev tuttuk. Olamaz mı yani?

Tabii canım, ağabeyim de zaten böyle, aynen bu şekilde çok medeni karşılar bu olayı.

Vallahi gülüm bak, ben senin bu ağabeyinle uğraşmaktan yoruldum.

O topu sana havale ediyorum yavrum.

Ya bir şey değil, ben artık kendime hakim olamayacağım, ondan korkuyorum yani.

Ay tamam, aman aman! Sen kendini tut, ben halledeceğim o olayı, tamam?

Yavaş yavaş, konuşa konuşa yumuşatacağım ağabeyimi bir şekilde. Sen dur, top bende.

İyi, tamam.

Şimdi, şöyle yapmamız lazım.

Sen bu eve yerleşmeden, baya böyle köşe bucak, dip tırnak temizlik yapmamız lazım.

Ben yarın sabah erkenden gelir yaparım, tamam mı? Merak etme sen.

Sen? Ya ne gerek var gülüm, ben bulur birini, hallederim.

Sen eşyalar ile ilgili fikrini söyle, yeter bana.

Ay ne demek başkası yapacak canım, başkasına yaptıracağız. Aa!

Öyle başkasının yaptığı işe ben güvenmem. Kendim yapmam lazım, gözümle görmem lazım.

Böyle ellerimle ben her yeri, şöyle bir pırıl pırıl yapayım. Ondan sonrasını zaten artık sen halledersin.

[Teyzen herhalde zamanla bana alışacaktır değil mi?]

Teyzem zor bir kadındır Aslı. İstediğinde de insanı zorlar.

Ama itiraf edeyim, sana tahmin ettiğimden daha iyi davrandı.

Barış, teyzen beni istemeseydi ne olacaktı?

Aslı, teyzem sana bir şey mi dedi?

Yok, ben merak ettim sadece. Hayır, ben bu kadınla olmanı istemiyorum, deseydi. Ne yapacaktın?

Ne yapayım Aslı? Senden vazgeçecektim.

Madem teyzem öyle bir ferman vermiş, bir daha yüzüne bakmayacaktım.

Dalga geçme ya.

[Nasıl geçmeyeyim Aslı? Sorduğun soruya bak.]

Teyzemin sana bir şey demediğine emin misin?

Demedi. Sadece, benim yüzümden aranızın bozulmasını istemem.

Yani böyle bir durum olsaydı, hepimiz huzursuz olurduk.

Aslı bak, teyzem benim ikinci annem. Evet, ona sevgim, saygım sonsuz.

Evet ama bu onun hata yapmayacağı, yanılmayacağı anlamına gelmiyor.

Ne o, ne de başkası... Benim sana karşı hissettiklerimi, duygularımı, düşüncelerimi değiştiremez.

Biz birbirimizi seviyoruz. Buna herkesin saygı duyması lazım.

Ee o zaman... Nasıl yani?

Böyle düşünüyorsan bunca zamandır benden uzak durmanın sebebi neydi? Teyzen değilse, neydi?

Aslı ne önemi var? Birlikteyiz işte.

[Bak, yine yaptın.]

[Ne yaptım Aslı?]

[Yine buzdan bir duvar ördün aramıza.]

Hava soğudu da, ondan öyle oldu.

Hala senin büyük bir parçanı tanımıyormuşum gibi geliyor ve bu beni çok ürkütüyor.

Tanırsın Aslı, önümüzde kocaman bir hayat var.

Görürsün ama, bundan sonra ben de gizem yapacağım sana.

Ee yapma Aslı, sen yapma.

Yarın, her zamanki saatte seni almaya geliyorum. Anlaştık değil mi, sorun yok?

Anlaşma değil de, emrivaki diyelim biz buna.

[Benim hiç kafama yatmıyor ama, yapacağız artık.]

[Aa, Gül ile Teo.]

[Ay ne güzel oldu böyle ya karşılaşmamız.]

Barış Bey nasılsınız, iyisiniz inşallah. Biz de işte, Teo'nun yeni tuttuğu evine bakmıştık, oradan geliyoruz.

Ay Teo da Kadırgalı oldu Aslı.

Sahiden mi Dedektif?

Vallahi yaptık öyle bir şeyler.

Sen ev mi tuttun buradan? İyi olmuş, teknede tek başına olmuyordu.

Eyvallah.

Artık Teo'cuğum herhalde eve taşındıktan sonra, bir yemeğe davet edersin bizi.

Ben de güzel güzel yemekler yaparım. Böyle dörtlü, hep birlikte yeriz.

Ya gülüm, davete gerek mi var Allah aşkına? Benim evim, senin evin artık.

Bu arada patron, bizim denk geldiğimiz çok iyi oldu.

Bu kaçakçılık mevzusuyla ilgili konuşmamız gereken bir şey var senle.

Konuşalım, konuşalım.

Ee Gül'üm hadi biz de gidip bizim şaşkınların nişanına bir bakalım...

...Allah aşkına çok merak ediyorum ne yaptılar.

Ben de merak ediyorum, gidelim hakikaten.

Oldu...

Görüşürüz...

Görüşürüz o zaman.

[Ee, demek ev tuttunuz, ha?]

[Ay biz tutmadık, ne alakası var yani Aslı? Teo kendi kendine tutmuş, benimle ne ilgisi var?]

Tabii canım seninle ne ilgisi var... Aman, ağabeyin duymasın da.

Aman, aman Allah korusun.

Kız, ne güzel oldu böyle ya. İlk defa böyle dörtlü dörtlü, sevgili olarak karşılaştık, bir araya geldik...

...yemekte yeriz İnşallah, birlikte.

Ya şimdi biz böyle, bir aldık gazı gidiyoruz ama...

Bilemiyorum yani.

Niye kız?

Ya ben, bugün Barış Bey'in teyzesiyle tanıştım. Kadın baskın yapar gibi geldi.

Ee?

O kadar iki yüzlü davrandı ki... Ya böyle Barış yanımızdayken, böyle güzel güzel laflar.

Sonra o gidince abuk sabuk şeyler söyledi, yok sen bu aileye giremezsin, senin soyadın yok, falan.

Ay, ne çirkin! Kız böyle, apaçık söyledi mi yani bunları?

Aslı ne insanlar var ya! Aman sen boş ver onu. Barış ne yapıyor, o önemli.

Ha böyle seni sahipleniyor mu, koruyor mu, kolluyor mu?

Barış çok iyi Gül. Sevdiğim kadın, dedi bana ya!

Ay, işte bu! Helal, bak, vallahi.

Ablan birazcık, böyle... Beni şey yapmıştı da, tedirgin etti de.

İşte, bu Barış Bey bizim kızımızla öyle eğlenip bırakmasın, falan diye.

Kızım deseydin ya, Barış öyle biri değil diye.

Ee tamam öyle değil de, ben ne kadar tanıyorum ki Barış Bey'i Aslı? Senin anlattığın kadarıyla biliyorum.

Ben de...

Tamam, ben anlatacağım ablama ya, anlatırım ben ona. Anlatırım yani...

Anlat anlat, kızın içi rahatlasın bir.

Hıhı.

Alo teyze, benim biraz içim çıktı, gecikeceğim.

İstersen şöyle yapalım, sen Hakan'ı al, akşam yemeğine bana gel.

[Peki Barış'cığım. Taşınma yüzünden ev ayakta zaten, biz Hakan'la geliriz.]

İyi tamam, görüşürüz akşam.

[Görüşürüz oğlum.]

Demek Aslı'yla tanıştılar ha, patron? Vallahi çok sevindim arıza vermediğine ha.

Ya teyzemin ne yapacağını kestiremiyordum.

Allah'tan Aslı'nın kim olduğunu bilmiyor. Yoksa böyle davranmayabilirdi.

Öyle mi diyorsun ya? Ya bence çok şey yapmazdı yine de...

Neyse, sonuçta aşkınızı anlamış yani. Bak şimdi ben de bir umutlandım ha. Belki Gül'ün ağabeyi de bizi anlar.

Adamın mahallesinde ev tuttun Teo. Artık anlasın bir zahmet.

Vallahi ne olacaksa olsun patron. Ben çok darlandım bu mevzudan, inceldiği yerden kopsun.

Keşke ben de senin gibi oluruna bırakabilseydim...

Ne oldu, sen darlanmışsın yine?

Darlandım tabii. Aslı sürekli soruyor. Ben de her sorduğunda yalancı gibi, geçiştirip geçiştirip duruyorum.

O anlarda da nefret ediyorum kendimden.

Ya patron yine mi aynı mevzu Allah aşkına ya? Geçmedik mi biz bunları artık?

Sen geçtin Teo, ben değil. Ben hep oradayım, ben senin kadar rahat olamıyorum.

Ben rahat falan değilim patron. Sadece olaya gerçekçi tarafından bakıyorum. Biz suçlu değiliz, gerçek bu.

Bu gerçek değil Teo! Bu kendini kandırmak. Neyse ya, biz senle aynı durumda değiliz.

Zaten bu senle Gül arasında bir problem değil, merak etme.

Nasıl değil patron ya? Gül, can dostuna yaptıklarımızı öğrenince benim yüzüme bakar mı zannediyorsun sen?

Biz senle aynı gemideyiz, sen batarsan ben de batarım.

Ha o yüzden ortalığı bulandırma diyorsun, öyle mi Teo?

Patron ben öyle bir şey mi dedim şimdi?

[Dediğin oraya çıkıyor.]

Ya tamam, ben bir şey demiyorum. Allah sonumuzu hayır etsin, hiçbir şey demiyorum.

Halasının bir tanesi, oy. Ee anlat bakalım, nasıl geçti okulun?

Baş edemeyeceğim bir şey olmadı.

Laflara bak, laflara.

Ay ay ay, bal böceğimde okuldan çıkmış.

Hala o büyüteç var ya, çok işime yaradı bugün.

Ne büyüteci kız?

Aslı... Beş dakika sana bir şey soracaktım.

Nişan hakkında bir şey soracaktım sana.

Kızım ne kaçıyorsunuz, burada konuşsanıza.

Ay anne iki dakika konuşacağız. Geliyoruz.

Ay ben de geleceğim. Ondan sonra gelinine sahip çıkmamış görümce diye adım çıkacak...

...dedikodum çıkacak vallahi.

Abla, canım benim ben vallahi yer bulacağım nişan için ya. Sen merak etme.

Ay bırak şimdi onu. Biz dün konuşamadık. Anlat bana bakayım, bu patronla meseleyi, güzelce bir anlat.

Abla ben vallahi anlatacaktım sana. Hatta bugün anlatacaktım, bugün!

Ha evet, evet. Vallahi anlatacaktı ya.

Ha anlatacaktı! Bozacının şahidi şıracı.

Böyle şey ablandan saklanır mı ya?

Ablacım...

Ya şimdi kıvırma! Şimdi sen bana bir anlat. İyi misin, nasılsın bu adamla? Sana nasıl davranıyor?

Abla vallahi... Çok iyiyiz, çok tatlı.

Ee peki, bunun ailesi, annesi falan seni tanıyor mu?

Bugün teyzesiyle tanıştırdı.

[Ne oldu ki?]

Hah! Yuhlama kızım. Barış Bey'in teyzesi seni yurt dışına yollamaya çalışıyor, senin haberin yok.

Ne? O ne demek kız öyle! Sen nereden biliyorsun?

Senin kaynanan, ağabeyimle annemle konuşmuş.

Sizin kıza yurt dışından da burs verelim, gitsin orada okusun, demiş.

Bizimkiler de he demek üzere, dediler bile, haberin olsun. Ona göre davran ablacığım.

Ne diyorsun sen abla? Nasıl konuştular, buraya mı geldi?

Yok, annemler patronun şirketine teşekkür etmeye gitmişler, orada kıstırmış onları.

Ee peki, başka bir şey demiş mi, benimle Barış arasında falan söylemiş mi?

Kızım delirme sen ya! Öyle bir şey dese, bizimkiler içeride gülüp eğlenir mi?

Bak, ablacığım, ayağını denk al. Ağabeyimin yaşadıklarını biliyorsun.

Yengemin ailesi ağabeylerimi ayırmak için ne eziyetler etmişti.

