All language subtitles for Aslan Ailem 17

(Yumurta çatlama sesi)

(Horoz ötme sesi)

(Tavuk gıdaklama sesi)

(Erkek TV ses) Lütfen hemen gidin, hadi.

(Erkek TV ses) Ne dediğimi
duymadınız mı? Gidin odamdan.

(Kadın TV ses) Nereye
gidebilirim ki?

(Kadın TV ses) Geceyi koridorda mı
geçirmemi istiyorsunuz?

(Gülme sesi)

(Erkek TV ses) Hayır, siz
daha beni tanımıyorsunuz.

Film keyfi ha?

Hı hı.

Seans başladıktan sonra
seyirci kabul ediyor musun?

Yani. Bu seferlik olabilir.

(Mısır yeme sesi)
(Televizyondan gelen sesler)

(Nefes sesi)

Hayırdır, bu saatte?

Hıı. Uyku tutmadı, ben de
film izleyeyim dedim.

Vay...

-İlk beşime girer bu film.
-Ha?

Hı, mısır?

Vallahi doğru olmaz, yani biz ayrı
bölgelerin insanlarıyız Burcu.

Aramızda böyle koskoca dağlar,
aşılmaz yollar.

-Bak sınır şeridi var.
-Bir şey olmaz, gel inat etme.

-Hı, al bak ben sana--
-Oo...

Sınırı geçtin bak. Yakalarım böyle.

-Tutuklusun artık.
-Tutuklu muyum?

-Tutukladın beni yani?
-İyi hadi bu seferlik serbestsin.

Hıı, serbest hâlim bu demek ki.

Vallahi böyle tutukluluk da
bir garipmiş ha.

Pıst! Pıst!

(Gülme sesi)

(Murat) Süpersin.

(Gülme sesi)

Ya Burcu'ya bakar mısın? Kız varoşlukta
sınır tanımıyor, Hande.

Gündüz kuşağı programına
çıkacak kıvama gelmiş vallahi.

Şu hâle bak rezil etmiş kendini.

Kaç... Binlerce kişi izlemiş.

-Ay bir şey diyeceğim buralarda mı o?
-Bilmem.

Ya var ya ben bu utançla okula
gelmezdim. O da gelmez herhâlde.

(Gülme sesleri)

(Müzik)

Hello.

(Öpme sesi)

-Nasılsın?
-Merhaba. İyi, sen?

Sağ ol.

Kızımıza bak hiç umurunda olmamış.
Salına salına geldi, oturdu falan.

Ha benim başıma gelse ben burada
hıh hıh diye harakiri yapmıştım.

-İnanamıyorum.
-Belki bilmiyordur.

Öyle mi diyorsun?

-Biz de böyle poğaça çay yapalım dedik.
-Evet.

Hatice teyze poğaçaları da hazır.

Hımm. Çok güzel yapıyor annen
bunları ya.

-Ya... Kimin eseri.
-Selin yesene.

Hatice teyze bu yani, korkuyorum bir
yerden çıkacak diye. Dünkü gibi söyler.

"Size yapmadım, yemeyin" der falan.
Ben almayayım yani.

-(Cem) Çaylar...
-Oo.

(Ece) Dur bakalım şimdi anlarız.
Görürüz bakalım haberi var mı yok mu?

Selam.

Ve gıcık, yüzsüz Ece'miz de
geldi bizi huzursuz etmek için.

Ben de diyorum nerede kaldı yani kadro
tamam, bir kişi eksik; o da Ece.

-Hande nerede, Ece?
-Nasılsın Muratcığım?

-Hoş geldin.
-Sağ ol.

-Sen?
-Vallahi bomba gibi.

Ececiğim ben o bombanın
pimini çekmeden önce...

...sen böyle yandan yandan, hadi bir
artık... Hadi git, hadi. Hadi uza, hadi.

Hadi çünkü sen benim
enerjimi emiyorsun.

Böyle dolanıyorum senden sonra
böyle kalıyorum, hadi git.

Vallahi seni gördüğüme
çok sevindim Murat.

Hadi böyle yampiri yampiri git
ötede sevin.

-Benim sinirimi bozma, hadi git artık.
-Ay Hatice teyzenin poğaçaları mı onlar?

Ya bırak!

İnanılmaz yetenekli bir kadın, Murat.
Yani böyle hem anlayışlı, hem komik.

-(Ece) Ya bayılıyorum ona.
-Öyledir, öyledir.

Gerçi Burcu'yla pek anlaşamıyorlar
ama...

...bence mükemmel bir insan.

Ya git bir az ötede yalakalık yap.
Ben seni artık çekemeyeceğim.

Hatice teyze diye tutturdun, ne
sinir bir şey çıktın ya. Uff!

Ya Burcu bir şey soracağım sana.
Bu aralar çekemeyeceğim dedin ya...

...hiç story falan çekmiyorsun.
Ne oldu?

Bir uzaklaştın buralardan, özledik seni.

Ben artık değiştim. O yapay
dünya bana çok sıkıcı geliyor.

Bence sen de değişmelisin. Ya ayrıca
her gün okuldayım, yüzümü görüyorsun.

Doğru, haklısın.

Yani yüzünü eskitmek
istemezsin, doğru.

-Gidecek misin?
-Gidiyorum Burcu.

-Dur, gitmeden şunları da al.
-Aa.

-Ciddi misin?
-Evet.

Bunu da Hande'ye ver. Yemek
konusunda şaka olmaz, al.

Özür dilerim.

-İyi bir kızsın Burcu.
-Ha, evet. Melek Burcu.

Hadi hoşça kalın. Afiyet olsun size.
Görüşürüz.

(Murat) Hadi.

-Al bak Burcu verdi.
-Ay şu Burcu bazen iyi kız, ha.

Ben de şaşırıyorum, biliyor musun?

Ee, ne olmuş peki, biliyor muymuş?

Ya haberi yok gibiydi. Sanki biri böyle
gizlice çekmiş de koymuş.

-Ee, söylemeyecek miyiz peki?
-Tabii ki hayır Handeciğim.

Yani Murat kendi kendine öğrensin
Burcu'nun ne kadar varoş olduğunu.

Annesiyle nasıl kavga ettiğini falan.

Ah yavaş yavaş gözünden düşsün.

Ee, o onun gözünden düşecek de
sen girebilecek misin peki onun gözüne?

Bilmiyorum Hande.

Ama bulacağım bir yolunu.

Ayarlayacağız bir şeyler.

Evet sayın seyirciler,
tartışmalarıyla tam iki günde...

...internet dünyasında fenomen
olup hayatımıza giren...

...Hatice Aslan ve Burcu
Olgun'la beraberiz.

Bu süreç nasıl gelişti, neler oldu...

...her şeyi en ince
ayrıntısıyla bize anlatacaklar.

Ve şimdi söz onlarda. Buyurun.

Ee, herkese merhaba.

Merhaba, merhaba. Şaşırttın beni.

(Gülme sesi)

(Burcu) Ayrıca beni takip ettiğiniz
için de teşekkür ederim.

İki gündür Hatice teyzeyle hakkımızda...

...böyle değişik değişik
haberler çıkıyor.

(Burcu) Sanki biz kavgalıymışız gibi.

Sanki biz düşmanmışız gibi
ama öyle bir şey yok.

(Hatice) Aa, olabilir mi öyle bir şey?

Ne alakası var?
(Gülme sesi)

(Hatice) Biz düşman olabilir miyiz hiç?
Tam tersi. Ayrıca biz birbirimizi...

...çok seviyoruz.

Çok seviyoruz. Bayılıyoruz
biz birbirimize.

(Burcu) Yani ben bu çiftliğe geldiğimde
bu çiftlik benim yuvam oldu.

(Burcu) Hatice teyze de annem gibi oldu.

(Hatice) Ya, ya, ya. Aslında her şey
şöyle başladı.

Bir gün çiftliğimize hop diye
kapıdan içeri girdi, Burcu geldi.

(Gülme sesleri)

(Hatice) Her şey öyle başladı.

Her şey keşke öyle başlasaydı.

Ama ben ufak bir düzeltme yapacağım.

Hatice teyzeciğim bizim
çiftliğimiz dedi ama...

...bu çiftlik onların
değil, bu çiftlik benim.

(Gülme sesi)

(Hatice) Aslında o düzeltmeye...

...bir düzeltme de ben ekleyeyim.

Burada bir çiftlik falan
yoktu, bu çiftliği biz yaptık.

Sonra bir gün Burcu tık
tık kapıyı çaldı, geldi.

Bu çiftlik benim, bu çiftlik benim.
Benim, benim...

...demeye başladı. Burcu öyle.

Çok doğru vallahi Hatice'm.

Herkese söyle, bütün dünya duysun.

Burcu'nun ne kadar yalancı
olduğunu herkes bilsin kızım.

Ufak düzeltmenin bir
düzeltmesini daha yapıyorum.

Çıkıp geldim ve bu çiftlik benim,
benim, benim dedim. Çünkü...

...bu çiftlik gerçekten benim.

(Burcu) Evet çiftliği
Hatice teyze, Vedat amca...

...onlar elleriyle diktiler o ağaçları.

(Burcu) Ama bu arazi...

...benim babama aitti.

Ve hatta bunu kanıtlayan
bir de sözleşme vardı.

Eyvah eyvah. Karanlık
sulara girmeye başladılar.

Hatice'm sakin olsa bari.

Sorma babacığım, ben de bu işin
sonunu hiç iyi görmüyorum.

(Burcu) Ama ne yaptılar?
Ben size hemen söylüyorum.

Sevgili Aslan ailesi...

...aldı benim sözleşmemi...

...sakladı.

Ne yapıyoruz, ne yapıyoruz?
Burcu ne yapıyoruz?

İnsanları yanıltmıyoruz.

Bu çiftlik yani bu arazi,
babanın falan değildi tamam mı?

Ya ne münasebet canım?
O çiftlik benimdi.

Siz resmen geldiniz, çöreklendiniz ha.

(Burcu) Çiftlik benim
olmayabilir ama arazi benimdi.

(Burcu) İnsan paylaşır, paylaşımcı olur.

-Ağzını topla çırpı bacak.
-Ha?

Yoksa ben toplarım.

Toplasana Hatice teyze, hadi.

Hadi beni terlik manyağı yap beni.
Hadi terlikle kovala beni.

Bana neler yaptı, beni
terlikle kovaladı.

Ben bu eve ilk hani dedi
ya tık tık kapıyı çaldı.

Ben tık tık tık kapıyı çaldım.
Burada misafir gibi beklerken...

...terliği kafama fırlattı ya.
Yaptın mı yapmadın mı?

(Pelin) Ee, sayın seyirciler şu an...

...hiçbir durumu, hiçbir şey
size aksedildiği gibi değil.

(Pelin) Her şey bir şakadan ibaret.
Lütfen ciddiye almayınız.

Bırak evladım, bırak.

Bırak ortalığı falan toplamaya çalışma.
Toplama.

Herkes görsün bunun ne kadar
aç gözlü bir şey olduğunu.

-(Burcu) Ben mi?
-Bilsinler! Burcu açgözlü.

Ben açgözlü değilim.
Ben hakkımı savundum.

Sokaklarda kaldım. Siz benim neler
yaşadığımı biliyor musunuz?

(Burcu) Siz benim neler
yaşadığımı bilmi... Sokaklarda kaldım.

Hâlâ nasıl ileri geri
konuşuyor bu çırpı bacak ya.

Susmadı bir türlü!

Neden attılar beni?

-Bir sorar mısınız?
-(Umut) Evet!

Tüm Türkiye görsün.

(Üst üste konuşmalar)

Bap bap!

-(Umut) Evet! Evet sayın seyirciler...
-(Hatice) Yolacağım, yolacağım!

...bu sadece bir oyun,
internetteki gibi.

Hatice Hanım ve Burcu Hanımlar
sizinle eğleniyor.

Yani oyun oynuyorlar.
Tiyatro oyunu gibi.

Gerçek değil, şaka.

(Pelin) Umut, Umut Bey!
Siz ne yapıyorsunuz?

(Pelin) Bu benim sunumum,
niye buna da karışıyorsunuz?

Ya yeter artık!

Neden karışıyorsunuz?

Bir dakika.

(Nefes sesi)

(Umut) Evet karışıyorum. Çünkü
seni korumaya çalışıyorum yine.

O gece de eve geldiğimde gerçekten
kıyamadım seni uyandırmaya.

O habere gitme diye meyve suyuna
uyku ilacını atan da benim, evet.

Aa!

İyi ki de yapmışım.

İstersen ekiptekilere sor
ne badire atlattığımızı.

Çok tehlikeliydi.

(Umut) Evet, evet her saniye yanındayım.

Çünkü; çünkü o evde yalnız
başına kalman hoşuma gitmiyor.

(Umut) Yani başına bir şey gelecek
diye aklım gidiyor çünkü.

Çünkü seni seviyorum.

(Düşme sesi)

(Müzik - Duygusal)

Ve deli gibi seviyorum.

Ekranları başındaki herkes de
duysun, buradan haykırıyorum.

(Umut) Ben bu kadına âşığım.

Onu deliler gibi seviyorum, tamam?

(Umut) Bütün Türkiye
kutlasın şimdi bunu.

Evet sevgili takipçilerim,
şu anda canlı yayında...

...inanılmaz bir aşk itirafı yaşanıyor.

Sana her baktığımda dünyayla
olan bağım kopuyor.

Her gülümsemenle bir
yangın başlıyor içimde.

Bir saniye bile yanından
ayrılsam özlüyorum seni.

Pelin ben seni çok seviyorum.

Ben de seni çok seviyorum.

(Müzik - Duygusal)

Bu dizinin betimlemesi
ES FİLM tarafından...

...Sesli Betimleme Derneğine
yaptırılmıştır.

www.sebeder.org

(Müzik - Jenerik)

(Müzik - Jenerik)

(Müzik devam ediyor)

(Müzik devam ediyor)

(Müzik - Jenerik)

(Müzik - Jenerik)

(Yumurta çatlama sesi)

(Horoz ötme sesi)

(Tavuk gıdaklama sesi)

(Müzik)

(Umut ses) Çünkü seni seviyorum.

Hem de deli gibi seviyorum.

-Ben de seni sevgilim!
-Ben de seni sevgilim!

(Gülme sesleri)

Ya tamam.

Ya yüz kere izledik kapatın
artık, utanıyorum.

Kapatalım, koyalım kahveleri de oh!

Ya var ya, benim başıma böyle
bir şey gelse...

...benim sevdiğim, âşık olduğum
adam bana böyle bir şey yapsa...

...ben dayanamam, şehrin
bütün meydanlarında yayınlarım.

Böyle gece gündüz hem de. Ne utanacağım?

Var ya bana birisi böyle
bir şey yapacak...

...yani ismi lazım
değil, baş harfi Gayret.

Var ya ben böyle şak diye düşer,
bayılırdım yani.

Ya ben de bayılıyordum zaten az kalsın.

Böyle dizlerimin bağı çözüldü.
Kalbim küt küt atmaya başladı.

Böyle boğazım düğümlendi,
çok heyecanlıydı.

Aşk insanın bütün kimyasını değiştiriyor
değil mi?

Ya siz Tom ve Jerry gibiydiniz.

Ne ara böyle birbirinize âşık oldunuz
hiç anlamadım.

(Burcu) Seni şanslı kız.

Yoksa ilk görüşte aşk mıydı?

Ya ne ilk görüşte aşkı abi ya?

Ben ilk gördüğümde var ya
uyuz oluyordum buna ya.

Böyle bayağı böyle bir kıl, huysuz...

...asabi böyle bir, gıcık olmuştum ha.

Ben de size gıcık oluyorum ama öyle
aşka dönüşecek bir gıcıklık değil.

Böyle ömür boyu sürecek bir gıcıklık.
Başladığı günden...

...son gününe kadar hep
gıcık olacağım size.

Siz niye toplanıp toplanıp benim
odama geliyorsunuz her defasında ya?

Yeni geldim odama, hayatta izin
vermezdim ha böyle bir şeye.

(Gayret) İndir şu ayaklarını şuradan.

Ya abiciğim, şurada bak kardeşimiz
bizim âşık olmuş, onu konuşuyoruz ya.

(Murat) Niye takıldın böyle?

Ee, siz ne zaman bu
noktaya geldiniz oğlum?

Bilmiyorum ki evlenirken galiba ya.

(Gülme sesi)

Nikâhta keramet var dedikleri bu işte.

O keramet bir bana varamadı.

Pelin? O da mı yani nikâha kadar bir şey
hissetmemiş?

Yani, bende de bir şeyler vardı da...

Ama içine atıyordun değil mi?
Kimseye söyleyemiyordun.

Ay var ya aynı Gayret.

Ama böyle içine atıyor ya...

...korkuyorum ya ortalıkta bir
yerde balon gibi patlayacak diye.

Sevgi, sen hiç merak etme.

Gayret abi etraf kirlenecek diye
patlamaz, tutar yani içinde.

(Gülme sesi)

Biz çok didişiyorduk ilk zamanlar.

Aynı biz!

Böyle sürekli laf sokmalar falan.

Tıpkısının aynısı.

Böyle şakalar komiklikler.

Ha, o bizde yok.

(Gülme sesi)

Ben anlıyordum tabii bana âşık olduğunu.

İnsan hissediyor değil mi?

E tabii. Zaten insan ilgilenmediği
biriyle neden bu kadar uğraşsın ki?

Saçmalamayın ya.

Bende var ya zerre bir şey yoktu ama...

...Pelin bayağı ilk
günden beri bana yanık.

Yani ben yüz vermiyordum diyebilirim.

Ya işte şimdi herkes de bunu
izliyor biliyor musun, bak.

(Mutlu) Bak.

(Umut ses) Çünkü seni seviyorum.

(Umut ses) Hem de deli gibi seviyorum.

Buna baş koyuyoruz biz,
niye atıyorsun sen?

Tamam ben de başına attım abimin zaten.
Allah Allah!

Yani şöyle söyleyeyim.

Ben onun bana âşık olmasına
âşık oldum desem...

...çok şairane olacak ama yeridir.

Tabii, tabii mutlaka öyledir.
Mutlaka öyledir kardeşim.

Asıl siz şimdi ne
yapmayı düşünüyorsunuz?

Bilmem. Zaten evliyiz.

Zaten evliyiz.

Ama artık böyle her gün birlikte
olacaksınız her saat, her dakika.

Ay ne güzel ya. Darısı başıma.

Ya olur mu öyle şey hiç? Oldubittiye
getirmek olmaz.

Ya sana artık resmi olarak evlilik
teklifi etmesi lazım.

Tabii, ben de zaten romantik bir
evlilik teklifi bekliyorum.

Odun değil ya edecektir tabii.

Ne teklifi abi ya? Dedim
ya zaten evliyiz diye.

-Yani ne teklifi hâlâ?
-Bence de.

Ama bak gözlemlerimden öğrendiğim
kadarıyla şöyle bir şey var.

Şimdi benim gördüğüm bütün
evliliklerde...

...kadın düğünden önce
ne yaptın ne yapmadın...

...hepsini aklında tutuyor abiciğim.

Kırk yıl sonra falan gelip senin
burnundan...

...fitil fitil getiriyor bak,
unutma bunu.

Vallahi Mutlu evli gibi konuştun ya.

Bak sen ya!

Kardeşim işi çözmüş ha!

Ben de senin fitil fitil getireceğim
o ağzından burnunda.

Yazdım bunu Umut Efendi bir kenara sen
görürsün.

Sen şimdi yüzük falan böyle tek taş,
beş taş bir şeyler almayacak mısın?

Alacak tabii, eşek değil ya.

Sonrasında da hazırlıklara başlarız.

Şöyle muhteşem bir kır düğünüyle...

...aşkınızı taçlandırmak istemez
misiniz?

Yok, istemeyiz.

Gerek yok birader düğüne müğüne.

Aile arasında sade bir yemek, bitti.
Mis.

(Ambalaj hışırtısı sesi)

Yatakta yemek mi yenir?

Ben alayım mı bir ısırık?

Lan.

Bence de.

Yani öyle en fazla birkaç yakın akraba.

Birkaç arkadaş gelir.

Fazla da kişi çağırmayız.

En az 300 davetli!

Bak 300 tane davetli olduğunu düşün.

Sana da böyle upuzun duvaklı
bir gelinlik alırız.

Altına da şahane böyle
çok güzel bir stiletto.

Ona da böyle masmavi bir takım alırız.

Şey her yer bembeyaz, masalar bembeyaz.

Etrafta uçuşan tüller, perdeler,
etrafta binlerce mum var!

Sonra o rüzgârla hepsi böyle ahenkle
dans ediyor, bir düşün Pelin.