Senin bu teyzeden çekeceğin var, haberin olsun. Sen böyle şeylerle uğraşabilecek misin?

Abla, ben Barış'a aşığım. Hiç böyle olacağını düşünmemiştim ki zaten.

O zaman kardeşim, anneme de ağabeyime de bu meseleyi dosdoğru anlatacaksın.

Senin bizim desteğimize ihtiyacın var, böyle tek başına olmayacak işler.

Baksana, kadın nasıl avlamış bizimkileri!

Ay Arzu! Bir dur, öyle hemencik şey yapma!

Hem daha Metin Ağabey'in ne dediğini, ne diyeceğini bilmiyoruz, değil mi ama?

Kızlar, bitmedi mi muhabbetiniz? Hadi gelin içeri.

Bu işte bir iş var Hakan.

Ne gibi bir iş? Her şeyi anlattım ya sana. Ne olabilir ki başka?

Bak, belki de tüm bu olanlar tesadüf değildir, ha? Olamaz mı?

Yani belki de Mavi Melek denen kız seni bilerek ilaçlamıştır, yani asıl hedefi sensindir.

Onun için de, sabahın bir köründe küçücük kıza çarpayım diye arabanın önüne bıraktı o zaman.

Kız benimle dalga mı geçti ya...

Hangi kız?

Hah? Ha, yok bir şey. Şimdi bütün ihtimalleri değerlendirmemiz gerek Hakan.

Değerlendirelim. Nasıl değerlendirelim?

Senin bana yardım etmen gerek Hakan ve bu söylediklerimi çok iyi dinle. Mesela ailenizde...

...size düşman olan birileri olabilir mi? Yani Mavi Melek'i sizin peşinize sürükleyecek kadar düşman olan?

Yani, kim bize düşman olsun ki? Yok.

İyi düşün, siz köklü bir ailesiniz. Sadece Barış Ağabey'im ve sana düşman olarak değil de...

...mesela annen olabilir, teyzen olabilir. Belki deden olabilir. Yani geçmişte birinin canını yakmış olabilirler.

Teyzem, dedem... Allah Allah, yok. Sanırım birinin canını yaksalardı bilirdik biz bunu.

Birilerinin canını yaksalardı bilmezdi Hakan'cığım. Bak şimdi, senden bu durumu öğrenmeni istiyorum.

Ama çok dikkatli olmalısın. Yani, bizim seninle iş birliği içinde olduğumuzu kimsenin bilmemesi lazım.

Benim, Barış Ağabey'ine ve sana yardım edebilmem için senin bana güvenmen lazım.

Peki, tamam. Bu iş neden bu kadar önemli senin için?

Canım, benim seninle birlikte olabilmem için üzerindeki suçu temizlememiz gerekiyor.

Benimle birlikte olmak istiyorsun yani, öyle mi?

Tabii canım, yoksa neden yani bütün bunlarla ilgileniyim?

Bilmem. Ama benden istediğin şey, benim sana böyle yakın olmamı sağlayacaksa, tamam.

Elimden geleni yapacağım, söz.

Geç otur şöyle.

Anlat bakalım, derdin ne senin?

O kadar belli ettim mi?

Annemle ofise gitmişsiniz.

Hı, gittik. Barış Bey'e bir teşekkür edelim, dedik.

Barış Bey ofiste değildi ki.

Gördük, biz de teyzesiyle tanıştık.

Duydum. Burs falan demiş galiba?

Arzu mu söyledi?

Aşırı netleşmeden bir şey demeyelim dedik ama madem ablan yumurtladı...

Ne düşünüyorsun, gidecek misin?

Ağabey ben gitmek istemiyorum. Okulsa, buradaki de okul. Başarıysa, burada da başarılı olurum.

Bu saatten sonra ben hiçbir yere gitmem ağabey.

Bu kararı almanda, o çocuğun da payı var mı?

Yani, ondan ayrılmak istemediğin için böyle bir karar vermiş olabilir misin?

Yok ağabey, öyle bir şey yok.

Anladım ağabeycim. Bak Aslı, senin geleceğin okumak. Sen, Arzu gibi, benim gibi değilsin. Biz yerimizde ağırız.

Burada, Kadırga'da. Hayatımız, hayallerimiz, hepsi burada. Sen öyle değilsin, sen bizim gibi yaşayamazsın.

Sana dar gelir. Şimdi değil belki ama ilk heyecanın geçtikten sonra mutsuz olursun. Sırf bir adam...

...yüzünden önüne çıkan bu kısmeti, o adam yüzünden tepip, küçük kalırsın.

Sonra aynı sebepten, o adamdan da nefret edersin.

Ağabey, ben gitmek istemiyorum. Bu teklifi kabul etmem.

Sen de bana söz ver, Cahide Hanım'la bir daha konuşmayacaksın.

Niye? Bilmediğimiz bir şey mi var?

Yok, yok. Bir şey yok.

Sadece... Ben yurt dışına gitmek istemiyorum. İnsanlar da benim için boş yere uğraşmasın.

Peki ağabeyciğim, sen nasıl istersen.

Eğer kızın dediğin gibi Barış'ın ailesiyle uğraşan birileri varsa, bu iş bu kadarla kalmaz Sıdıka.

Ne gibi yani?

Yani uğraşmaya devam ederler. Bizim bu durumu yakından takip etmemiz lazım.

Yani başlarına yeni belalar açılıp açılamadığını kontrol etmeliyiz.

Ya, şu sırrı bana da söyleseniz daha fazla yardımcı olacağım ama...

Gerek yok Sıdıka. Ben biliyorum ya, yeter. Sen dediklerimi yap.

Keşke şu kızın gitmesine izin vermeseydiniz, sıkıştırıp sorgulardık.

Sen kızı araştırabildin mi? Kimi kimsesi var mıymış; kimmiş, neymiş, ne değilmiş?

Evet, Adapazarı'nda yaşayan bir ailesi var ama pek samimi gibi değiller.

Sosyal medya hesaplarını da karıştırdım. Kız böyle İstanbul'da, kuytu köşelerdeki atölyelerde takılıyor.

Yolsuz, parasız kızın teki. Böyle kendini sanatçı zannediyor, ama yaptığı şeylere baktım...

...abuk sabuk şeyler İlayda Hanım.

Ee o zaman paraya ihtiyacı var.

Aynen öyle.

İyi, bu bizim işimize gelir. Çünkü kendi ayağıyla, tıpış tıpış gelecek buraya.

Ee, biz de peşinden koşmamış oluruz.

Ee çocuklar, ne zamandır böyle oturup baş başa yemek yememiştik. Güzel oldu değil mi?

Evet teyze.

Ay bu taşınma meselesi çok yordu beni çocuklar. Neredeyse pişman olacağım.

Yılların alışkanlıklarını değiştirmek zor tabii teyze. Ama değişiklik sana da iyi gelecek bence.

Eh, artık ilk evlenip çoluk çocuğa karışan gidip açacak evi. Benden bu kadar çocuklar.

Ee, burada laf sana geliyordu Barış Ağabey. Aslı'yla evlenince eviniz hazır diyor, bak.

Ortada çözülmemiş o kadar sorun varken, bunları düşünmek için henüz erken.

Böyle düşündüğüne çok sevindim Barış'cığım. Ama zaten başka türlüsü de olamazdı.

Olamazdı demedim teyze, henüz erken dedim. Bu konuda da senden anlayış rica ediyorum.

Evet, bu ilişki konusunda benim rızamı almaya gerek duymadığını biliyorum.

Ben bunu içime sindiremedim ama saygı göstermekten başka yapacağım bir şey yok.

Aslı'nın nesi içine sinmiyor teyze? Bu sosyal statü meseleleri geçmişte kalmadı mı artık?

Bu statü meselesini insanların hayatını ne hale getirdiğini, nasıl darmadağın ettiğini...

... anlatmamı ister misin Barış'cığım?

İsterim teyze, gerçekten çok isterim.

(Gülme sesleri...)

Hala ya, ben bu ekmeklerin içini hiç sevmiyorum, damağıma yapışıyor. Yemesem?

Olsun Çiçek'im, ben içini çok severim. Al, köşeleri, kenarları senin olsun.

Metin, görüyor musun? Bu huyu da Aslı'ya benzedi, tam oldu.

Küçükken nasıl kavga ederlerdi bu mevzudan...

Ay her seferinde ekmeklerin köşelerini böyle fare gibi kemirip öyle getirirdi eve.

Ay nasıl sinir olurdum sana!

Kız Arzu, o hep benim suçum. Vallahi ben onun poşetine de dadanıyordum böyle.

Biz onları kemire kemire geliyorduk.

Kız o sen miydin ya? Biz de diyoruz ki, Neşe Anne niye ekmeklerin altını kesiyor, özellikle mi yapıyor...

...hani altından aksın diye falan filan düşünüyorduk vallahi sandviç.

Top oynamaktan ayrılıp adam gibi yemek yemiyordunuz ki.

Fasulyeyi bile ekmeğin arasına koyup yediriyordum size.

[Ya ellerine sağlık Neşe Anne'ciğim, gerçekten çok güzel olmuş yani.]

Kız, niye daldın öyle? Dalma, boğulursun.

Ne güzel bir soyadımız var bizim be. Eğilmez... Çok güzel aileyiz.

Evet, biz Eğilmez Ailesi'yiz.

O zaman, Eğilmezler'in gücüne!

Kimsenin önünde eğilmeyiz biz!

O zamanlar çok gençtim, aynen senin gibi Barış. Dünyaymış, paraymış, pulmuş...

...yüksek bir hakimin kızıymışım. Hiçbir şey umurumda değildi.

Onun aşkına, daha doğrusu kendi aşkıma inanıp güveniyorudum.

Yiğit'in babası mı?

Babam ilişkimizi öğrendi, küplere bindi. Beni yurt dışına göndermeye kalktı, kaçtım.

Sen? Evden mi kaçtın teyze?

Evet, evlendik. O zamanlar alışkın olmadığım bir yokluk hayatı... Sobalı, bir oda bir ev.

Ama hiçbir şey umurumda değildi ki, sevdiğim adamla beraberdim.

Babam benle görüşmemeye başladı. Kardeşlerime de yasak koydu, benle görüşmesinler diye.

Dedeme bak sen; sağlam, sert adammış.

Başlarda her şey çok iyi gidiyordu ama sonra huzursuzluklar başladı.

Neden babamla barışmıyormuşum, gidip elini öpmeliymişim, işte bu kadar varlık varken biz...

...neden yokluk çekiyormuşuz, yani insan kızını kapıya atar mıymış, işte yok...

...bir torunu olsa belki onu affeder miymiş...

Önceleri ailemle aram bozuk diye benim için üzülüyor zannettim ama sonra öyle olmadığını anladım.

Ben gurur meselesi yapıp babamdan özür dilemeyince de çekti gitti.

Nereye?

Bilmiyorum. Önce bekledim gelir diye, ama gelmedi. Sonra baban Ferda'yı yolladı, beni eve almak için.

Günlerce odamdan dışarı çıkmadım. Babam da sessizce boşadı bizi.

Peki Yiğit?

Yiğit kim ya?

Oğlum...

Boşandıktan hemen sonra hamile olduğumu anladım. Öyle odamdan çıkmadan, sessizce büyüttüm...

...karnımda çocuğumu.

Peki nerede şimdi oğlun teyze?

Vefat etmiş Hakan.

Babasından bir daha haber alamadın mı peki? Babası neredeymiş?

Babama gitmiş benden habersiz, o da kızımı bırakıp gidersen seni ihya ederim, demiş ona.

Para vermiş beni bırakması için. Benim bu olaydan yıllar sonra haberim oldu.

Vay be, para için aşkını satmış ha?

[Aşk bu. Paranın olduğu yerde aşkın hiçbir önemi yoktur Hakan'cığım.]

Teyze, seni çok iyi anlıyorum ama benim durumum böyle değil, için rahat olsun.

Haklısın Barış'cığım, sen öyle diyorsan öyledir.

Çocuklar, neyse hadi ben gidiyim artık. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.

Teyze kal burada. Şimdi böyle, bu halde içim rahat etmeyecek.