Fonda çellolar.

(Gülme sesleri)

Bakın kocaman bir pasta.
Zengin bir yemek menüsü.

Tangolar!

Valsler!

Halaylar!

(Zılgıt sesi)

(Gülme sesi)
(Alkış sesi)

Ya biz böyle deli gibi dans ederken,
eğlence devam ederken...

...zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.

Ve son model bir limuzin
kapıya yaklaşır.

(Burcu) Gelin damat böyle...

(Ağızdan çıkan tuhaf ses)

...diye içine biner ve vuhu balayı!

Bana bak, balayına
gitmeyeceğiz deme sakın.

Ne balayı abi ya?

İşte yemek yeriz ondan sonra eve.

Ondan sonra da herkes işbaşı.

Ya iyi de şimdi Pelin yengem kırılmasın?

Sonra da senin kafan
kırılmasın abiciğim?

Hiç bana soran yok acaba kırıldın
mı kırılacak mısın diye.

İnsan der abi senden önce evleniyorum
müsaaden var, iznin var mı...

...hiç bunların lafı
edilmiyor Umut efendi.

Ya abilerin abisi, yani o
tren kaçalı çok oldu.

Adam sahte falan, evlendi yani.

Hâle bak ya, kardeşim
benden önce evleniyor.

Tamam hadi, hişt hadi yürüyün
gidin odamdan yeter!

Saçmalamayın, hadi yürüyün gidin
odamdan çıkın artık.

Bir kere mutlu olma, bir
kere bizim için mutlu olma.

-Çıkın odamdan. Hadi.
-Hep problem, hep problem.

Hep bir asabiyet.

Gidiyoruz abi, tamam.

-(Mutlu) Tam üstünden geçiyor.
-Çok ararsın muhabbetti.

(Ovalama sesi)

Yahu Hatice'm gözünü
seveyim bir dur artık ya.

Sile sile vallahi eviyeyi eskittin ya.

Ne yapalım yani ne yapalım?

Gözünü sevdiğim, çocuklar birbirini
sevmiş evlenmişler ya.

İşte sevinmedin mi sen bu işe?

Sevinmedim. Niye sevinecekmişim?
Allah Allah!

Ben şurada bir anne olarak
evlatlarının mürüvvetini...

...görme hakkına sahip
değil miyim Vedat?

-Hakkı.
-(Hatice) Evet hakkım.

Umut Bey ne yaptı? Gitti
pat diye evlendi.

Bütün heves şurada kursağımda kaldı ya.

Ya geride üç tane daha var.

Hevesini onlara sakla, ne oldu sanki?

Of Allah'ım ya Rabbim.

Ben ne günah işledim de bütün bunlar
başıma geldi?

Vedat benim hayallerim böyle miydi?

Bir kız istemeye bile gidemedik ya.

Şöyle ağız tadıyla oturup da...

...bir güzel çekiştiremedik,
bir dedikodusunu yapamadık.

(Hatice) Telli duvaklı
bir düğün yapamadık.

Şöyle bir ağız tadıyla
bir halay çekemedik.

Çeyiz seremedik.

(Hatice) Evet ki o çeyizleri
yaparken ben gözlerimi kaybettim.

Gözlerini mi kaybettin?

Evet Vedat, gözlerimi kaybettim.

(Hatice) Sen bilmezsin. O
çeyizleri yapmadan önce bana...

...kartal gözlü Hatice derlerdi.

Şöyle uzaklara bir bakıp
köyün girişinden...

...kimin girip kimin
çıktığını şıp diye anlardım.

Şimdi iğneye iplik geçiremiyorum.

Tamam Hatice'm tamam.
Ne istiyorsan yaparız.

(Vedat) İstemeydi, çeyizdi...

...kınaydı, nikâhtı hepsini yaparız.

-Ya sahi mi?
-Sahi mi?

Sahi. Yaparız tabii ya.

Çünkü zaten bizden başka kimse
evlendiklerini bilmiyor ki.

Ay Vedat!

Anam anam!

Tövbe estağfurullah.

Ay sağ ol ya.

Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Tekrar
baştan, sıfırdan yaparız her şeyi.

Hah, tamam. Vallahi aslansın.

Kız istemeye de gideriz değil mi?

Hatice'm kimden isteyeceğiz?

Babası ölmüş kızcağızın.

Mahir Bey dersen kör olmayasıca
gitti ne zaman kim bilir gelecek.

E anası desen burada değil.

Ah babası da rahmetli olmuş yavrum ya.

Ya evet, Vedat.

Kızın annesi yurt dışında yaşıyormuş.

O kadar da uzun boylu değil.

Yani ta kız istemeye yurt dışına
gidersek...

...uçak parası falan batarız vallahi.

(Kapı açılma sesi)

Suzan Hanım.

Pelin nerede?

Pelin! Pelin!

Pelin!

Pelin! Nerede Pelin?

Pelin Hanım evde değil.

Ah, ah Pelin ah!

Nasıl yaparsın bunu bana ha
nasıl yaparsın?

Hesap vereceksin.

Nasıl biri, ailesi nasıl, kimlerden...

Ay başım başım başım!

Çabuk bir bardak su getir bana.

Uçakta sinirden migrenim tuttu.

Peki.

Nerede benim hapım?

Ay.

Ver, ver.

Ay, ay!

Ah Pelin bak, bak senin yüzünden...

...gözaltlarım bile çöktü bir gecede ya.

Of!

Allah'ım.

Pelin kızım şimdi biz düşündük taşındık,
böyle bir ailecek de oturup konuştuk.

Yani bu iş biraz böyle apar topar oldu.

Ya hani örfü var âdeti var, bu
işin yapılması gerekenleri var.

Üstelik biz senin ailenden bir
tek Mahir Bey'i tanıyoruz.

Başka tanıdığımız kimse de yok.

Evet çocuğum, biz seni
kimden isteyeceğiz?

İstemek mi?

Ya Pelin'in annesi Fransa'da
yaşıyormuş anneciğim.

Ha evet, evet öyleymiş, öyleymiş.

Yani istersen sen bir ararsın,
biz de ararız. Belki gelir kızım?

E biz gideriz?

Gideriz Fransa'ya. Düğünlerini
yaparız orada, çok güzel olmaz mı?

(Müzik)

Ee şey...

...ben organizasyonu ayarlardım.

Aman, aman!

Sen sakın organizasyonu falan ayarlama.

Sen kendin git evlen öyle yurt dışında.

(Hatice) İstersen Eiffel Kulesi'ne git.

Özgürlük Anıtı'nın
tepesine çık, orada evlen.

Biz burada mütevazı, geleneksel, kendi
çapımızda böyle bir şey yapacağız...

...düğün yapacağız. Sen karışma.

Evet ya, böyle aile
arasında küçük bir yemek.

(Umut) Ne güzel olur ya.

Yani bence de. Hani böyle bizim
bahçede işte sade, samimi bir yemek...

...bence güzel olur.

(Müzik)

Sadece yemek mi?

Yok kızım. Annenle falan konuşuruz.

(Vedat) Onun da aklından
geçenleri öğreniriz.

Sonrasında icabına bakarız yani.
O da sevinir kadıncağız.

Sevinir, sevinir tabii de işte...

Kızım sen münasip bir
dille anlatırsın annene.

İstiyorsan hani biz de konuşuruz.

Hiç merak etmesin.

Yok. Ben, ben konuşurum annemle.

Tabii tabii. Hiç aklı kalmasın.

Her şey geleneklerimize,
göreneklerimize göre uygun olacak.

Merak etmesin canım benim.

Gelenek. Hmm... Tabii canım.

Annem de zaten çok sever
geleneği göreneği.

Ama şöyle bir sıkıntı
var Hatice teyzeciğim.

Annem bizim evlendiğimizi bilmiyor.

Öğrendiğinde bana çok kızacak gibi.

Aman şekerim niye kızayım?
Çok hoşsun sen de!

E gençlik işte. Biz de yaptık
gençlikte böyle şeyler.

Pelin'in de arada sırada
böyle delilikleri tutuyor.

(Gülme sesi)

Ay tabii ben de çok özledim.
Yemek yiyelim?

Tamam, tamam merak etme sen.
Tamam canım.

Hadi öpüyorum, kiss you bye bye.

(Öpme sesi)

Ah!

Ay beynim sinirden
lunapark gibi dönüyor.

Of!

(Telefon zili sesi)

Semoşçuğum.

Ha, sen de izledin demek? Ne hoş.

Ha işte komik komik şeyler
böyle çılgınlıklar.

Gençlik değil mi?

Ya tabii. Ben de sadece gülüp geçtim.

Yok canım tabii, tabii.

Tabii, tabii izledikçe
güler geçeriz değil mi?

Aa! Muhakkak görüşelim, kahve içelim.

Tamam, hadi love you.

Bay bay.

(Öpme sesleri)

(Bağırma sesi)
(Kırılma sesi)

Ay.

Hii! Ay şuna bak şuna bak.

Ay çok gösterişli bir tasarım.

Sakin ve sade.

Ay bence gelinlik dediğin
gösterişli olmalı.

Şöyle kat kat kat, her
katı ayrı kabarık olacak.

Giydin mi Mars'tan bile görüneceksin.

(Nefes sesi)

Benim gelinliğim, sade
ama göz alıcı olmalı.

Yani Pelin'in gelinliği diyorum.

Sade ve göz alıcı olmalı çünkü...

...Pelin sade bir kız.

Bir kere de bıraksın canım sadeliği.
Allah Allah!

Evlenirken sade olmayıversin.

Şöyle şatafatlı, şöyle
gösterişli bir gelinlik giysin.

Ters köşe yapsın.

Bak, bak aynen şunun gibi.

Bak aynı bunun gibi sade, zamansız ve
tarz olmalı.

(Müzik - Duygusal)

(Müzik - Duygusal)

Bugün benim en mutlu günüm.

Benim de.

Bugün bizim en mutlu günümüz!

En mutlu günümüz bugün!

(Alkış sesi)

Hatice teyze bak, sizden
gizli evleniyorlar.

Vedat, ben dayanamayacağım
müdahale ediyorum.

Durun, siz evlenemezsiniz!

Hatice'm sakin ol.

Memur Bey çabuk, Memur Bey!

-Kıyın nikâhı.
-Çabuk.

(Hatice) Durun!

(Hatice) Bu nikâh kıyılamaz!

Neden kıyılamazmış bu nikâh?

Çünkü o benim oğlum.

Benim de kocam olacak.