Yok çocuğum gideyim ya. Yalnız kalayım biraz. Hakan'cığım sen kal istersen.

Peki, olur teyze. Sen iyi misin?

İyiyim iyiyim. Zaten Şenay var yanımda.

Tamam teyze, nasıl istersen. Bir şeye ihtiyacın olursa ara.

[Tamam canım, hadi bakalım.]

Sizin asıl meseleniz yer değil Barbaros, baban! Konuştunuz mu Mümin Efendi'yle, ne diyor?

[Hiçbir şey demiyor Neşe Anne, ne diyecek yani?]

Oğlum bak, istemeye gelmedi tamam da nişana da mı gelmeyecek yani?

Vallahi Neşe Teyze, ya ben elimden geleni yapıyorum inan olsun. Ama babamı biliyorsunuz yani, babamın...

...inadını biliyorsunuz.

Hayır yani bir de ben mi konuşsam, ha? Yani oğlunun nişanına gelmemek olacak şey değil yani.

Yok daha neler Metin! Gelin tarafısın sen ayol.

Ya tamam sıkmayın canınızı. Biz şöyle güzel, mis gibi bir nişan düzenleyelim de o da gelir, ne yapacak.

İnsan hiç oğlunun nişanına gelmez mi, mutluluğunu istemez mi?

Yani, öyle olur tabii.

Tabii canım, ondan bizim bir beklentimiz yok yani.

Ya gelmezse de gelmez yani. Benim onla bir derdim yok. Ya ben, hani, işte sizlere ayıp olmasın diye şey yapıyorum yani.

Üzülme Barbao Ağabey, babam sana da babalık yapar.

Öyle mi yapar ballı böcek seni gidi ya? Tabii ki yapar yani baksana. Metin Ağabey'im var, nişanlım var, kardeşlerim var.

Tek eksiğimiz...

Nişanı yapacağımız yer, değil mi Barbo?

Hayda, hey Allah'ım Yarabbim. Tamam kızım bulacağız işte diyorum ben de sana.

İnsan inanamıyor değil mi Cahide Teyze'min böyle bir hayatı olduğuna?

Öyle Hakan... Senin neyin var?

Yok bir şeyim ağabey. Yani, bu aralar sadece biraz canım sıkılıyor, hepsi bu.

Aşık mı oldun yoksa?

Yani, o da var ama asıl mesele, şu kaza meselesi ağabey. Benim aklımdan çıkmıyor. Yani, teyzem zamanla...

...yükümün hafifleyeceğini söylüyordu ama tam tersi oldu. Zaman geçtikçe ağırlaşıyor. Her gece rüyalarımda...

...görüyorum, bıktım. Zaten benim kolum kırıldı, teyzemin bacağı kırık.

Ne alakası var Hakan?

Yani var ilgisi ağabey. Böyle kötü bir şey yaptığımız için lanetlendik biz, farkında değil misin?

Hakan ne laneti? Neyi neyle bağlıyorsun.

Küçücük bir çocuğu sakat bıraktım ben Barış Ağabey.

Hepimiz de hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam ediyoruz.

Hiçbir şey olmamış gibi, öyle mi? Sen benim her dakika ne kadar vicdan azabı çektiğimi biliyor musun Hakan?

Hıh? Bu sır yüzünden nelere sebep olduğumu, neleri altüst ettiğimi biliyor musun, farkında mısın?

Ben suç işlemiş bir avukatım artık.

Ben sevdiğim kadını...

Hadi yatalım.

Barış Ağabey...

Hakan! Senle alakası yok. Kusura bakma doldum ben de.

Ağabey, kabul ediyorum hepsi benim suçum.

Hakan. Hakan, değil öyle. Sen çok iyi, çok doğru bir çocuksun. Ben suçlamıyorum seni.

Bu vicdan azabı bizim sınavımız, senle benin. Sevdiklerimizi, büyüklerimizi korumak zorundayız.

Bak, teyzem oğlunu kaybetmiş. Sizi de kaybetmeye dayanamam, dedi. Annelik hakkını koydu ortaya.

Biz de buna boyun eğelim. Yani artık, buna göre davranmak zorundayız.

Haklısın Barış Ağabey. Ama bizden başka vicdan azabı çeken yok ki. Bu yüzden beni en iyi sen anlarsın.

Evet işte, onun için kafan karıştığı zaman bana geleceksin.

Sen bir insanın sahip olabileceği en iyi ağabeysin.

Sıdıka, hadi artık bugünlük bu kadar yeter, hadi gidelim.

Peki, İlayda Hanım.

Demek Barış Buka'nın ortağısın, ha?

Nereden çıktın sen?

Eh, önce sen benim karşıma çıktın. Konuşalım mı biraz?

Konuşalım, otur.

Bu kadar bolluğun içindesin ve hala ortağını tehdit ettirmeye çalışıyorsun. Ne alıp veremediğin var onunla?

Orası seni hiç ilgilendirmez. Sıdıka, sen kapıda bekle. Eğer Hakan gelirse engellersin.

Peki, İlayda Hanım.

Ee, anlat bakalım.

Demek ortağının ayağına dolanmamı istiyorsun?

Sen en son bu işlere bulaşmaktan korkuyordun, ne oldu da değişti?

Seni biraz araştırdım. Karlı bir ortaklık yapabileceğimizi düşünüyorum.

[Ee tabii, beni biraz koruyup kollaman şartıyla.]

Orası kolay, sen dediklerimi yap yeter.

Anlaştık o zaman.

Ee tamam, öt bakalım. Ne istiyorsun benden? Ne yapıyoruz?

Önce bu işin düşmanından bahsedelim. Mesela seni kim Hakan'ın başın musallat etti? Neden ailesinin peşindeler?

Asıl hedef kim?

Orasını karıştırmayacaksın. Anlaşmamıza bilgi vermek dahil değil. Sen önce ortağının ayağına nasıl dolanmamı...

...istiyorsun, onu söyle. Önce planı, sonra da parayı konuşalım.

Teo, hayırdır, bu saatte ne işin var burada?

Hiç ya öylesine, seni merak ettim. Gündüz tadımız kaçtı ya biraz, içim rahat etmedi.

Benim bir yol bulmam lazım Teo. Kimsenin zarar görmeyeceği bir çıkış yolu bulmak zorundayım.

Nasıl bir çıkış yolu?

Bilmiyorum. Aslı'dan sonsuza kadar saklayamam bunu. Söyleyip dünyasını da yıkamam.

Bilmiyorum ama illa vardır bir yolu.

Yani eğer, duyacaksa da benden duysun istiyorum. Başkasından duyduğunu düşünüyorum...

... bazen, boğuluyor gibi oluyorum Teo, nefesim daralıyor.

Ya patron nereden duyacak ya? Allah aşkına birazcık mantıklı düşün. Bu işi dışarıdan bilen kim var?

Bilal vardı, onu kontrol altına aldık. Ee teyzen, Hakan, ben. Üçümüzde söylemeyeceğimize...

Ha bir de, Mavi Melek denen kız vardı. O da şimdi hapiste, kendi derdinde. Kendimize düşman falan da etmedik.

Ben gizliden hırsızlık ihbarı yaptım, onu hapse bizim attırdığımızı bile bilmiyor.

Ee?

Ee'si, bu işin kendiliğinden ortaya çıkma ihtimali yok gibi bir şey. Senin bir çözüm bulma çaban ortalığı bulandırmaktan...

...başka hiçbir işe yaramayacak.

Teo, sen olmasan ben bu işi göğüsleyemezdim. Ama artık, biz bu konuyu senle konuşmayalım.

Neden patron, söylediklerim bu kadar mı ters geliyor sana?

Evet Teo, o kadar ters geliyor.

Peki. Anlaşıldı, tamam. En iyisi sen sakinleşene kadar biz bu konuyu konuşmayalım bir daha, vallahi.

Bu arada, ben yarın ev mev taşıyacağım o yüzden ofise gelemeyebilirim haberin olsun, tamam? Hadi, eyvallah.

Sen hala yatmadın mı ağabeyciğim?

Arzu?

Efendim?

Gel şöyle, iki dakika otur da konuşalım senle biraz.

Ya Mümin Amca konusunu diyorsan, ya merak etme, o zaten kabullenecek evleneceğimizi.

Zamanında Barbo'nun ona çektirdiklerinin öcünü alıyor işte kendince.

Yok ağabeyciğim. Mümin'in ne dediği, ne yaptığı umurumda bile değil. Yeter ki siz mutlu olun. Benim derdim başka.

Ne o zaman?

Aslı.

Aslı? Aslı hakkında ne konuşacağız kı?

Aslı kimi seviyor Arzu?

Aslı'nın bir sevdiği mi varmış? Aa! Ay baksana, bana bile söylemiyor yani, görüyor musun?

Yani hiçbir şey bilmiyorum diyorsun. Ama Aslı geceleyin gizli gizli evden kaçarken Gül'le bir olup onu idare ediyorsun.

Ha öyle diyorsun yani ağabey?

Bak bana bir şey bilmiyorum deme. Kız kardeşimi başıboş bıraktığım için daha çok kızarım sana.

Hadi bir isim duyduğumuz falan da yok ki. Şirkette bir Teo var, bir Barış Bey var patronu.

Teo desen Gül'le beraber, onu biliyoruz. Ee patronu desen, benim rahmetlinin ailesiyle yaşadıklarımı biliyor, böyle...

...bir ilişkiye girmez. Bir tane öyle temiz yüzlü bir çocuk var, beraber çalıştığı. O olabilir mi?

Kim, hangi çocuk? Ha sen o yüzden gittin şirkete böyle koştur koştur. Ay ağabeyciğim ya, sen de az değilmişsin ya.

Ya böyle şeyler hafife alınmaz. Aslı benden bir şeyler gizledikçe ben kafamda kuruyorum, daha kötü oluyor.

Ne olur, ne bitiyor biliyorsan anlat.

Canım ağabeyciğim benim. Öyle kurulacak bir şey yok, merak etme. Ben seni anlıyorum ama bunu demek...

...Aslı'ya düşer, ablasına değil. O hazır olunca sana anlatacak, merak etme.

Hadi ben yatıyorum, iyi geceler.

İyi geceler ağabeyciğim.

Ee, teneffüste ne yaptın peki?

Hiç, sınıfta oturdum. Senin aldığın kitapları okudum. İyi ki almışsın onu hala, Mert de çok sevdi.

Mert şu güzel resim yapan çocuk muydu?

Evet, hem de çok güzel resim yapıyor.

Ee, kitapları okudunuz...

Evet, herkes saklambaç, yakar top falan oynuyordu. Biz de sınıfta kitap okuduk.

O yüzden biraz daha kitaba ihtiyacımız olacak hala.

Tamam. O iş bende bal böceğim merak etme, halledeceğim.

Süper, o zaman okula gitmeden önce beş dakika daha çalışalım.

Tamam. Ama bak, eğer zorlanırsan ya da ayakların yorulursa bana söyleyeceksin, tamam mı? Zorlamana gerek yok.

Tamam. Kapıyı kapat, görmesinler.

Tamam Çiçek'im.

Heh, ağabey ya manava bakabilecek misin ya? Şey, babam hale gitti de.

Nereye, hayırdır?

Ya bir işim vardı da benim. Hemen, öğlene kadar halledip geleceğim. Vallahi, hadi ağabeyciğim ya, hadi ne olursun...

...ne olur, ne olur, ne olur...

Bana bak, o sinsiyle buluşacaksın değil mi, ha? Bana bak, çok pis külahları değişeceğiz seninle haberin olsun ha.

Bakmam ben manava falan, yok.

Gel bakayım şuraya, otur.

Ağabey, niye böyle yapıyorsun ya? Bak, bu yaptıklarınla ona değil bana eziyet ediyorsun.

Çok kırıyorsun beni, çok üzüyorsun.

Niye utandın ağabeyim? Söyle bana.

Ya var bu herifte bir numara işte, uzatma kızım sen de, tamam hadi.

Ne ağabey ne? Çocuk geçti karşına, açık açık konuştu. Onca zaman bir eksiği, bir yanlışı olmadı.