Hayır efendim, olmayacak.

Evet efendim, kocam olacak.

Sen onu ancak rüyanda görürsün.

Sen de bundan sonra oğlunu
anca rüyanda görürsün.

Niye? Sözleşmen mi var
oğlumla evlenmek için?

Sözleşmem yok ama kapı gibi
evlilik cüzdanım olacak.

-Lütfen devam edelim biz.
-Devam edelim.

Ben de sizi karı koca ilan ediyorum.

Aa!
(Gülme sesi)

(Murat) Evet!

(Alkış sesi)
(Müzik - Hareketli)

Hayır!

Hayır!

Ne bağırıyorsun ya ne bağırıyorsun?

Beğenmedim deseydin ben anlardım ya. Of!

Kızlar hayırdır?

Seni alçak!

Ne oluyor ya?

Çık dışarı, dışarı çık!
Murat dışarı çık! Murat çık dışarı!

(Murat) Burcu ne yapıyorsun ya?

Kafayı mı yedin sen? Allah Allah!

Dışarı çık!

(Kapı kapanma sesi)

(Ayak sesleri)

(Müzik - Duygusal)

Biz yani şimdi gerçekten
karı koca oluyoruz öyle mi?

Öyle. Yani teoride öyle ama
pratikte bazı eksikler var.

Annenden de istedik mi işlem tamamdır.

Ne oldu, çekiniyor musun annenden?

Yok çekinmiyorum da...

...o konu biraz sıkıntılı.

Yani benim annem diğer
annelere benzemez pek.

Niye, altı tane gözü mü var?
(Gülme sesi)

Ya dalga geçme.

Merak etme bir kere yani bütün kız
arkadaşlarımın annesi bana bayılırlardı.

Onlarla evlenseydin o zaman Umut.

Ya sen benim gönlümün
prensesi sensin zaten.

Hem senin gibi harika bir kadının
annesi de eminim harikadır.

Ya sorma. Dünyanın sekizinci harikası.

Ah Pelin ah. Gel, gel bak
ben sana göstereceğim.

Ben sana yapacağımı biliyorum.

Öf!

Nerede kaldı bu nerede?

(Müzik)

Acaba biz mi gitsek annemin yanına?

Fransa'ya?

E şimdi ben ona nasıl söyleyeceğim...

...anne gel, beni
isteyecekler falan diye?

Sen bir yolunu bulursun
akıllı karım benim.

Ya beni yormana gerek yok oralara kadar.

Hem biliyorsun benim özel
uçağım arızalandı Pelinciğim.

(Gülme sesleri)

(Pelin) Ya sen böyle
dalga geçiyorsun ama...

...annemin kuralları vardır.

Yani onu idare etmek zordur.

Ben senin için her şeyi yaparım.

-Söz mü?
-Söz tabii.

Hem yani annenden öcü gibi
bahsediyorsun. Daha gelmedi bile.

(Kapı açılma sesi)

(Müzik)

Anne!

Anne?

Anne sen ne zaman geldin?

Şok haberi izledikten sonra
ilk uçağa atlayıp geldim.

Hoş geldin anneciğim, öpeyim.

(Müzik)

Düğün olur iki kişiye,
kaygısı düşer konu komşuya.

Çeyiz ailenin şanıdır, çeyizsiz olmaz.

Ay vallahi ayıptır söylemesi
yani bende de bir çeyiz var...

...iki kamyon zor alır.

Bak sen.

Ya bunları böyle yapıyorsunuz
zamanında sonra modası geçiyor.

El emeğinin modası geçmez çırpı bacak.

Aman, ben de kime anlatıyorum
sanki anlayacak?

Aa! Hatice teyze, bunlar rahibe işi mi?

Yok. Bunlar Sevgiciğim, Hatice işi.

Ben bunları sabahlara
kadar tek tek işledim.

Böyle gözümün nurunu akıttım bunlara.

Sabunların içerisinde
sandıklarda sakladım.

Altın değerinde bunlar altın.

Hatice'm yatak örtüsüyle nevresim
takımlarını da versek mi?

Verelim, verelim anne. Şeyi de verelim,
anne verelim şu seti de verelim.

Çatal bıçak setini de verelim.

Bak bak, bakın Allah aşkına.

-(Hayriye) Ah ah.
-Bak bak.

Ay şunlara bak.

Gayret'im için almıştık bunları,
ah görüyor musun bak...

...Umut'un kısmetiymiş.

Gayret'e kalmadı mı bir şey?

E ne yapayım canım?

-Evlenmiyor. Ne yapayım?
-Yani.

Ama öyle de demeyelim yani.

Sonuçta kısmet bu işler belli mi olur?

Ya Murat'a? Murat'a ne
kaldı Hatice teyze?

Murat'a ne vereceksin,
onun çeyizi var mı?

Size ne canım?

Bir dakika, bir dakika, bir dakika.

Hani benim çeyizlerim anne?

Hayır, bana evlenirken ne vereceksin?

Sana çeyiz falan yok.

Tek tek gelin, tek tek.

Nasıl? Olur mu öyle şey ya?

Oğlum, annen senelerdir bütün
evlatlarını evlendirmeye çalışır.

Ama hiçbirine uygun bir kız bulamaz.

Bakma Umut'unki de emrivaki
oldu da öyle evlendi.

Ay Hatice'm bunların
hepsini saklamışsın ha.

Ya anne.

Ay tek tek örmüştüm ben bunları.

Görüyor musun bak neler
yapmışım zamanında.

-Ah ah! Ver bakayım.
-Şunu şöyle koyalım.

E bir şey diyeceğim Umut'la Pelin
o patikleri hayatta giymez.

Aa, niye giymesinler canım?
Giyerler tabii.

Ayaklarını sıcacık tutar.

Kızım ayağını sıcak tut,
başını serin demişler.

Boşuna dememişler.

Şunu bir giysene bakalım nasıl olacak?

Giyeyim mi?

(Hatice) Hayır bırak!

Giyemezsin. Giyme sakın, sakın giyme.

Ya giyeceğim işte, giyiyorum.

Gelinim giyecek onu çıkar.

Vallahi çok yakıştı.

Hayır efendim, hiç de yakışmadı.
Çıkar çabuk onları.

Çıkarsana.

Ayaklarım da sıcacık oldu vallahi.

Aa, Hatice'm, ayağının
fotoğrafını çekiyor oğlan.

Aa, ayak fotoğrafı çekip internete
koymak çok moda bu aralar.

Ben de o modaya uyacağım zaten.

Şimdi hemen bu fotoğrafı
sosyal medyaya koyuyorum.

Ne? Ya hayır ya! Olmaz!

-Ya bırak!
-Altına da...

...patikli fenomen yazacağım.
Yıkılsın sosyal medya.

Ya Murat ya!

Dün sizi televizyonda gördüğümden
beri migrenim durmadı.

Televizyon insan sağlığına
zararlı derlerdi de inanmazdım.

Doğruymuş.

Geçmiş olsun. Bir ağrı
kesici aldınız mı?

Aldım, aldım da nedense
hiç fayda etmedi.

Yani insan biricik evladının
aşkını televizyondan öğrenince...

...böyle oluyor demek ki.

Anneciğim ben söyleyecektim
aslında sana.

Ne zaman söyleyecektin? Evlenince mi
Pelin ha, evlenince mi söyleyecektin?

-(Umut) Biz zaten--
-Biz zaten daha sadece...

...beş altı aydır birlikteyiz.

Aslında söyleyecektik
ama daha yeni diye--

(Suzan) Ne zaman?

Yani nasıl oldu, ne şekilde oldu bir
araya gelişiniz sizin bakayım, ne zaman?

Ee, Umut benim kanalda çalışıyor.

-Evet.
-Kendisi benim müdürüm.

Müdür?

Ee, ona aşkım dememe
alışık olduğu için...

...böyle müdürüm deyince
şaşırdı tabii birazcık.

Ailesi, yani ailesi kimlerden?

(Suzan) Yani bizim cemiyetten mi?
Tanıyor muyuz?

Yani nerede yaşarlar, ne yaparlar?

İyiler, normal.

Şehre yakın bir çiftlik
evinde yaşıyorlar.

Çiftlik mi, çiftlik mi?

(Suzan) Ay galiba migrenim...

Ay migrenim tuttu, ay migrenim.

Yani öyle kendi hâlinde küçük bir--

Kendisi çok mütevazıdır.

Aslında Yeniköy'de yalıları var ama...

...orası tadilatta olduğu için
şu an çiftlik evinde kalıyorlar.

Hmm...

Yalı mı dedin, yalı mı?

Yani köklü bir aile demek ki. Öyle mi?

Tabii canım, kendileri cemiyetin
çok sevilen sayılan ailelerinden.

Çok aristokrat, asil bir aile.

Tanısan çok seversin.

(Pelin dış ses) En büyük abisi doktor.
Çok önemli bir cerrah.

(Suzan dış ses) Öyle mi? Çok güzelmiş.

(Pelin dış ses) Ortanca abisi emniyet
müdürü, işinde çok başarılı biri.

(Pelin dış ses) Geleceğin
iç işleri bakanı diyorlar.

(Suzan dış ses) Şahane.

(Pelin dış ses) En küçük kardeşi de
tam bir dahi, inanılmaz icatlar yapıyor.

(Pelin dış ses) Neredeyse dünyayı
kurtaracak.

Bravo. Takdir ettim. Peki ya annesi?

(Pelin dış ses) Annesi de yardım
derneklerinde aktif olarak çalışıyor.

(Pelin dış ses) Her zaman hot kütür
giyinir. Çok tarz bir kadın.

(Pelin dış ses) Hayvanlara bayılır.
Böyle barınaklara sürekli yardım eder.

(Suzan dış ses) Perfect.
Benim gibi desene.

Peki ya babası?

(Pelin dış ses) Babası da o kadar
tatlı bir adam ki...

...sürekli golf oynar.
Bir de briç kulübüne üye.

Çok sosyaller anlayacağın.

-Upper class diyorsun yani.
-Aynen öyle anneciğim.

Ee, ailenin içine bu kadar girdiğine göre
ciddisiniz anladığım kadarıyla.

Niyetiniz nedir, evlenmeyi
düşünüyor musunuz?

-Efendim biz zaten--
-Evet, evlenmeyi düşünüyoruz.

Kesinlikle çok ciddiyiz anneciğim.

Ama çok erken ya daha bu yaşta?

-Ne varmış ki benim yaşımda.
-Ay seni kast etmiyorum Pelinciğim.

Kendim için söylüyorum.

Yani ben bu erken yaşta acaba
kayınvalide hazır mıyım?

Hiç düşünüyor musun anneni yani?

Neyse yani madem karar verdiniz,
yapacak bir şey yok artık.

Tanışalım ailenizle. Yarın gidelim.

Yarın mı?

Tabii, yarın gelin bekliyoruz.

(Telefon zili sesi)

Canım, ay yeni geldim yeni.

(Suzan) Ay tabii görüşeceğiz, görüşmez
olur muyuz? Yok yarın olmaz...

...yarın bir programım var.

-Pelin sen ne yapıyorsun?
-Umut annemi tanımıyorsun.

Yani kabul etmez eğer bunları
söylemezsem.

Ya neyi kabul etmez ya. Yani niye
söylemedin ki zaten evliyiz biz.

Bak sakın, bunu sakın söyleme ona.
Beni mahveder, öldürür beni, lütfen.

Ya annen zaten bize geldiğinde her şeyin
yalan olduğunu görecek.

Daha mı iyi olacak?
Öyle daha kötü olacak.

Ya annem çok kalmaz zaten burada.
İki üç gün idare etsek yeter.

Lütfen, yalvarırım.

Ya Pelin bu olmaz, olmaz ya.
Ben bunu nasıl söyleyeceğim annemlere?

Lütfen.

Ama öyle bakma ama yani.

Ya Umut, hani benim için
her şeyi yapardın?

Ya ben senin için her şeyi yaparım ama
annemler...

...niye yapsın ki senin için her şeyi?
Yani ben her şeyi yaparım.

Ya benim için, bizim için lütfen.

Asla söyleyemem böyle bir şeyi.
Katiyen olmaz.

Netim.

İşte durum bu. Anlayacağınız bir gecelik
sosyete olacaksınız.

Evladım dalga mı geçiyorsun sen?
Deli misin ya?

Kuzumun kuzusu senin gelirken kafana bir
şey mi düştü? Aklın başından gitmiş.

Sen azıcık bekle ben senin kırmızı et
yapıştırayım kafana.

Hem kendine gelirsin hem ona iyi gelir.

Ya ciddiyim ben ya.

Oğlum mümkün değil nasıl olacak bu?
Olmaz yani.

-Sen bizden utanıyor musun?
-O ne demek ya?

Ne demek, utanıyor musun ne demek?
Siz, biz, ben sizdenim zaten.

Ben zaten çok şey değilim.
Anlamıyorsunuz kadın arıza, arıza.

Antika bir kadın. Ne olur ya?

Benim için ya, bir gecelik ya.

Biz böyleyiz, buyuz yani.
Bizi beğenen böyle beğensin.

Böyleyiz biz.

"Beğenmeyen küçük oğluna almasın"

Ay ne zamandır bu sözü söylemeyi
bekliyordum vallahi tam sırasını buldum.

Tam oturdu.

(Gülme sesi)

Ya ne olur diyorum ya. Bir gecelik ya.
Pelin için ya. Evliliğimiz için ya.

Ya kadın sosyetik, arıza diyorum.

Ya değil mi, evet ya.
Bütün bu sosyetikler arızalı oluyorlar.

Neden acaba, bizde de var bir tane.

Konu dönüp dolaşıp bana nasıl geldi
Hatice teyze?

Hayır, bana arıza mı diyorsun?
Ne yaptım, ne arızalığımı gördün?

Yalan mı Burcu?
Hiç düzgün olduğun bir zaman oldu mu?

Hep arıza veriyorsun,
hep arıza veriyorsun.

Ya tamam bir dakika.
Konuyu saptırmayalım.

Birader bak ben sana söyleyeyim.

Bizim öyle oyunla tiyatroyla
falan işimiz olmaz.

Yani biz neysek oyuz, böyle kabul
ediyorsa etsin.

Ya abi benim sanki çok mu işim gücüm var
tiyatroyla sosyeteyle ya?

Ya bilmiyorsunuz, nasıl yalvardığını
bilmiyorsunuz ya.

Bak vallahi ağlayayım mı?
Baba ne yapayım?

(Mesaj sesi)

Bizim için, evliliğimiz için ya.

-Pelin.
-Ha ne diyor, ne diyor?

Yalvarıyor kızcağız.

Hıh, al hadi. Al.

-Ne yapacağız şimdi?
-Yani yapacak bir şey yok.

Gereken neyse onu yapacağız.

Hatır için çiğ tavuğu yiyeceğiz yani.

Yiyeceğiz anacığım.

Yani iyi de biz bu sosyetikler...

...ne yer, ne içer, ne yapar,
nasıl kalkar bilmiyoruz ki.

Ben biliyorum.

Evet, hazırsanız ilk dersimize
başlayabiliriz sevgili Aslan ailesi.

Bakın, masa düzeni aynen
bu şekilde olacak.

Çatal ve bıçaklar dıştan içe doğru
kullanılır bunu asla unutmayın.

Bakın bunlar meyve ve tatlı çatal bıçağı.
Bu çorba için.

Bunlar ara yemek ve bunlar
ana yemek için anlaşıldı mı?

Evet, tabağımızda gördüğümüz gibi
başlangıçlardan çorbamız var.

Ve yemeğe başlamadan evvel ev sahibinin
afiyet olsun komutu beklenir.

Ha, afiyet olsun, buyurun.

Babaanne ekmeği uzatır mısın?

(Höpürdetme sesi)

Vedat amca müzik yapmasak mı?

-Hüp hüp.
-Ha.

Ah!
(Sopa vurma sesi)

-Ne oluyor ya?
-Çorbaya ekmek doğranmaz.

-Öğretmenim?
-Evet çekirge.

-Su içebilir miyim?
-Tabii ki içebilirsin.

Sonunda bir şey ya.

(Yutkunma sesi)

Ah!

Afiyet olsun evladım, afiyet olsun
çocuğum.

Teşekkürler.

Ah!
(Sopa sesi)

Ne oluyor ya ama olmaz böyle.
Eğitimde dayak iyi bir şey değil.

-Eğitimde dayak olmaz.
-Ama Mutlu öyle su içilmez.

Böyle lıklık diye. Suyu tane tane,
yudum yudum, yavaş yavaş içeceksin.

Ama kızım sen böyle yaparsan bizim
lokmalar boğazımıza dizilir.

Yani hiçbir şey yiyemeyiz.

Yani ben istifa ediyorum ya.

Vallahi istifa ediyorum.
Böyle şey mi olur?

Yemek mi yiyoruz, işkence mi çekiyoruz
belli değil ya.

Ya Hatice'm Umut için sabret ya.

Az mı kadı Vedat amca?

Daha başlanıştayız yani çorba içeceğiz,
ondan sonra ana yemek var.

Hatice teyze sanırım kibarlık
pek size göre değil.

Evet, bana göre olan şey seni paralamak.

Hatice'm sakin ol, sakin ol.

Şurada birkaç bir şey öğretiyor
kızcağız bize ya.

Ya Vedat lütfen, Allah aşkına lütfen ya.
Seni gören de sanki biz...

...çorbayı çanaktan, suyu yalaktan
içiyoruz sanacak.

Öyle saçma sapan şey mi olur?
Biz de böyle yapıyorduk zaten nedir yani?

Aa!

Hatice teyzeciğim limon öyle mi sıkılır?

Bakın, limonu sağ elinizle sıkarken
sol elinizle siper edeceksiniz ki...

...insanlara zarar vermeyelim.

(Limon fışkırma sesi)

Ah! Ya gözüme geldi ya. Ay çok yandı ya.

Zaten çorba limonsuz daha lezzetli.

(Kaşık bırakma sesi)

Evet, kaşıkları kenara koyduğumuza
göre çorbamız bitmiş demektir.

Hatice Hanım siz ana yemekleri
servis edebilirsiniz.

-Kadıköy'den geçiyor mu?
-Hı?

(Düdük sesi)

Ay aa!

Ne oluyor ya?

Mutlu böyle oturulur mu sofrada?
Dolmuş şoförü gibi. Uykucu şirin.

Sofrada her zaman dik oturacaksın iki
kolumuzun da bilekten yukarısı...

...masada olacak her zaman.

Anlaşıldı mı?

(Düdük sesi)

-Ay kızım ne oluyor?
-Hayriye teyzeciğim ne yapıyorsun?

Sofradan düşen bir şey asla
geri alınmaz.

Ekmek kızım bu, nimet. Günah.
Bırakılır mı aşağıda?

Hiç! Ne olacak ayrıca? Babaannem var ya
onu iki üfler götürür.

Ayrıca üç saniye kuralına ne oldu
düştükten sonra hani?

(Gülme sesi)

Sevgili Aslan ailesi lütfen
biraz ciddiyet.

Konsept, dizayn bu.

-Okey?
-Okey.

Fesuphanallah.

-Bu faili meçhul dosya tekrar açılıyor.
-On yıl olmuş ya.

(Kapı vurma sesi)

Gir.
(Kapı açılma sesi)

Merhaba sevgili mesai arkadaşlarım.

(Kapı kapanma sesi)

-Size kahve getirdim.
-Sağ ol.

Ne sevdiğinizi bilmediğim için
Mocha aldım ikinize de.

Moga?

-Ne oldu mocha sevmiyor musunuz yoksa?
-Severiz herhalde.

Biz de sosyetik olduk desene Cemo
evdekiler gibi ha?

Sorma devrem sorma.

Evdekiler sosyetik mi oldu?
Ne oldu, bir şey mi kaçırdım?

Yok ya Pelin'in annesi
Suzan Hanım geldi de.

Aa!

Pelin'in annesi çok sosyetik olduğundan
Umut'un ailesi de sosyetik demiş.

Şimdi Burcu da işte bizim evdekilere...

...nasıl sosyete olunur
onun dersini veriyor.

Aa, siz için kahvelerinizi soğutmayın
ben hemen geliyorum tamam mı?

İçin, için, için.

(Kapı açılma sesi)

(Kapı kapanma sesi)

-Nereye gitti şimdi bu ya?
-O da sosyetik devrem, bilinmez.

Evet, sıradaki dersimiz duruş ve yürüyüş
dersi.

Ve konu mankeni olarak evet, Mutlu'yu
sahneye davet ediyoruz.

Ben mi? Niye ben ya?

Uf!

Evet.

(Müzik - Neşeli)

Evet, karşınızda homo sapiens var.
Mutlucuğum dik dur, dik dur.