Ya kızım bak, bu iş bana başından tuhaf geliyor. Anlatabiliyor muyum? Bunlar birden bire böyle ortaya çıkıverdiler ya.

Bir tanesi bizim baldızın patronu oldu, öbürü geldi senin sevgilin oldu. Ya Allah aşkına Gül, gözünü seveyim ya.

O heriflerin Kadırga'da, burada bizimle ne işleri olabilir ki, ha? Ben kıllanıyorum bu işten haberin olsun, bu kadar.

Ne olacak ağabey, ne olacak? Bak, babanın sana yaptığını bana yapma. Gördün işte, kendin gördün.

Nişanlanıyorum, dedin. Adamı bir milim yerinden oynatamadık.

Senden çok rica ediyorum, ne olursun, mutluluğuma engel olma.

Ben Teo'yu seviyorum ağabey.

Ağabeyciğim, benim senden başka hiç kimsem yok. Sen canımsın benim ya, bir tanemsin.

Ben sana zarar gelmesini isteyebilir miyim Allah aşkına ya? Ama yani, gözümün tutmadığı o adama da tuttu...

...dersem, o zaman ben kız kardeşime kötülük etmiş olurum, değil mi?

Elimden geldiğince iyi davranıyorum ben işte o adama.

Ama benden daha fazlasını bekleme, tamam mı?

Tamam hadi, git sen nereye gidiyorsan. Git, Arzu gelsin şeye bakarım, manava bakarım. Çok geç kalma ama, duydun mu?

Teşekkür ederim ağabey.

Hadi git tamam, hadi.

Oo, günaydın. Barış Ağabey, çok kötü gözüküyorsun ya.

Sağ ol Hakan, sende.

Ah!

Ne oldu, kabus gördün mü gene?

Yok, bu gece görmedim vallahi. Seninle sohbet etmek çok iyi geldi. Arada böyle senle kalsam olur mu?

Olur Hakan, olur. Gel istediğin zaman.

Hadi sen git bir duş al.

Hakan? Birazdan Aslı gelecek. Kaza, suç falan... Ağzından kaçırmazsın değil mi bir şey?

Tamam, dikkat edeceğim.

Hakan bak, bundan sonra Aslı'yla sık sık karşılaşacaksınız. Güvenebilirim değil mi sana?

Güvenebilirsin ağabey. Söz veriyorum, bak yemin ediyorum, vallahi hiçbir şey demeyeceğim, hiçbir şey kaçırmayacağım.

İyi tamam Hakan.

Of!

Günaydın!

Şimdi günaydın işte.

Çiçek'i okula bıraktım da ondan geciktim. Sen niye hazır değilsin daha?

Bilmiyorum ki, uyanamadım.

O zaman ben sana bir kahve yapayım. Vaktin var mı, omlet de yaparım?

Yok uğraşma, giderken alırız bir şeyler.

İyi tamam.

Ha bu arada, duşta bir misafirimiz var. Haberin olsun.

Duşta mı? Kim?

Bilmiyorum ki, söylesem mi?

Teo'dur ya. Kim olacak ki başka, değil mi?

Niye, benim Teo'dan başka yatılı misafirim olamaz mı?

Kim, arkadaşın mı?

Ee, arkadaşım da sayılır.

Barış Ağabey, saç jölen var mı?

Hıh, kuzenin miydi?

Aa, günaydın yengeciğim. Ne haber?

Günaydın!

Hakan, yok jöle möle bende.

Çok şeker bir çocuk bu ya.

Evet, evet. Soyadı da Şeker.

Ay canım, ne şeker! Ee o zaman, sen hadi git hazırlan ben de sana kahve yapayım, hadi.

Öpücük?

Ne güzel koktu.

Sen de... Ama sen çok çabuk hazırlandın. Ben daha arabayla ilgilenecektim.

Sen şimdi bütün ayarlarını bozmuşsundur onun.

Hı... Senin o arabayı çalıştıramadığın günleri hatırlıyorum ben Aslı Hanım.

O günler çok eskide kaldı Barış Bey. Ben artık sizin hem şoförünüz hem azimli öğrenciniz hem de...

...şaşkınlığını hala atamamış sevgilinizim.

Ee hadi o zaman, şoförüm, öğrencim ve şaşkın sevgilim... Gidelim.

Ya Aslı.

Şimdi ben geçeceğim arkaya oturacağım, sen arabayı kullanacaksın. Bir garip geliyor bana.

Ama Barış, bunu daha önce de konuşmuştuk.

Çocuk oyunu gibi.

Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum, çalışmak istiyorum. Bunun nesi oyun?

Tamam, haklısın. Bak, geçiyorum arkaya.

Yenge, sen hala şoförlük mü yapıyorsun?

Evet Hakan Bey, o yüzden burası benim iş yerim ve iş yerimde bana yenge demezseniz çok sevinirim.

Hı. Sen de Barış Ağabey'im gibisin, ona da iş yerinde ağabey diyemiyorum, bey diyorum.

Şimdi, eğer arkaya geçerseniz hazır olacağız.

Arkaya... Tamam, hemen geçeyim.

Barış Ağabey, yenge tam sana göre ha.

Lan Teo, sen de yerleşik hayata geçiyorsun ha. Tamam lan. Gül'le olacaksa ona da varım, vallahi varım bak.

Ay! Oh! Ay, çok mu geç kaldım ben? Aman, ağabeyimi bekledim de, bunları bırakmak için.

Geç kalmayayım diye uğraştım ama şimdi onu bekleyince azcık şey oldum, geç kalmış oldum böyle. Gel bakayım.

Allah allah!

Bir dakika ya. Sen ağabeyimle mi konuştum dedin? Ağabeyin izin verdi mi benle buluşmaya, ne konuştunuz?

He, konuştuk öyle sabah.

Ne konuştunuz peki, ne dedi?

Aman, uf!

Hah, koy.

Tabii kız kardeşini paylaşmak istemiyor kimseyle yani.

Allah Allah, ne alakası var? Biz de ne yapıyoruz sanki, alıp saklamıyoruz yani seni. Sonra kardeşlik başka şey...

....bu bizim başka bir olay yani, ne alakası var?

Ne dedi peki, açıktan kıskanıyorum mu dedi?

Aman, neymiş işte. Uf! Kıllanıyormuş sizden, öyle zaten hayatımıza giriş şekliniz de bir acayipmiş.

Ne bileyim, böyle bir bit yeniği varmış yani bunda.

Nasıl ya bit yeniği varmış?

Ay ne bileyim ben! Öyle aniden hayatımıza girmişsiniz... Allah, kırıyordum!

Altında onun bir şey varmış, öyle boş değilmiş gibi, yani öyle deli deli şeyler yani.

Ne ama yanisi! Bir şey mi görmüş, bir şey mi duymuş yoksa öyle uyduruyor muymuş kendi kafasından, neymiş yani?

Ay Teo, amma takıldın sen ağabeyimin dediğine. Ha bir şeyin mi var canım, yani?

Ya yokta, bir şey yokta yani insan durduk yere niye böyle bir şey söylesin, ben ona takıldım şimdi yani.

Sen bakma ağabeyimin dediklerine. Sen şimdi böyle geçmişinle ilgili öyle sıkıntılı şeyler vardı falan, ondan...

...mı böyle bir gerildin? Üzülme sen, hem sen bana söylemedin mi? En başında söyledin. Ben seni böyle...

...kabul etmedim mi? Ettim. İstediği kadar baksın, sanki bizimle ilgili ne bulabilecek ki.

Ay, Teo! Bana bak, senin öyle eski karın, çoluğun çocuğun, bir şeyin yok değil mi Allah'ım?

Yok Gül'üm yok. Benim geçmişimde de geleceğimde de senden başka hiç kimse yok, tamam mı?

Ay, öpme. Deterjanlı.

Bir şey olmaz.

İyi o zaman, sen niye üzülüyorsun ki canım yani? Ne var ağabeyim desin desin, senin nasıl bir insan olduğunu...

...görecek, o da eninde sonunda kabullenecek yani. Kabul edecek seni, ne yapacak?

Ama sen, yani gazete mazete de almamışsın Teo! Hiçbir şey almamışsın. Bu halıları malıları da kaldırmamışsın...

...zaten buradan, yerinden. Ben nereden başlasam, ne yapsam ki acaba?

Gazeteyi ne yapacaksın ya?

Gazeteyle şeyleri sileceğiz, camları mamları. Bak bunlar hep pırıl pırıl olur gazeteyle.

Neyse ya, şey var ya şu bizim köşedeki şeyden, büfeden alıveririz bir tane gazete en kötü.

Günlük mü?

Ay... Ya şimdi sen, bir sokak ötemde mi uyuyacaksın?

Şimdilik.

Ne demek şimdilik? Ya niye, yine bir yere mi taşınacaksın ki, niye, ne demek ki şimdilik?

Gül'üm... Bak ben senin bu mutluluğunu hiç bozmayacağım, tamam mı? Söz. Ben senin gülümsemeni hep koruyacağım.

Gerekirse bütün yükü ben taşıyacağım ama seni hep hafif tutacağım.

Bugün bir sokak ötede, yarın belki aynı çatı altında.

Ya bu böyle, bunlar yakınlaştıkça senin Barış'tan gönlün soğumuyor değil mi?

Evleneceğim adamın eski sevgililerini sorun edecek birine mi benziyorum Cahide Hanım?

Çok zeki bir kadınsın, bu huyuna bayılıyorum.

Biz soğukkanlılığımızı korumak zorundayız. Şu anda yapacağımız en ufak bir yanlış, Barış'ı kaybetmemize...

...sebep olur. Ha bir de şimdi onlar böyle en hararetli dönemlerini yaşıyorlar ya, Barış'a saygı gösteriyormuş...

...gibi yapmazsak saygısızlık etmiş oluruz.

Zaten yakında, benim yüzümden ayrılacaklar.

Siz onların arasını bozmayı başardığınızda ben Barış'a kollarımı açıp teselli etmek için bekliyor olacağım.

Ama ortaklıktan ayrılmayacaksın değil mi?

Asla böyle bir şey yapmayacağım. Bu arada, biz vakıf işleri bahanesiyle görüşürsek de dikkat çekmemiş oluruz.

Aa evet, bunu çok iyi düşündün. Barış gelsin, ben hemen bununla o konuyu konuşacağım. Arkasından iş...

...çeviriyormuşuz gibi düşünmesin.

Bence de.

Demek ablan nişanlanıyor ha, tebriklerimi ilet.

[Tamam, detaylar belli olsun haber vereceğim zaten.]

Nerede yapacaksınız nişanı? Ben İstanbul'un bütün eğlence mekanlarını bilirim.

Vallahi yeri daha belli değil, bakıyoruz.

Günaydın. Ah ne güzel, iki oğlum da yan yana. Günaydın kızım.

Günaydın Cahide Hanım.

Teyze senin ne işin var bu saatte burada?

Ya vakıf için sana bir şey danışacaktım da. Merak etme fazla vaktini almam.

Ee tamam teyze, gel odaya geçelim.

Geç bakayım şu tarafıma.

Gel Aslı Hanım, ben de sana internetten birkaç mekan göstereyim, çok beğenirsin.

Aa, ne mekanı gösterecekmişsin?

Şey, Aslı'nın ablası evleniyormuş da, ona birkaç mekan göstereceğim.

Aa, öyle mi? Tebrik ederim kızım. Hakan'cığım, senin mekan göstermeye ihtiyacın mı var çocuğum?

Vakfımızın salonu var, ne kadar güzel. Eğer kabul ederseniz orada yapabilirsiniz.

Yok, yok ya zaten ablam çoktan mekan bulmuştur. Ben öylesine bakıyordum.

Ama düşünmeden konuşuyorsunuz. Hem çok güzel bir yer hem de hiç para vermeyeceksiniz.

Yok, gerçekten sağ olun.

Düşünmeden reddettiniz ama siz daha iyi bilirsiniz tabii.

Estağfurullah, yani öyle değil. Dediğim gibi, ben zaten öylesine bakıyordum.

Teyze onlar Hakan'la halleder, hadi biz gidelim.

Tamam canım, gel bakalım.