Şimdi böyle bir yürü gel bakalım.
Bir tur at, git gel.

Öğretmenim bu ayaklarını sürüyor.

Doğru söyledin Vedat amcacığım.
Evet Mutlu ayakları sürtmüyoruz.

Sürtmeden böyle tane tane.

(Mutlu) Pardon baba.

Şimdi dersimizin en önemli kısmına ve
asıl kısmına geliyoruz.

Yürürken ve dururken en önemli şey...

...göğüs dışarıda, karın içeride,
boyun dik.

Burada bir "L" olacak bak şu boyunda.

Omuzlar dik, bakışlar kendinden emin,
sert ve özgüvenli.

Ve şimdi böyle bir daha yürüyoruz.

Evet. Ve vücudumuzun bir ritmi olsun
yürürken.

Ee, güzel. Güzel yürüyor.

Kitap please.

-Al bakayım başla.
-Ne, okumaya mı?

Hayır tabii ki yürümeye.

Ya Mutlu!

Filmlerde hiç görmedin mi?
Böyle kafalarına koyuyorlar...

...böyle böyle yürürler.

Dediklerimi unutma, göğüs dışarıda,
karın içeride.

Omuzlar, boyun, göz, bakışlar...
Hey hop!

Ah çocuğum.

Hah, yaptım ha?

(Gülme sesi)

(Mutlu) Hop!

Nasıldım Gayret abi?

Ne oluyor ya, sanki ben senden önce
evlendim?

Git Umut abime trip yap. Allah Allah!

Ya olmuyor ama böyle ya.

Evet ve şimdi sırada, Hatice teyzeciğim
sen varsın.

Hım tamam.

Sizi sahneye alalım.

-Hadi Hatice'm göreyim seni.
-(Hatice) Yani.

Sanırım ben bu işi çok iyi yapacağım.
Çünkü eskiden mahallede bana...

...manken gibi kız derlerdi.

Derler-di, mahalle de?

Seni görmüyorlardı herhalde,
görmeyen birileri dedi onu.

Dört tane çocuk doğur da
seni de göreceğiz.

Hadi hanımlar az laf çok iş ya.

Kitabı alıyoruz, Hatice teyzenin
kafasına koyuyoruz ve Hatice teyze...

...yürümeye başlıyor.
Ama dediğimi unutma.

Göğüs dışarda, karın içeride, omuzlar,
boyun...

...bakışlar Hatice teyze çok güvenlisin
çok zenginsin öyle yürü.

(Müzik - Neşeli)

(Alkış sesi)
(Gülme sesi)

Burcu rengin mi kaçtı?

Evet sıradaki.

Sırada Hayriye teyze var.
Onu piste davet ediyorum.

-Ben de mi yürüyeceğim?
-Evet, hepimiz.

(Hayriye) Ama bak kızım belimde
fıtık var boynumda da kireçleme...

-...yani onun için puan kırma sakın ha.
-Tamam, tamam.

Evet, kitabı koyuyoruz
Hayriye teyzemin başına.

Hayriye teyzeciğim yürüyüş senin için de
çok önemli ama önemli olan...

...asıl şey nedir? Bakıştır.
Kendine güvendir, özgüvendir.

Yani diyeceksin ki dünyanın en tonton
insanıyım ve çok güveliyim.

"Çok gördüm geçirdim hey hey" diye
yürürsen bence olur.

Oldu bakışlar, anne çok güzel baktın.

(Vedat) Maşallah.

Düşmedi.

(Hatice) Dön dön.

(Alkış sesi)

Hadi anne.

(Gülme sesi)

Ah!
(Kitap düşme sesi)

-Ay anne! Olsun, olsun.
-(Hayriye) Ay.

Yalnız annem hâlâ açık arayla birinci ha.

Her zaman.

Sırada Gayret abi.

Gayret abiciğim ne yapıyorsun?
Kitabı alıp yürür müsün?

Bana ver, ben mi koyayım kitabı kafana?

Ne? Yürümeyeceksin?

Vedat amcacığım seni böyle alalım mı?

-Hadi bakayım.
-Hadi Vedat.

-Buyur bakalım.
-Çocukken simit satmıştım, yaparım ben.

Hı hı.

Göğüs dışarıda, karın içeride,
omuzlar dik.

Bu boynumuz "L", böyle bir "L"
oluşturacak.

Bakışlar, diyeceksin ki;
"Ben çok class bir insanım" hey!

"Hepinizi ben parmağımda sallarım"

Falan öyle değişik cümleler geçir
aklından ve önemli olan özgüven.

(Burcu) Her zaman.

(Hayriye) Hay maşallah oğlum.

Vay be babama bak be!

(Hayriye) Nasıl paşa paşa yürüyor?
Maşallah!

(Hatice) Evet.

Baba bu hızla bir tur daha atarsın.

İyi mi? Birkaç tur daha gideyim mi?

(Gülme sesleri)
(Alkış ve tezahürat sesleri)

(Fon makinası sesi)

Anne, sence de biraz fazla abartmadık mı?
Ne gerek vardı şimdi bunlara?

Ay ne demek ne gerek var Pelinciğim ya?
Yani ilk izlenim çok önemlidir.

Böyle aristokrat bir ailenin karşısına
bize yakışır bir şekilde çıkmamız lazım.

Doğal olsun bari.
Lütfen çok kabartmayın.

Aa, görmeyeli se iyice küçük beslemelere
dönmüşsün ha.

Dinlemeyin siz onu dinlemeyin.

Açın, açın evet o bigudileri.
Bol bol krepe.

Kadını gösteren saçıdır.

Ama anne ben sevmiyorum ki.

Madem böyle aristokrat bir aileye
gelin gitmeye karar verdiniz...

...alışacaksınız küçük hanım.
Tamam mı sivri dil? Konu kapanmıştır.

Peki aristokrat olmasalardı,
kendi hallerinde orta halli...

...bir o kadar sıcak, sevecen,
tatlı insanlar olsalardı mesela...

...ne olurdu?

Ay ay ben fena oluyorum galiba.
Tansiyonum çıktı, tansiyonum.

Sıcak geldi. Çok mu sıcak ne?
Tansiyonum düştü galiba.

Föndendir anneciğim o.

Allah yazdıysa bozsun.

Seni öyle bir aileye gelin veremem
Pelinciğim, unut bunu unut.

Bak düşüncesinde bile felç
geçiriyordum az... Ay ay!

Yani bünyem, kişiliğim, sosyolojik,
jeopolitik ve coğrafik konumum...

...böyle bir şeye asla izin vermez asla.

Şaka yaptım anneciğim.

Hem benim ne işim olur öyle...

...samimi, sıradan, tatlı,
sıcak insanlarla değil mi?

Aslan ailesi gayet aristokrat bir aile.
Mükemmel bir aile merak etme.

Berbatsınız, Aslan ailesi siz
berbatsınız.

Olmuyor, olmuyor.

Cemiyet hayatı bir oyundur ve oyunu
kuralına göre oynamak lazım.

Yani eğer biz böyle davranırsak
bu sınavı geçemeyiz.

Ama yeter ya bıktık. Vallahi ya bıktık.

Nasıl kurtulacağız Vedat bu işten
ben anlamıyorum?

(Düdük sesi)

Ay!

Yalnız kadının yanında da biz böyle
hep bir ağızdan konuşursak rezil oluruz.

Hatice'm, Hatice'm kız!

Ay bu iş mahşere kadar sürecek galiba
aman yarabbim.

Hayriye teyze, yok olmaz.

"O neydi gı" diyerek yanımızdakini
dürtmek yok.

Hatice teyzeciğim sen de çeneni biraz
frenleyeceksin tamam mı?

Bu biraz zor olacak ama idare
edeceğiz artık.

-Okey?
-Okey, okey.

Bu işler bir geçsin bakalım ben seni
nasıl frenliyorum göreceksin.

Ayrıca şey yapacağız, böyle konuşurken
araya yabancı kelime sıkıştıracağız.

Bu çünkü daha cool ve havalı görünmemize
sebep oluyor.

Yes all right.

Aa, no! Yok, yok; no, no!

Baba, baba!

Okey, okey.

Ay selamünkavlen, huh!

Anneme bak, annem var ya bu azimle
Avrupa jet sosyetesine...

...birinci torbadan girer ha.

Oğlum tamam sus, dersi kaynatma da
işimize bakalım.

-Hatice'm notları aldın mı?
-Alıyorum Vedat, alıyorum.

Ay, ay Hatice'm, vallahi
fıtığım patlayacak yakında.

Ay!

Ne yapıyorsunuz lütfen.

Yok fıtığım patlayacak,
yok basurum azdı, cırcır oldum...

...başım zonkluyor, mideme
bir şeyler giriyor...

...kalbime bir şeyler
saplanıyor yok.

Midem fokurduyor değil, reflü.
Basur değil, hemoroit...

...ee ve aynı zamanda başım zonkluyor
değil, migrenim tutu diyeceksiniz.

-Okey?
-(Hep bir ağızdan) Okey, okey!

(Üst üste İngilizce kelimeler)

(Düdük sesi)

Aa, ne oluyor ayol?

Canlanın biraz.
Şimdi final konusuna geliyoruz.

Ne yapıyoruz? Giyim kuşam
meselesinde sıra, evet.

Bu uyku bantlarınız. Uyku bantları.

Uyku bantları ve uyku bantları.

Allah Allah! Ya bu kadın...

...yatarken de bizi görecek değil ya
Burcu, iyice suyunu çıkardın vallahi.

Hatice teyze, sabah kalkıp
gece yatağa girene kadar...

...bizim süslü olmamız lazım.

Ayrıca yattığınızda bu uyku bantları
gözünüzden asla çıkmayacak.

Yatarken bile o sosyetikliği
içinizde hissedip böyle...

...ah çok sosyetiğim diye
uyumanız gerekiyor.

Okey Burcu okey.

Ve good! Ben kendimi çok çok
sosyetik hissediyorum.

Lütfen, lütfen şoföre söyle garajdan
arabayı çıkarsın.

Çıkarsın beklesin.

(Düdük sesi)

Ne oluyor ya?

-(Hatice) Kızım ne öttürüyorsun o dü--
-Şişt!

Uyuklama zamanı değil Mutlu!
Uyuklamak yok.

Şu anda çok çetrefilli ve değişil bir
sınavın peşindeyiz biz.

Ve vizeler bitti finale doğru gidiyoruz.
Final ne? Giyim kuşam.

O yüzden en yapıyoruz?
Doğru odalarımıza gidiyoruz...

Ve en güzel, en zarif kıyafetlerimizi
giyip geri geliyoruz.

Okey man!

Okey, okey!

Evet.

Bravo Hatice teyzeciğim, yaz.

Okey, yes!

Ne yapıyorsun ya? Ödümü patlattın.
Yüreğime iniyordu nerdeyse.

Aa tüh, bu sefer başaramadım,
bir dahakine inşallah Burcucuğum.

-Hatice teyzem.
-Canım kızım, hoş geldin.

-Hoş buldum.
-Ah canım, ah canım benim.

Burcu size ders veriyormuş.

Ama o anlamaz nezaketten,
görgüden falan...

...ben duyar duymaz yardıma geldim
mahcup olmayın diye.

Gerçi ihtiyacınız yok ama.

Ececiğim, sana ne oluyor sorması ayıp?

Sürekli bu evin içerisinde belirmeye
başladın, sana ne?

Canım bu çocuk oyuncağı değil Burcu.
İşi uzmanına bırak.

Hem insanlara yardım etmek istiyorum.

Eksik olma canım benim.

İnsanlara yardım etmek istiyorsan git
o zaman dünyayı mikroplardan temizle.

Ve önce kendinden başla Ece.

Hatice teyzeciğim, sosyetik evlerin
vazgeçilmezi...

..."Kaplumbağa Terbiyecisi" tablosu.

Hım.

Sen önce kendini terbiye etmeye
başla Ece.

Ya benden iyi mi bileceksin
görgü kurallarını?

Ben doğduğumdan beri her şeyi bilirim.

Hem sen ne anlarsın nezaketten Burcu?

Kızlar siz hiç bölmeyin, devam edin.
İyi olan kazansın.

Ben gideyim üstümü değiştireyim.
Hadi bakalım,

(Hatice) Çek bakayım yavrum şunu.
Hah, aferin.

(Müzik - Neşeli)

Beni de bu onurlu göreve çağırdığın
için çok teşekkür ederim Burcucuğum.

Rica ederim tatlım.

Ve evet, adaylarımızı alalım
show başlasın.

(Alkış sesi)

(Müzik - Hareketli)

Evet Hatice Hanım, siz bu kıyafetle
nereye gidiyorsunuz?

Bu halde cehennemin dibine gidiyorum.
Nereye gidiyorum biliyorsun.

Siz zaten böyle kötü bir kıyafetle
sadece cehennemin dibine gidebilirsiniz.

Yani şu an, neye benziyorsunuz
biliyor musunuz?

Böyle hani mağazalar olur ya,
milyoncu mağazaları?

İncik cıncık satarlar.
Siz tam olarak o mağazaya girip...

...ne var ne yoksa bulup buluşturup,
takıp takıştırmış gibi olmuşsunuz.

Ayrıca bu kadar hareketli bir elbisenin
altına o zımbalı ayakkabılar olmamış.

Tam bir rüküşlük kraliçesisin.

Aslında fena bir look değil.
Ama yaratıcılıktan biraz uzak gibi.

Eline bir clutch alabilirdin mesela.

Ama iyi kızsın Hatice teyzem.

Ev davetinde clutch ne mana Ece?

Saçlar hiç olmamış.

Sanki böyle ada vapuruna binmişsin,
denize düşmüşsün...

...çıkmışsın üstüne bir de rüzgâr
yemişsin gibi darmadağınık.

(Gülme sesi)

(Devrilme sesi)

Aslan öldü beybi.

Başlayacağım şimdi senin ada vapuruna
falan.

Arkadan liselik, önden müzelik olmuş.
Yani olmamış böyle ben beğenmedim.

Bunu kırarım kafanda ha!

Evet, size puanım sıfır.

Evet, sizi yerinize alalım Hatice Hanım
ve sıradaki aday gelsin!

(Müzik - Hareketli)

Hayriye Hanım bu kıyafetle
nereye gidiyorsunuz?

Pazara soğan almaya mı, diyeceğim ama
sizi bu kıyafetle pazar bile kabul etmez.

(Burcu) Sizi direkt dışarı atarlar.

Şu an resmen gözlerim kanadı.

Hele o hareketli elbisenin üzerine
taktığınız leopar kemer hiç olmamış.

Aşırı derecede demodesin.

Niye demodeymiş?
Ben bunu Gayret’imin sünnetinde giydim.

Şunun şurasında ne kadar oldu ki?

Tamam tamam.

Takılar abartı olmuş, kokomoş hanım.

Boynuna dolamışsın o zincirleri
halat gibi...

...ayol ada vapurunda böyle
bu kadar çok halat yok.

(Devrilme sesi)

Aa, deli mi ne? Bu takmış ada vapuruna,
başlayacağım şimdi ha.

Şimdi Hayriye Sultan, ayakkabılar niye
bir numara büyük?

Seneye de mi giyeceksin?

(Gülme sesleri)

Evladımın sıpası seni bir güzel
döveyim diye büyük.

Evet.

Evet, Hayriye Hanım'ı da yerine alıyoruz
ve sıradaki aday gelsin!

(Müzik - Hareketli)

Bu kıyafetle nereye gidiyorsunuz
Vedat Bey, nikâh tazelemeye mi?

Biliyorsun kızım, sıkıştırma işte.

Benim şu anda bildiğim tek şey var
o da bir insan nasıl giyinmemeli...

...ve bir insan nasıl rüküş olur, onun
canlı örneği olarak karşımdasın.

Bu benim damatlığımdı.
Hatice sen beğenmiştin bunu.

İyi de Vedat o zaman on kilo eksiktin.

Vedat amca sanki pantolonun
ada vapurunda--

De git! Ada vapuru falan deme bana.
Ben vapura binmiyorum, tutuyor beni.

Vallahi ben beğendim Vedat amcacığım.

Vedat Bey, gerçekleri duymak
istiyorsanız beni...

...ama yalaklık duymak istiyorsanız
iki sağ yanımdaki Ece'yi dinleyin.

(Burcu) Ama karar sizin.

Yani şimdi ben çok merak ediyorum.
Ben tarz mıyım, değil miyim?

Tarzsın.

Değilsin.

Değilsin.

Şimdi Vedat Beyciğim, bu ayakkabılar...

-Geliyor şimdi.
-Süper olmuş diyecektim baba.

Aa, sizle de hiç oyun oynanmıyor ha.

Aa, o zaman puanımızı verelim.

Üzgünüz.

Ya Vedat amca, Hayriye teyze,
Hatice teyze...

...sizin bu kıyafetlerle olmaz.

Yani sizin giydiğinizin üstünüzde böyle
abartılı olması lazım.

Zengin durması lazım. Ben “Class”ım,
ben paramla sizi tokatlarım...

...aşırı sosyetiğim, gibi görünüyor
olmanız lazım.

Bu kıyafetlerle olmaz.

O yüzden sizi baştan aşağı değiştirip
yenilememiz gerekiyor.

Kızım senin söylediğin şey...

...orta sınıf bir ülkenin dış
borcunu kapamak gibi bir şey ya.

Vedat amca merak etme, benim bir sürü
arkadaşım var yani çevrem geniş.

Böyle butiği olan bir arkadaşım var
ona gideriz.

Senin için, Hayriye teyze için ve
Hatice teyze için...

...bir sürü kıyafet alırız, ödünç.

Vallahi şiştim.

(Düğme fırlama sesi)

Baba ya.

(Gülme sesi)

Oh olsun.

Vedat amca ya ama...

Sana sıfır veriyorum.

(Eşya yerleştirme sesleri)

Darada da dam!
Evet, dekorasyon neredeyse hazır.

Her şey bitmek üzere.

Yani Burcucuğum, Hatice teyzenin gözüne
girmek için bu kadar uğraşma istersen.

Yani pek başarılı olamazsın böyle.

Benim öyle bir niyetim yok zaten
cadı arkadaşım.

Ayrıca senin ne yapmaya
çalıştığını çok iyi biliyorum.

(Burcu) Yani her şeyin farkındayım.

Boşuna uğraşma öyle bir şey olmadı,
olmayacak, asla.

Unut yok, yok öyle bir şey, yok.

Nedenmiş o canım, sen mi karar
veriyorsun buna?

Kıskanıyorsun beni Burcu, kıskanıyorsun.

Evet, seni gerçekten çok kıskanıyorum.

Yani senin o entrika dolu beynini
kıskanıyorum...

...senin o kokoreç beynini kıskanıyorum.
Kokoreç beyinli sarışın.

Ben mi kokoreç beyinliyim?
Sensin genetik facia.

Ben mi genetik faciayım?
Şu haline bak ya.

Benim nerem genetik facia?
Hiç de genetik faciada--

Hayırdır, neyi paylaşamadınız yine?

-Hiç!
-Hiç!

Biz tabloyu nereye asalım ona karar
vermeye çalışıyorduk.

Evet, ben ışığı buradan daha iyi
aldığını düşünüyorum.

Ben de perspektifinin daha iyi
olduğunu düşünüyorum bu tarafın.

Ya bırakın şimdi ışığı perspektifi ya.
Allah Allah!

(Alkış sesi)

Tamam, tamam. Ee, siz ne yaptınız?
Annemler nerede?

Annenler kuaföre gittiler, büyük buluşma
için hazırlanıyorlar.

İyi tamam o zaman ben de Pelin'in
annesini almaya gidiyorum.

Hangi arabayla gideceksin?

Şe ya, sen bir garajdaki koleksiyona bak,
artık kıyafetine hangisi uygunsa...

...onunla gidersin değil mi?

(Gülme sesi)

Ya kendi arabamla gideceğim.
Neyle gideceğim başka?

Olmaz ya hayatta olmaz. Benim bütün
emeklerim, yaptığım her şey boşa gider.

Sosyetik bir aile öyle bir araba
kullanamaz, maalesef kural bu.

Yani Pelin'in annesini kendi arabanla
almaya gidemezsin.

Keşke araba kiralasaydık ya,
hiç aklıma gelmedi.

Çocuklar benim arabamla istediğiniz
yere gidebilirsiniz.

(Müzik - Neşeli)

(Müzik - Hareketli)

Buyurun efendim.

(Suzan) Hım.

(Müzik - Hareketli)

Pelin nerede ya?
Pelin bu sen misin gerçekten?

-Araba senin mi?
-Sence?

-Ne olur bu akşam açık vermeyelim.
-Merak etme bizimkiler evde hazırlanıyor.