Gel, göstereyim ben de sana.

Barış'cığım, biz bu güne kadar bu vakıf işini hep İlayda'yla birlikte yürüttük ve ben onla sürdürmek istiyorum.

Umarım senin için bir sakıncası yoktur.

İlayda seninle birlikte vakıfta yardım işleri yapıyor, öyle mi?

Evet, tabii. Neden yapmasın? Biz zaten aylardır çalışıyoruz, o yüzden bu kadar sık görüşüyorduk.

Vallahi, açıkçası şaşırdım teyze. İlayda'dan böyle şeyler beklemezdim.

Vallahi sen eski kız arkadaşını hiç tanımıyormuşsun Barış'cığım. Yani, İlayda çok iyi...

Teyze lütfen. Aslı'nın yanında da böyle şeyler söyleme. Zaten gelinim diye gönderdin bizim yanımıza, hiç hoş olmadı.

Ama ben senin davana yardım etmek için yaptım çocuğum. Ne var bunda? Bak siz İlayda'yla ortaklığınızı ayırmış...

...olabilirsiniz ama bizim işimiz hala daha sürüyor. Ben sonradan bir yanlış anlaşılma olmasın diye geldim...

Tamam teyze, siz ne yaparsanız yapın. Ama bizim İlayda'yla ortaklığımız kesin bitti. Ya senin de bu konuda ara bulucu...

...gibi kullanmaya çalışırsa, tavrın net olsun lütfen.

Tabii tabii çocuğum, evet. Ha bu arada, yani bu Aslı benim teklifimi neden geri çevirdi, anlamadım yani.

Benimle bir ilişki kurmak istemiyor mu?

Yok teyze, nereden çıkarıyorsun? Yük olmak istememiştir sana, o yüzden.

Ya ne yükü canım? Para ödemeyeceğiz ki, vakfımızın yeri. Bak Barış, ben bir adım attım. Eğer bu attığım adım...

...kabul görmeyecekse, ben istenmiyorsam,, senin teyzen olarak saygı gösterilmeyecekse ben bunu bilmek isterim.

Teyze, yok öyle bir şey.

Canım, öyle bir şey yoksa teklifimi kabul eder Barış. Böyle pat diye reddetmesi bu demek. Yanlış mıyım?

Tamam teyze, tamam. Ben konuşurum Aslı'yla. O, senin böyle algılayacağını düşünmemiştir.

Bu mekanların hepsi çok güzel. Ama çok pahalı, uymaz bize yani.

Sen sağ ol yine de.

Cahide Hanım, sizinle biraz konuşabilir miyiz?

Konuşacak bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum.

Var Cahide Hanım. Sizden beni kabul etmenizi ya da sevmenizi beklemiyorum. Beni sevmiyor...

...olabilirsiniz ama ailemden uzak durun. Ne ben ne onlar, sizin oyuncağınız değiliz.

İlişkini onlardan sakladığına göre, sen de bunun ne kadar uygunsuz bir durum olduğunun farkındasın.

İki insanın birbirini sevmesinde hiçbir uygunsuz durum görmüyorum ben Cahide Hanım.

Aileme söylemedim çünkü sizin onlarla bir ilişki kurmak istemeyeceğinizi biliyorum ve kırılmalarını istemiyorum.

Siz, benim sevdiğim adamı büyüten kadınsınız, annesi sayılırsınız ve bir anne olarak sizden tek ricam...

...lütfen ailemi bu işin dışında tutun.

Alo? Metin Bey, hazırlayabildiniz mi Aslı'nın evraklarını?

Ya, şimdi o Aslı'nın kulağına gitmiş o olay, yani... Ben burada okuyacağım, yurt dışına gitmem, diyor.

Şimdi bakın, gençlerin sağı solu hiç belli olmaz, tedbirli olmakta fayda var. Sonradan pişman olacağımıza...

...en iyisi siz gelin.

Ya tabii, ben gelirim şimdi de yani, size zahmet olmasın. Hem başka birinin hakkını gasp etmekte istemeyiz.

Siz orasını hiç düşünmeyin. Ben size şimdi konum atacağım, bekliyorum ben sizi.

Allah Allah...

Alo? Buyurun Barış Bey. Ha, burada Aslı. Tamam, tamam ben getiriyorum.

Canım, iyi misin?

İyiyim, neden?

Gel benimle, seni bir yere götüreceğim.

Nereye Şirin, ne oluyor?

Azıcık sabret.

Hadi!

İşte bu oda.

İyi de kimin odası?

Gir, gir de kendin gör.

Allah allah!

Şirin, teşekkür ederim. Hiçbir detayı atlamamışsın.

Rica ederim Barış Bey. İnşallah Aslı da beğenir. Kolay gelsin.

Sağ ol.

Aslı Hanım buyurun.

Odanız ve çalışma programınız hazır. Yarın derslere başlıyoruz. Yalnız baştan söyleyeyim...

...çalışırken çok acımasız bir hoca olabiliyorum.

Nasıl? Ben rahat ders çalışayım diye sen bana oda mı hazırladın?

Ee yani, büroda çalışacak değilsin herhalde. Verimli çalışmanın ilk kuralı; kendine ait bir odanın olmasıdır.

Boştu değil mi bu oda? Kimseyi yerinden etmedik değil mi?

Saçmaladım... Özür dilerim.

Teşekkür ederim. Sen benim en sevdiğim hocamsın.

Bakalım yarın neyle başlıyormuşuz.

İşaret koyduğum yerlerle başlayabilirsin.

Sen, tek tek, bütün kitapları işaretledin mi benim için?

Hayır, senin için değil. Kendim için. Çünkü bunlar benim okulda çalıştığım kitaplar.

Bunlar baya, Barış Buka'nın, on sekiz yaşındaki kendi notları?

Ee bunlar hazine.

Senin hazinen de burada. Pişman mısın atmadığın için?

İyi ki aldın bunu elimden. O korkularım şimdi bana o kadar saçma geliyor ki. Seninle ilgili kafa karışıklığım...

...gittikçe her şey yerine oturdu sanki. Bir fırtına varmışta, o dinmiş gibi. Kendimi şimdi, daha güçlüymüş gibi...

...hissediyorum. Sanki beni o, en korkutan zorluklara bile göğüsleyebilirmişim gibi geliyor.

Sen zaten güçlü bir kadınsın Aslı. Şimdi kendine daha çok güveniyorsun, bu kadar.

Seni, kepini atarken görmek için sabırsızlanıyorum.

Ben de! Madem yarın ilk dersimiz var, ben birazcık ön hazırlık yapayım.

Evet, ilk notu nerede bunun? Ha, adalet tanımı tüm anayasalarda incele. Kesinlikle, bence de.

Aslı, teyzemin söylediği vakıf salonu güzel bir yer. İstersen gidip bakalım birlikte.

Ha, yok. Ben istemiyorum orayı.

Ee görsen istersin bence. Para falan da ödenmeyecek.

Yok ya, bize göre değil.

Aslı daha görmedin bile, nereden biliyorsun?

Görmeme gerek yok diyorum zaten.

Neden?

Çünkü istemiyorum.

Tamam Aslı, neden istemiyorsun onu soruyorum zaten.

Sen niye takıldın ki şimdi buna?

Çünkü teyzem sana o teklifi yaparak kendince zeytin dalı uzattı. İlişki kurmak istiyor senle.

Kabul etmezsen onu reddetmiş gibi olacaksın, yani o öyle algılayacak.

Söyle o zaman, öyle algılamasın. Ben bir nişan için minnet altına girmek istemiyorum.

Ne minneti Aslı, teyzem o.

Sen gerçekten yardım almayı bilmiyorsun.

Bunu daha önce de söylemiştin.

Ee değişmemişsin demek ki.

Oyununa gelmeyeceğim Cahide Hanım.

Aşkımın ilkbaharı, ne oldu, sen neye böyle tutuldun gene kara kara bakınıyorsun, ne düşünüyorsun ya?

Barbo, diyorum ki, acaba nişanı evde mi yapsak? Aile içinde yüzükleri takıp geçiştirsek. Ne bileyim, baban da şey...

Hayır hayır, olmaz öyle şey ya. Hayır olmaz. Benim aşkım, benim Arzu'm ne istiyorsa, süslü püslü nişan istiyorsa...

...süslü püslü olacak arkadaşım. Hayır olmaz öyle şey.

Söylesene nasıl olacak Barbo? Neyle yapacağız Barbo, nerede yapacağız?

Aşkım, bak. Tamam biliyorum, burayı istemiyorsun. Ne bileyim, her gün masasını sildiğin bir yerde nişanlanmak...

...istemiyorum falan diyorsun ama. Şuraya bir bak aşkım ya. Yani burası, burası her şeyin başladığı yer be güzelim.

Olmaz dediklerini oldurduğumuz yer. Bak hatırla, sandalyelerini bile biz boyadık buranın ya.

Ya farz et mesela şöyle düşünelim, öyle cins bir yer tuttuk tamam mı? Yani en başta biz kendimiz rahat...

...edemeyeceğiz kızım ya. Yani oturacağız kalkacağız bir şeyler falan, yani orada emanet gibi duracağız yani.

Ama bak burası olsa, her gün nişan anılarımızın olduğu yere geleceğiz. Her sabah, nişanlandığımız yerin...

...kapısını açacağız. Ya çocuklarımız olsa, çocuklarımıza diyeceğiz ki, böyle küçük küçük Barbo'lar, Arzu'lar olacak...

...ortada. Ben onlara diyeceğim ki, yani bakın diyeceğim annenizle ben burada nişanlandım, diyeceğim yani.

Öyle mi diyorsun?

Öyle diyorum tabii ki aşkım. Hem bir de ne diyorum biliyor musun?

Ne diyorsun?

Sen sadece iki günün değil, benim nefes aldığım her günün kraliçesisin.

Söz mü?

Söz tabii be. Hem de en kralından, Barbo sözü aşkım.

Ben seni çok seviyorum Barbo.

Hayırdır?

Biz nişanı kafede yapmaya karar verdik anne.

Oh, çok şükür. Bitti inadın yani ha? Ay Arzu'm.

Bak şimdi böyle deyip de başıma kakmak yok sonradan değil mi annem?

Aa, aşk olsun Neşe Anne sen de ya. Arzu öyle bir insan mı, gözünü seveyim lütfen?

Ben kızımı bilmez miyim canım? Arzu'm, yavrum... Ben de istemez miyim her şey kızımın gönlüne göre olsun?

Ama işte, imkanlarımız bu kadar, ne yapalım?

Yok annem, benim içim rahat, sen hiç merak etme. Ben de burada olsun istiyorum artık.

Tamam kızım. Ne zaman yapalım o zaman?

Hemen o zaman, yarın yapalım. Hemen, ol, yapalım yarın.

Delirdin mi oğlum sen? Ne zaman yetişecek onca şey?

Kıyafetler de hazır zaten. Şimdi gidip mahalleye de haber veririz. Niye erteleyelim, değil mi?

Ben daha fazla beklemek istemiyorum anne.

Ben de bir Aslı'ya haber vereyim de, kızcağız şimdi yer aramasın boşuna.

Tamam tamam, hadi sen git söyle hadi.

Delirdi bunlar delirdi. Kafa iyice gitti bunların.

[Ah, evet Yekta'cığım evet. Kız hukuk öğrencisiymiş. Ben sana gerekli belgeleri göndereceğim, tamam.]

Şimdi, vakfın verdiği bir burs olduğunu söyledim, tamam mı? Ee önce bir dil kursuyla başlamak lazım tabii.

Ay sen hemen, önümüzdeki ay başlatırsan çok iyi. Tamam canım, tamam.

Sen hemen başlatırsın değil mi işlemleri, tamam?

Buyurun Metin Bey, hoş geldiniz. Buyurun.

Rahatsız etmiyorum ya?

Rica ederim, buyurun. Sizi ben davet ettim, buyurun.

Ne alırdınız?

Vallahi, bir çay varsa alırım ben.

Bakar mısınız? Bir çay istiyoruz.

Evet. Şimdi, şu evrakları doldurmanız yeterli olacak. Bir de listedeki diğer şeyleri hazırlayacağız, diğerlerini.

Cahide Hanım, biz Aslı'yla bu konuyu konuştuk. Yani, kendisi yurt dışına gitmekle ilgili çokta hevesli değil.

Bizim, onu aşıp böyle bir karar vermemiz de pek doğru olmaz. Yani, size çok zahmet verdik.

O yüzden telefonla değil de gelip yüzünüze söyleyeyim istedim.

Aa rica ederim, tabii ki anlıyorum. Yani, kardeşinizin bu durumunda, evet anlayışla karşılamak çok mümkün tabii.

Ne varmış Aslı'nın durumunda?

Yiğenim Barış'la olan ilişkisinden söz ediyorum. Bakın, siz akli selim sahibi bir insana benziyorsunuz.

Bu ilişkiyi sizin de onaylamadığınıza eminim.

Bir dakika, bir dakika. Şunu bana etraflıca anlatır mısınız? Ben neyi onaylamıyormuşum?

Ee kardeşinizin Barış'la olan ilişkisini. Ah, birlikte olduklarını bilmiyor muydunuz yoksa?

İyi bir şey söyleyecek misin? İçeride yeterince sinirim bozuyorlar.

Seni seviyorum. Bir de, nişanı vakıfta yapamayacağız. Çünkü ablam kafede yapmaya karar verdi.

Böylece mahalleli de rahat rahat gelecek. Teyzen de anlar herhalde. Yani bir sorun çıkmaz, değil mi?

Tamam, şimdi başa saralım.

Seni seviyorum.

Bakın, sakın yanlış anlamayın. Ben herhangi bir şekilde eleştirmek ya da kötülemek için söylemiyorum.

Kardeşiniz henüz çok genç. Bu yaşlarda böyle hatalar yapılabilir. Ama bizim görevimiz, onları daha büyük...

...hatalardan korumak. Yani, geçici bir heves uğruna kardeşinizin hayatını karartmasını ben de istemem.

Bir dakika şimdi. Benim anladığım, siz kız kardeşimle yiğeninizi ayırmak için kız kardeşimi yurt dışına...

...göndermek istiyorsunuz. Doğru mu anlamışım?

Bakın Metin Bey. Ben de bu ilişkiyi sizin kadar uygunsuz buluyorum. Yani, birlikte hareket edersek onları bu...

...bu durumdan kurtarmış-

Ben asıl neyi uygunsuz bulduğumu söyleyeyim. Karşıma geçip kız kardeşime rüşvet teklif etmenizi.

Bu konuşma burada bitimiştir, iyi günler.

[Yüz atmış dokuzdan yüz doksan beşe kadar fotokopisi çekilecek, tamam Şirin?]

Alo, ağabey?

Aslı eve gel.

Ağabey ne oluyor, kötü bir şey mi oldu?

İş miş anlamam. Eve gel, konuşacağız.

Kızım ne oldu? Ağabeyine bir şey mi olmuş, evde kötü bir şey mi var?

Şirin yok da, benim çantamı getirebilir misin hemen?

Alo?

Gül, Gül. Ağabeyim nerede? Beni aradı, çok sinirli geliyordu sesi. Bir şey mi oldu?

Bir şey olduğu yok Aslı'm, ne olsun? Metin Ağabey zaten dışarıda. Sana ne dedi ki, ben anlamadım.

Dışarıda mı? Nereye gitti?

Kızım bilmiyorum ki. Aslı sen biliyor musun Metin Ağabey'in nereye gittiğini?

Yok, bilmiyorum. Ne oldu ki Aslı'm?

Abla, abla bak. Ağabeyim çok sinirliydi, beni de eve çağırdı. Sen bir gidip baksana şu ağabeyime?

Bir şey mi olmuş, Allah aşkına ne olur. Bak ben de geliyorum, yoldayım tamam mı?

[Al canım.]

Canım, sağ ol.

Arzu sen koş. Hadi koş bir eve git, öğren ne olur ya. Bak ben idare ederim Neşe Teyze'yi. Haydi git, ne olur.

Ay, Allah aşkına. Ne oldu gene ya?

Buyurun İlayda Hanım.

Ne yapıyorsun Hakan?

Çalışıyorum İlayda Hanım, neden sordunuz?

Odamın önünden geçmiyorsun da. Merak ettim, bir bakayım dedim.

Mesai saatlerinde, bir arada görünmeyelim dediniz ya.

Mesai saatlerinde görüşmeyelim ama dışarıda görüşebiliriz.

Şimdi mi?

Hı. Şimdi. Ama beraber çıkmayalım. Sen şimdi çık. Şu köşede bir restoran var, çok güzel şeyler yapıyor.

Orada beni bekle, ben de yarım saat sonra yanına geleyim. Olur mu?

Tamam. Ben o zaman hemen gidip bir Şirin'e söyleyeyim, geliyorum.

Şimdi çıkıyor, sen hazır bekle.

[Hakan Şeker?]

Ne istiyorsun benden?

Suçunun bedelini bana nakit ödersin diye düşünüyorum.

Ödemem.

O zaman ben de savcılığa gider, kazayla ilgili biraz boşboğazlık yaparım.

Git, ne yaparsan yap! Hatta beni kurtarmış olursun. Hadi, durma.

Ya seni değil de kuzenini ihbar edersem? Araba onun üstüneymiş. Benden gerçeği öğrendiği halde...

...senin suçunu örtbas etti. Kuzenin, suçunu örten bir avukat. Düşünsene ne kadar hapis yatacağını.

O, Teo denen adam onu üzerime saldı. Beni esir alıp tehdit ettirdi. Barış Buka'nın suçu seninkinden bile...

...büyük Hakan Şeker ve ben ötersem; onun işi, itibarı, hayatı, her şeyi biter. Anladın mı?

Bak!

Ne yapıyorsun ya?

Bana bak, eğer Barış Ağabey'imin kılına zarar verirsen beni katil edersin. Benim kaybedecek hiçbir şeyim yok!

Yanılıyorsun Hakan Şeker. Kaybedecek bir şeyin var: ailen. O yüzden, yarın elli bin lirayı Beykoz'a getiriyorsun.

Yoksa, yakarım kuzenini!

[Canım ağabeyciğim, anlatsana lütfen, ne olur. Bak, ödümü koparıyorsun böyle.]

Arzu bir sus! Aslı gelsin, konuşuruz!

Sana son kez soruyorum, ona göre cevap ver. Görüştüğün bu adam kim?

Barış Bey.

Sana sordum, sana iki kez sordum. Güzel güzel oturup karşında, sana sordum.

Bunu mu hak ettim, ha? Barbo gibi mi yapsaydım ağabeyliği? Her dediğinize hört zört edip, önünüzü mü kesseydim!

Ben size inandım, güvendim! Bunu mu hak ettim?

Özür dilerim.

O kadının karşısında bu şekilde öğrenmeyi hak etmedim ben.

Kim, Cahide Hanım mı?

Evet, Cahide Hanım! Onunla görüştüm. Ezdi, aşağıladı, rezil etti beni!

Bir ton şey söyledi, ağzımı açıp tek kelime edemedim! Rezil oldum Aslı, rezil!

Ödeteceğim. Ödeteceğim ben ağabey.

Ağabey yemin ederim, Barış'ın hiçbir şeyden haberi yok. O kadın çok kötü bir kadın ve ben bunu Barış'a nasıl...

...söyleyeyim? Onu o büyütmüş, annesi gibi.

Ne anlatıyorsun kızım sen?

Anlatıyorum işte ağabey, izin ver ne olur anlatayım.

Fırsatın varken anlatacaktın. Artık çok geç.

Hah! Sıdıka, Hakan geldi mi?

Neyiniz var İlayda Hanım? Gergin gibisiniz.

Sıdıka, Hakan geldi mi?

Yok, gelmedi. Niye ki?

Ya sabır ya! Çoktan bana ağlayarak gelmiş olması gerekiyordu, ne oldu bu çocuğa ya?

Telefonlarını da açmıyor.

Niye öyle bir şey yapsın ki? Yoksa Mavi Melek'le ilgili bir şey mi?

Sıdıka ben gidiyorum.

Şirin, Aslı nerede biliyor musun?

Biliyorum. Ağabeyi aradı, apar topar çıktı. Yani, siz toplantıdaydınız, ben haber veremedim.

Anlamadım, bir şey mi olmuş?

Bilmiyorum, yani Aslı'da bilmiyor. Öyle bir anda, panikle çıktı gitti. Barış Bey'e de söylersin dedi.

Tamam Şirin, sağ ol.

Ne oluyor, iyi misin?

Ay Aslı, bir şey de adama, habersiz bırakma.

Ne diyeyim Gül? Teyzen ortalığı karıştırmış, ağabeyimi yerin dibine mi sokmuş mu diyeyim?

Bilsin canım o da kadının ne olduğunu. Aslı, ben sana dedim ama değil mi? Böyle insanlarla baş edilmez.

Yengemin ailesiyle ne yaşadıysak aynı şeyler oluyor şimdi işte.

Ay Arzu! Yangına körükle gitme Allah aşkına sen de ya.

Zengin insanlar böyle Gül. Biz bunları öğrenmedik mi? Gene kalkıp aynı şeyleri, demiyorum, demeyeceğim.

Ama ağabeyim haklı yani. Sen Barış Bey'e lütfen bir söyle. Annen, yengen, neyse ağabeyime böyle böyle yaptı, de.

Oldu! Kadın muradına ersin, biz de Barış'la darmaduman olalım.

Of! Yani gerçekten ne diyeceğimi şaşırdım.

Hadi Aslı hadi! Hadi bir şeyler yaz, sen bulursun. Uydur bir şeyler şimdi, geçiştir yani şimdilik.

Ne bileyim, ablam hastaydı falan, de.

Evdeyim, iyiyim. Evle ilgili bir sorun. Yarın konuşuruz.

Oldu mu bu?

Oldu, süper oldu. Yolla, hemen yolla, hadi yolla.

Gitti.

Yine neleri tek başına göğüslemeye çalışıyorsun acaba Aslı?

Efendim?

Metin ben, Aslı'nın ağabeyi.

Metin Bey? İyi misiniz? Aslı da birdenbire çıkmış. Ulaşamadım, merak ettim.

Yok bir sıkıntı. Ben seninle buluşmak istedim. Onca şey yaptın, daha bir teşekkür edemedik.

Teşekkürlük bir şey yok Metin Bey.

Var var. Ben seni bu akşam bir ağırlayayım istiyorum izin verirsen.

İzin ne demek?

O zaman ben adresi atıyorum, saat sekizde görüşelim.

[Tamam, peki. Görüşmek üzere.]

Metin Bey, iyi akşamlar.

Hoş geldin.

Hoş bulduk.

Kurayım mı masayı Metin, var mı daha gelecek?

Yok, kur.

[Oğlum, Metin Ağabey'inle ilgilen. Misafiri geldi.]

Biz de böyleyiz işte. Bir yeri, bir adamı bizden biri belledik mi, kolay kolay vazgeçemez.

Yıllardır buralardayız. O yüzden sever, sayarlar sağ olsunlar.

Ee kıymetlidir böyle şeyler.

Kıymetlidir... Kadırga'dan da o yüzden vazgeçemiyoruz ya. Burası; doğduğumuz, doyduğumuz, insanlığı öğrendiğimiz...

...yer. O yüzden de, senin hakkını ödeyemeyiz.

Yok Metin Bey, bir borcunuz yok. Ya ben zaten o davayı kendim isteyerek aldım.

Yok, yok. Kızımın doktorunu da sayende bulduk. Her gün daha iyiye gidiyor. Bunu da unutmayız.

Şimdi, bir sorayım istedim. Bana anlatmak istediğin bir şey var mı?

Ben Aslı'yı seviyorum, eğer sorduğunuz buysa.

Bu. Bu da... Ben bunu neden sormak zorunda kaldım? İşte, asıl mesele o.

Bak, eğer niyetin kardeşimle gönül eğlemekse biz onlara gelemeyiz.

Gönül eğlemek mi? Metin Bey, benim Aslı ile ilgili tek bir düşüncem var. O da hayatımı bundan sonra Aslı'yla...

paylaşmak. Daha önce söylemem gerekiyordu evet, doğru söylüyorsunuz. Ama Aslı istemedi, ben de onun isteğine...

...saygı duydum.

Neden istemedi?

Galiba çekiniyor sizden.

O zaman ben sana kimden çekindiğini söyleyeyim; Cahide Hanım.

Teyzem? Teyzemle ne alakası var?

Cahide Hanım Aslı'yı yurt dışına göndermeye çalışıyor.

Efendim?

Aslı'yı senden uzaklaştırmak için beni kandırıp kullanmaya çalıştı. Cahide Hanım Aslı'yı istemiyor.

Ben de Aslı'nın ezilmesini istemiyorum. Hal buyken, bu iş oluru yok.

Ağabeyim niye hala gelmedi ya?

Ay, gidip Barış'a bir şey demese şimdi bu?

Bilmiyorum ablacığım. Ama bence sen bir hazırlıklı ol yani.

[Arzu.]

Hah, ben Çiçek'e su içirdim, şimdi de bana halasının getirdiği kitaplardan okuyacakmış.

Sizin işiniz bitince yanıma gel de, yarın için bir konuşalım, e mi kızım?

Tamam anne, sen git ben geliyorum.

Kız. Bırak, ağabeyin Barış Bey'le konuşursa konuşsun. Ay Neşe Teyze'nin elinden o Cahide Hanım'ı alamazdık.

Saçını başını yolardı onun ha, ay! Allah korusun Yarabbim.

Ama benim aptallığım. Ben kadını, ailemden uzak tuttuğumu zannederken kadın arkamdan ne işler çeviriyormuş!

İnşallah ağabeyim iyice işleri karıştıracak bir şey yapmıyordur şu an.

Tamam Aslı'cığım, bir dur. En kötüsünü düşünme, ağabeyim bir gelsin anlarız, tamam mı? Sen içini ferah tut biraz.

Ee Metin Bey, galiba bir yanlış anlaşılma olmuş. Yani, siz teyzemle zaten ne zaman tanıştınız, ne ara oldu bunlar...

...ben anlamadım.

Teferruatını teyzenden öğrenirsin. Sen teyzeni değiştiremeyeceğine, ben de kız kardeşimi...

...ezdirmeyeceğime göre.

Yok, ben Aslı'dan vazgeçmeyeceğim. Eğer dediğiniz buysa...

Metin Bey, ben seviyorum kardeşinizi. Teyzemle konuşacağım, bir yanlış anlaşılma varsa çözeceğim.

Eğer değilse de, onu da çözeceğim merak etmeyin.

Kız kardeşime olan sevginin samimiyetine inanıyorum. Ama o teyzeyle bu iş olmaz.

Metin Bey ben bunu kabul etmiyorum. Ben bir teyzemle görüşeyim, biz bu konuşmaya ondan sonra devam...

...edelim, olur mu?

Ben rahmetli karımın ailesiyle de benzer şeyler yaşadım. Bunları konuşarak çözemezsin. Ya teyzen, bir seçim...

...yap, ya o ya ben, derse?

Ben Aslı'dan vazgeçmeyeceğim. Lütfen bana kapıyı kapatmayın. Teyzemle konuşacağım, sizi arayacağım.

Peki.

İyi akşamlar.

Alo, Barış'cığım?

[Teyze neredesin?]

Vakıftan çıktım evladım, eve doğru gidiyorum. Ne oldu, bir şey mi var?

Acil konuşmamız lazım. Sen mi geleceksin yoksa ben mi geleyim?

Ben sana gelirim yavrum, tabii. Ne konuşacağız?

Aslı'yı konuşacağız teyze. Aslı'dan neden kurtulmaya çalıştığını konuşacağız.

Nereden?

Ben geçiyorum eve. Sen de hemen gel.

Kamil, yiğenimin evine gidiyoruz.

[Tamam efendim.]

Demek her şeyi Barış'a yetiştirdiniz... Peki.

Ablam. Abla hadi kalk yat sen. Ben beklerim ağabeyimi.

Yok yok. Ben bir durayım. Şimdi ağabeyimin ne halde geri geleceğini bilmiyoruz. Ben senin yanında olayım.

Ha geldi, bak geldi. Ben konuşurum onunla vallahi, sen merak etme. Git uyu, yarın nişanın da var.

Ne olur uykusuz kalma.

İyi, tamam. Ama bir şey olursa beni uyandır, tamam mı? Bak, merak etme. Ağabeyim seni affeder.

Azıcık bir gönlünü al, yeter.

Ağabey! Biraz konuşalım mı?

Ağabeyim, ne olursun bana böyle küskün durma.

Ne yapayım, hiçbir şey olmamış gibi mi davranayım?

Yok, yok öyle değil. Ama ben seni küstürürsem; tek başıma, desteksiz, dayanaksız kalırım be ağabey.

Öyle de gayet idare ediyormuşsun işte. Bize gerek yokmuş, gördük.

Benim tek istediğim sizi bunlardan korumaktı. Onca sıkıntınız varken bir de benle uğraşmayın diye.

Aslı, biz bir aileyiz. Korunacaksak, hep beraber korunuruz. Sen geçen gün dememiş miydin...

...biz ne güzel bir aileyiz, diye?

Dedim.

Heh, işte. O aile birlikten doğar. Ama biri işin içine sır, yalan karıştırmaya başladı mı, birlikte, dirlikte olmaz.

O aile de parçalanır, gider.

Ağabey, ne olur beni affet. Beni affetmen için ne gerekiyorsa söyle, yapayım. Ama ne olur söyle, ne olur.

Sen nasıl biliyorsan öyle yap ağabeyciğim. İyi geceler.

Aslı'yı göndermek ne demek Barış? Yani ben aileyle rastlaştığım da sizin ilişkinizden haberim bile yoktu.

Daha dün tanıştırdın sen beni kızla.

Teyze davette karşılaştık ya. Orada anladın sen ne olduğunu. O gün söylediğin lafı unutmadım.

Evet Barış'cığım ama sen bana bir şey söylemeyince ben aranızda ciddi bir şey yok zannettim.

Yani sen burs işini, Aslı'yı benden uzaklaştırmak için yapmadın, öyle mi?

Barış sen benim iyi niyetimden şüphe mi ediyorsun? Yani hani hem de nişan için gösterdiğim onca çabadan sonra.

Hem de bir yabancının sözüyle...

Tamam teyze ağlama.

Ya nasıl ağlamayayım Barış? Yani beni buraya sorguya çağırdığına inanamıyorum, hemde gösterdiğim onca...

...emekten sonra. Demek ki ben bir şeyleri yanlış yapmışım ki bunları hak etmişim.

Tamam teyze, lütfen.

O insanlar beni yanlış anlayabilirler çünkü beni tanımıyorlar. Ama sen, sen bana bunu nasıl yaparsın?

Ben seni öz oğlumdan ayrı görmüyorum ki. Ama demek sen beni öyle görmüyorsun ki bana bunları yapıyorsun.

Tabii ki öyle görüyorum teyze, deme böyle şeyler.

Sen bana ne dediğinin farkında mısın peki? Ben o gün, aileyle tesadüfen tanıştım. Kızımız şoför değil...

...üniversite öğrencisi deyince ben kendi iyi niyetimden bu bursu önerdim. Ben böyle iyi düşünürken...

...şu düştüğüm duruma bak. Kendi oğlum beni neyle suçluyor!

Tamam teyze, tamam. Özür dilerim, demek ki bir yanlış anlaşılma olmuş.

Tamam teyze, ağlama. Tamam.

Hakan! Hakan! Hakan! Hakan.

Hakan? Hakan? Ne oldu ha, iyi misin? Bir şey mi oldu, biri sana bir şey mi yaptı, ne oldu ha Hakan?

Hakan? Bak buz gibi olmuşsun. Hadi gel içeri gidelim, ısın biraz.

Barış Ağabey'ime zarar verdim ben İlayda. Onu nasıl koruyabileceğimi bilmiyorum.

Neden koruyacaksın Hakan? Hadi anlat bana, yardım edebilirim ben.

Keşke sana hiçbir şey anlatmasaydım, Barış Ağabey'ime zarar vereceğini bilemezdim.

Ne oldu ki? Heh, ne oldu?

Barış Ağabey'im kimseye anlatmamamı söylemişti ama ben sana anlattım. İşte bu yüzden geldi bunlar başıma.

[Lanet gibi bir şey bu.]

Bu sana dediğim hırsız kız karşıma çıktı. Eğer ona para vermezsem...

... gidip kazayı Barış Ağabey'imin yaptığını söyleyecekmiş.

Hiçbir şey olmayacak, tamam mı? Merak etme. Ben sana yardım edeceğim, Barış Ağabey'ini kurtaracağım.

Merak etme sen.

Barış?

[Sevgilim?]

Ben bugün arayamadım seni, evde biraz..

[Özledin mi beni?]

Evet, sesini duymak istedim.

[Peki, yüzümü görmeye ne dersin?]

Arkana bak.

Barış!

Aslı, ciğerlerim...

Senin ne işin var burada?

Ağabeyinle konuştum Aslı, teyzemle de. Her şeyi biliyorum.

Ağabeyimle mi konuştun? Ne dedi?

Korkacak bir şey yok. Yarın konuşuruz. Şimdi sadece sarılalım.

Hepsi teyzemin iyi niyetinden çıkan bir yanlış anlama. Ağabeyinle de tesadüfen karşılaşmışlar.

Senin üniversite öğrencisi olduğunu duyunca da burs teklif etmiş, olay bu yani.

Anladım.

Ağabeyinle de konuşacağım. Teyzemin kötü bir niyeti olmadığını öğrenince o da sakinleşecektir.

İnşallah.

Niye ki? Sorun çıkarmaya devam mı eder diyorsun?

Ağabeyim sorun çıkarmadı ki Barış. Sadece teyzenin çıkardığı soruna tepki verdi.

Ee Aslı, teyzemin de sorun çıkarmadığını anlatıyorum ya. Kadıncağız iyi niyetinden düşmüş bu durumlara.

Yapma Barış.

O ne demek şimdi?

Bir şey demek değil.

Aslı!

Teyzen beni istemiyor, benden kurtulmaya çalışıyor. Anlamıyor musun, göremiyor musun bunu gerçekten?

Aslı anlıyorum, ağabeyin bunu sana inandırmış. Dün beni de şüpheye düşürdü ama beni büyüten kadından bahsediyoruz.

O da benim ağabeyim. Hani niye durduk yere böyle bir şey yapsın?

Bilmem, belki yardım almamak sizde aile geleneği olabilir.

Ben eve gidiyorum, ablama yardım edeceğim.

Ha kaçıyorsun yani.

Evet, kaçıyorum. Senden öğrendim.

Aferin Aslı, ilkokul kavgasına çevirdin, bravo. Tamam git.

Gidiyorum zaten!

Ee iyi bari, gittiğin gibi dönmeyi de biliyorsun.

Niye peşimden gelmedin? İnsan o halde gönderilir mi?

Gitmeyeceksin Aslı.

Emredersiniz Barış Bey! Ben konuşmaya geldim. Otur, konuşacağız.

Emredersiniz Aslı Hanım.

Ağabey! Ben diyorum ki, ben Teo'yu da davet edeyim nişana, kalsın. Kal diyeyim yani nişana. Kızmayacaksın değil mi?

Bak ben vallahi böyle bir şey tahmin ediyordum, biliyordum böyle bir şey olacağını ha.

Kızmayacak tabii. Teo benim davetlim, söyle gelsin. Daha yapacak çok iş var ya, ben daha kuaföre gidemedim!

İyi o zaman, madem ben şey diyeyim, kal diyeyim değil mi, diyeyim?

İyi tamam, söyle hadi tamam. Ama bana bak, çok gözüme batmasın. Onu da söyle tamam mı?

Hı, tamam.

Hadi.

[Hadi, yapacak çok iş var daha. Hadi, hadi! Sen benle kuaföre geleceksin, değil mi?]

Geleceğim tabii kızım. Nerede görülmüş gelinin tek başına kuaföre gönderildiği? Görümceyim ben görümce!

Şşt! Bana bak, nişanıma da sızdın bir şekilde, sinsi. Bana bak, dua et bugün en mutlu günüm benim he.

Şu gece bir bitsin, senin foyanı ortaya çıkaracağım yani, bekle.

Ne teyzem ne de ağabeyin Aslı. Bu olayın tek sebebi sensin. Her şeyi tek başına halletmeye çalışman.

Tamam, bugüne dek öyle yaşamışsın, tek başına ayakta durmuşsun. Güzel ama biz olacaksak buna alışman lazım.

Bunun benim yardım almamamla ne ilgisi var? Teyzenin yaptığının sorumlusu ben miyim yani?

Aslı çarpıtma. Senin tek başına hareket etmenden bahsediyorum.

Olanları ağabeyinden saklamandan bahsediyorum.

Asıl sen benden bir şey saklıyorsun. Ya bizim asıl sorunumuz da bu işte. Bana karşı açık olmaman.

Ne alakası var şimdi?

Çok alakası var, her şeyle alakası var. Ailemle seni bu yüzden tanıştırmadım ben.

Aramızdaki o meçhul engeli teyzen sandığım için.

Beni büyüten kadından bahsediyoruz Aslı. Ne demek ailemi ondan korumak?

Ne demek mi? Ee gördün işte yaptığını. Annemle ağabeyimi ne duruma düşürdü?

Sadece yardım teklif etmiş kadın, ne duruma düşürmüş?

Of! Çözemeyeceğiz biz bunu ya.

Nişana gelmeni çok istiyordum ama şimdi ağabeyimle siz böyleyken...

Sorun değil.

Yarın görüşürüz o zaman.

Görüşürüz.

Ama yemek yerken kitap okunmaz. Yemeğe de haksızlık kitaba da.

Ama en güzel yerindeydim hala.

Hem bak ben sana yenilerini aldım.

Bunu ikinci okuyuşun değil mi zaten? Mert'le okursunuz birlikte.

Yaşasın, bir sürü oldu.

Bir de, bu var.

O ne, elbise mi?

Evet, sana aldım bu akşam için.

Hem de en sevdiğim renkten. Of, çok güzelmiş hala.

Beğenmene çok sevindim aşkım. O zaman sonra eve gider, deneriz birlikte tamam mı?

Tamam. Biraz yürüme de çalışırız, değil mi?

Olur tabii. Ama kendini biraz zorlamıyor musun?

Yok, ben öyle güçleniyorum.

Tamam Çiçek'im tamam. Ee bizimkiler nerede?

Oradan oraya deli gibi koşturuyorlar. Nişan başladığında yorgunluktan ölecekler.

Ay, Aslı! Kız ne yaptın, merak ettim.

Kavga ettik.

Neden? Teyzesi yüzünden mi?

Ya, kadın sonunda oyuna getirdi beni Gül ya. Bilerek yaptı falan dedim. O da üzüldü, bozuldu.

Ee annesi sayılır bir yerde, insan annesine öyle bir şey kondurabilir mi?

Ya ailesi neticede.

Zaten nişana da davet edemedim bizimkiler yüzünden, aklım onda kaldı. Ee Teo burada, o yok.

Ay kuzum benim, kıyamam ben sana ya, kıyamam. Canım.

Aa Hakan ya, niye bu kadar büyütüyorsun hiç anlamıyorum. Kıza parayı vereceğiz, kapanacak bu konu.

Böyle para vermekle susar mı bu insanlar? Yine isterler, bunun sonu yok.

Neyse, sen git. Benimle yeterince uğraştın zaten. Bütün gece sıkılmadan beni dinledin.

Senin daha fazla üzülmeni istemiyorum artık.

Hakan üzülmüyorum ben. Hadi geçti, gitti. Bu kadar büyütülecek bir şey yok.

Kendine haksızlık ediyorsun. Hani bana demiştin ya, üstümü kazıdığında altından insan çıkmıyor diye.

Bence sen çok iyi birisin İlayda.

Tamam, sorun yok. Bu gece hallediyoruz bu işi. Hakan'ı ben kendim getireceğim.

Bana bak, aynen devam ediyoruz. Çocuğu zorlamayacaksın. Benim senden istediklerini söyleyeceksin...

...paranı alıp, çekip gideceksin.

Ee tamam artık. Kendine gel Hakan, ne bu böyle yavru kedi gibi burada duruyorsun?

Sen Barış Ağabey'ine yardım etmek istemiyor musun? Kendine acıyarak olmaz bu böyle.

Sen her şeyi bana bırak, yeter. Tamam mı?

Peki bunun işe yaracağından emin misin?

Hakan, ben avukatım. Neyin işe yarayıp neyin yaramayacağını iyi bilirim.

Sen sadece kimseye bir şey belli etme yeter.

[Sensiz eksik gibiyim, keşke burada olsaydın. Dik kafalı sevgili.]

Efendim, bizleri bu mutlu günümüzde yalnız bırakmadınız, öncelikle teşekkür ederim.

Ee Azru kızımızla Barbaros oğlumuz yıllar önce birbirlerini görüp sevmişler. Ben diyeyim altı yaşından...

...siz diyin yedi yaşından beri.

[Yok kundaktan beri.]

Tabii Halime Teyze ya, biz beşikten beri beraberiz biz yani.

Bu hasretleri tam yirmi yıldır sürüyor. Ee, ne yapalım, bağlayalım mı bu gençleri artık ha ahali?

Bağla ağabey yoksa dizimin bağları kopacak heyecandan.

O zaman, efendim, bu yüzükler de birbirinize olan sevginizin, aşkınızın bir nişanı olsun inşallah.

Ee hadi Kadıgar'lı!

Allah mesut etsin, Allah gönlünüze göre versin evladım.

Kesmiyor!

Kesmiyormuş.

Kesmiyor yani, kesmez.

Ha!

Hah...

Onla hiç kesmiyor, kesiyor mu?

Kesiyor mu?

Evet, şimdi kesiyor.

Hadi bakalım, haydi Bismillah.

(Alkış sesleri)

Baba?

Babacığım, hoş geldin.

Hoş moş gelmedim kızım.

Burası olduğuna emin misin?

Evet, eminim ama kız henüz gelmedi.

Gelir birazdan. Sen şimdi benim bütün söylediklerimi anladın değil mi?

Anladım anladım da, bu bizim ne işimize yarayacak, onu anlamadım.

Sen benim dediklerimi yap, yeter. Ah, sen ailenle ilgili bir şeyler öğrenecektin hani.

Sizinle uğraşan birileri var mı diye?

Tek öğrenebildiğim teyzemin geçmişte çok çalkantılı bir evliliği olmuş.

Hangi teyzenin, Cahide Hanım'ın mı?

Bak babacığım, bak ağabeyim ne kadar mutlu. Gelinine bak, ne kadar güzel oldu, bak Arzu'ya.

Hadi gel babacığım.

Baba ver elini öpeyim.

Bırak!

Neşe Hanım sende hiç kafa yok mu? Böyle adama kız verilir mi?

Ne konuşuyorsun sen Mümin Efendi?

Yahu ben bu adama malımı bile emanet etmedim. Sen kızını bu işe yaramaz herife emanet etmeye korkmuyor musun?

Bir de iyi halt etmiş gibi, anlı şanlı nişan yapıyorsunuz.

Mümin Efendi, sen bi bana baksana bana. Sen ne kas kafalı adamsın be! Yazıklar olsun sana!

Şuraya gelip berhudar olsun diyeceğine, utanmıyor musun sen benim kızımın en güzel gününü berbat etmeye ha?

Neşe Hanım doğru konuş. Metin, sahip çık annene.

Sana kim sahip çıksın Mümin? Çocukların en güzel gününü mahvettin, daha ne konuşuyorsun?

Sen Barbaros'a kurban ol, kurban! Sen ne başında durdun, ne yol gösterdin. Saldın sokağa. Anca dayak, anca köpek.

Senin gibi bir adamdan böyle hakikatli bir çocuk çıktığı için sen dua et! Hadi şimdi kaybol.

Bak bir daha karşıma çıkma. Yeminle, senin o saçını, olmayan saçını yolarım. Hadi defol, defol!

Pü senin kalıbına! Daha evlenmeden hanım köylü olmuşsun! Bir de iç güveysi ol tam olsun bari. Sakın bir daha eve gelme!

Baba yeter! Ya ağabeyimle Arzu'nun gönlünü alırsın ya da ben bir daha o senin evine asla girmem!

Ne haliniz varsa görün be! İşe yaramazlar siz de!

Aa, Cahide Hanım'a bak sen. Demek adam para için karısını bırakıp gitmiş ha?

Ya, çok kötü değil mi? Belli ki hiç sevmemiş teyzemi. Yoksa insan sevdiği kadını para için bırakıp gider mi?

Peki, bir daha hiç konuşmuşlar mı? Yani adam nerede biliyor mu?

Yok, anlattığı kadarıyla dedem çok sert biriymiş. Teyzemin de aramasına izin vermemiştir.

Peki ismi neymiş?

Sormadık.

Hah! Geldi. Şimdi aynen konuştuğumuz gibi yapacaksın, tamam mı?

Hadi, bu da şans öpücüğü.

Aferin, akıllı çocuk seni.

Parayı verince devamının gelmeyeceğini nereden bileyim?

Dua edeceksin. Ne bileyim ben, ver paramı hadi.

Bana, o parayı verince Barış Ağabey'ime bir zarar gelmeyeceğinin garantisini ver. Yoksa sana parayı vermem.

Bak oğlum, senin Barış Ağabey'in suçsuz olabilir. Hatta eminim mükemmel bir insandır da.

Zaten insanların başına ne gelirse bu mükemmellikten gelir. Ama bana o parayı vermezsen...

...o mükemmel suçsuz Barış Buka yıllarca hapis yatacak. Ya parayı ver ya da Barış Ağabey'ini hapiste ziyaret et.

Ne yaptın, hallettin mi?

[O mükemmel suçsuz Barış Buka yıllarca hapis yatacak, işine gelirse. Ya parayı ver ya da Barış Ağabey'ini...

...hapiste ziyaret et.]

[Evet. Barış ve Aslı, işte şimdi elime düştünüz.]

Küçük Ajan, ne oldu? Tören bitti mi?

Evet, erken bitti. Barbo Ağabey'in babası geldi, her şeyi mahvetti. Herkes içeride ağlıyor.

Sen ne yapıyorsun peki burada tek başına?

Ya ben onlara sürpriz yapmak istiyorum. Ama bir türlü...

Sen bana yardım eder misin?

Ederim tabii ki. Ne yapacağız?

Bu, benim size nişan hediyem hala.

Çiçek yürüyor anne...

(Ağlama sesleri)

Seni seviyorum.

Sağ ol.

Barış Bey oğlum, Allah senden bin kere razı olsun. Sen o doktoru bulmasaydın, yavrum kim bilir ne zaman yürüyecekti.

Hakkını helal et.

Patron hadi, biz aileyi yalnız bırakalım. Hem sen bak benim evi görmedin, gel ben sana evi göstereyim hadi.

Dünyanın en güzel hediyesi...

Geçecek patron. Hepsi, her şey o güzel kızın yürümesi gibi gelip geçecek.

Gittiler herhalde.

Veda bile edemedim Gül.

Tamam, ben iletirim senin selamını. Onlar Teo'nun evine bakmaya gitmiştir. Ben de gideceğim.

Ağabeyim sende kalabilir mi idareten falan diyeceğim. Ne yapayım kızım, kıyamadım.

Tamam tamam, hadi git.

Haberleşiriz.

Barış Ağabey iyi ki gelmiş baba. O gelmeseydi yürüyemeyecektim.

İyi ki gelmiş babacığım, hoş gelmiş.

Bak biliyorum, konuşmamı istemiyorsun ama ya o kız senin elinde yürüdü patron ya.

[Ya senin elinde yürüdü bu kız, bu sana hiç mi bir şey ifade etmiyor patron?]

Bana hakkını helal et, dedi. Ben nasıl bakacağım yüzlerine?

Çiçek'e çarpan araba benim iken ben nasıl bakacağım yüzlerine?