Bu arada çok şık olmuşsun.

Sen daha şık olmuşsun.

(Cama vurma sesi)

Hadi çocuklar, geç kalıyoruz.
Oyalanmayın.

(Pelin) Tamam anneciğim.

(Müzik - Hareketli)

-Çalıştır hadi Umut.
-Evet.

(Marş basma sesi)

Yani hâlâ alışamadım.

-Ay kemerler.
-Evet.

Yeni değiştirdim de arabamı.

(Araba sesi)

Hatice teyzeciğim sana porselen makyaj
yapıyorum bittiğine çok güzel olacaksın.

Ya lütfen Burcu...

...yüzümü servis tabağına benzetme
de ne yapıyorsan yap Allah aşkına.

Hayriye teyzeciğim...

...ıslak görünümlü gloss makyaj senin
cildini daha taze ve genç gösterecek.

-Gözlerini kapat bir baz süreyim.
-Aman kızım bazlama gözleme istemem.

Kayseri mantısına çevirme de beni.

Hatice teyzeciğim sana kırmızı ruj
süreceğim.

Olmaz Burcu istemiyorum bu çok bağırır.

Lütfen benim işime karışmaz mısınız?
Bırakın işimi yapayım.

Burada UNESCO yararına toplanmadık
değil mi?

Ayrıca sana o müthiş görevimizi
hatırlatırım, niçin buradayız?

Ve bu kırmızı ruj var ya bu kırmızı ruj?
Her zaman klasiktir.

Ve sosyetede de makbuldür.

Hatice teyze, var ya ateş ediyorsun.
Bir baksana aynaya!

("Dört Mevsim - Vivaldi" çalıyor)

Gıy gıy gıy oğlum bu ne ya?
İçim sıkıldı vallahi benim ya.

İçim kıyıldı ya, anlamdım ki.
Yani bu nedir ya?

Çiftlik çiftlik olalı, böyle zulüm
görmedik ya.

Nerede büyüdünüz siz, Avusturya'da mı?

Her gün brüksellahanası yediniz,
Brüksel’den mi geldiniz ya?

Bu nedir ya bu?
Bu nasıl bir şeydir ya evladım?

Vallahi şimdi beni böyle ameliyata
alsanız narkozsuz bayılacak haldeyim ya.

O derece felaket durumdayım.

Bu şey yapan, çalan neydi?
Mozart mı?

Babacığım bu Mozart telif haklarıyla
ilgili sıkıntı çıkarmış da...

...bu Vivaldi'den "Dört Mevsim."

Hah, çiftlikte dört mevsimi yaşadık biz
çok şükür.

Baba öyle büyükelçi gibi giyinirsen
zaten olacağı bu.

Yani şu saçmalık bir an önce bitse de
kurtulsak yani.

Ben çok mu meraklıyım sanki?

Böyle papyon takıp evin içinde
nefes almadan gezmeye?

Fakat çocukların hatırına.
Mecburen katlanıyoruz... Lan...

(Nefes almada zorlanma sesi)

-Tamam, tamam oldu.
-Tamam.

Yani bilmiyoruz ki bu kadın
nasıl bir kadın?

Belki hakikaten iyi bir kadın gelecek.
Böyle tonton...

...sevimli bir teyze gelecek efendime
söyleyeyim.

Biz bekliyoruz hep böyle süslü
bir kadın.

Belki Adile Naşit gibi bir kadın gelecek
eve oğlum bilemiyoruz ki.

(Anahtar sesi)

Ah geldiler.
(Kapı açılma sesi)

(Kapı kapanma sesi)

Biz geldik.

Adile Naşit beklerken
Belgin Doruk geldi.

-Merhabalar.
-Merhabalar.

Suzan anne, buyurun. Babam.

Enchante matmazel.

Teşekkür ederim çok mersi.

Buyurun, buyurun çekinmeyin.

(Umut) Evet.

Bin mersi.

(Müzik - Neşeli)

-Hoş geldiniz, iyi akşamlar.
-İyi akşamlar.

Hoş geldiniz.

Hoş geldiniz efendim. Welcome
Sivuple sivuple!

(Gülme sesi)

İyi akşamlar hoş geldiniz.

Enchante, siz Hatice Hanım'ın
nesi oluyorsunuz?

Saçmalama Vedat, benim.
Ne diyorsun ya?

(Gülme sesi)

Saygılar, hürmetler.

(Müzik - Neşeli)

Efendim ailemin diğer üyeleriyle
tanıştırayım.

Annem Hatice Aslan.

(Gülme sesi)

Yolculuğunuz iyi geçmiştir umarım.
First class'da rahat ettiniz mi?

Teşekkür ederim çok rahat geldim.

Pelin söylemişti, hayvan severmişsiniz.
Çok mutlu oldum.

Evet seviyorum çok seviyorum.

-Aa, çok sever, tavukları ya--
-Babaanne!

Babaannem.

Büyük annem Hayriye Sultan.

Abdülhamid'in torunu.
Ay çok memnun oldum efendim.

-Aa, yok--
-Evet, evet.

Kuzen tarafından akrabası oluyor
değil mi Hayriye teyzeciğim?

Öyleymişim evet, öyleymişim.

Abim Murat.

Ünlü emniyet müdürü,
geleceğin içişleri bakanı.

Kısmet artık bakacağız.

Ece, Burcu'nun arkadaşı.

Hatice teyzemle
akraba kadar yakınız.

Ay evet.

-Bu da Burcu.
-Akrabanız mı Burcu?

-Hayır, Burcu evimizin--
-Geliniyim ben bu evin.

(Öksürme sesi)
Ben gelinim.

Murat'ın eşiyim. Biz evlendik.

Yalnız büyük abimle,
kardeşim bu gece çok önemli...

...bir konferans için
yanımızda olamayacaklar.

"Kutuplardaki ısınmanın, penguenlerin
sinir sistemine verdiği...

...etki" konulu konferansa katıldılar.

Ee, tabii insan ünlü bir cerrah olunca
her konferansında vazgeçilmez...

...baş konuğu oluyordur,
değil mi efendim?

(Gülme sesleri)

(Kadın TV ses) Vasfi Efendi
senin kocan abla.

(Kadın2 TV ses) Vasfi Efendi
benim kocam değil.

-(Kadın2 TV ses) Benim için bir yabancı.
-(Kadın TV ses) Hatice'm.

Sa-Sağ ol.

Evdekileri bayağı protesto ettim.
Yemeğe falan katılmadım vallahi.

Benden önce evlenmek neymiş görsünler.

Vallahi sen de olmasan
ne yapardım ben Sevgi? Sağ ol ya.

Vallahi bu haklı mücadelende seni
sonuna kadar destekliyorum Gayret.

Yani ne çeyiz bıraktılar, ne bir şey.
Hiçbir şey kalmadı ortada.

Kalmadı.

Ben bayağı kötüyüm ya.
Bildiğin buram yanıyor benim.

Vallahi iyi ki varsın kanka ya.
Sen de olmasan...

(İç çekme sesi)
Gayret, sence ben...

...nasıl bir insanım?

Sen bayağı insansın. Çok
güzel bir insansın.

İnsan evladısın bir kere,
her şeyden önce. İnsan gibi insansın.

Senden başka insan yok
gibi bir insansın yani.

Bir kere temizsin. Pırıl pırıl her yer.
Vallahi helal olsun sana.

(Sevgi iç ses) İyi bir şey mi dedi bu
yoksa kötü bir şey mi?

Hepsi bu mu peki, hı?

Ha, yo hepsi bu değil.
Bir kere güçlüsün sen.

İstikrarlısın, kararlısın, her şeyi…

...ne istersen onun
peşinde koşabiliyorsun.

-Ya harika bir insansın.
-Peki.

Bir kadın olarak ne düşünüyorsun
benim hakkımda?

-Kadın olarak mı?
-Yok, sehpa olarak Gayret!

Tövbe tövbe ya!

Kadın olarak düşünmedim ki ben öyle.

Düşünmedin yani öyle mi?

Yoo.

Düş... Düşünmedim. Şşt! Ne yaptın kız
sen birini mi buldun hayatına ha?

Çünkü yalnız çekilmiyor bu hayat.
Helal olsun kız sana.

Şimdi daha da sevdim seni ya vallahi.
Şşt, bana bak sana laf ediyor mu?

Canını sıkıyor mu? Bir şey
yaparsa bana bana söyle hemen, ben...

"Benim de Gayret diye
bir kankam var" de.

"Bir kodumu seni uzatır buradan" de.

(Gayret) Canımı sıkmasın benim.
Bana getir onu, ben anlatıyım ona.

Abla, şu elmanın dört bölü üçünü
bana verir misin lütfen.

Ya anne kesirleri çalışıyoruz da
dayımda aklı sıra espri yapıyor.

Ya dayı sen ne anlatıyorsun ya!
Konumuz basit şeyler.

Ee, zaten bayağı basit
kesirler bunlar yani.

Basit kesirler işte basit olanlar yani.
Hiçbir işe yaramayan.

...lümpen, niye var oldukları belli
olmayan. Bunları öğrenmesen de olur.

Bir de sosyetikleri var bunların.

Onlar da bizim evde
gözde gösterisi yapıyor şu anda.

Şş. Siz ne biçim anlatıyorsunuz çocuğa
öyle kesir mi olur?

-Kalkın, ben anlatırım.
-Sen mi anlatacaksın?

-Kalkın.
-Allah razı olsun ya.

Ee, o zaman biz de dambılların
yüzde 100'yle vücut çalışalım.

(Rıfkı) Ah. Ayağımı vurdum.

Keşke biraz da beyinlerini
çalıştırsalar bunlar.

Bak şimdi kesir konusunda
benim üstüme yok.

Çok iyiyimdir ben kesirler konusunda.

Ya anne, benim kafam çok kaşınıyor.

Sabahtan beri ders çalışıyorsun,
beynine kan hücreleri toplaşmıştır.

Ondan için kaşınıyordur kafan.

Ay yıkarım ben seni dersini bitirince.

Neyse konuya dönelim, kesirler.
Şey şimdi bak...

...bu kesirlerin olmazsa olmazı
ne biliyor musun?

Yeni, temiz, tertemiz bir ortamda eşit
şekilde kesilmesi.

(Müzik)

(Müzik - Hareketli)

Biraz bakımsız gördüm çiftlik evinizi.
Sanıyorum uzun zamandır kullanmıyordunuz.

Ama tabii sıcak, samimi, doğal.
Yani sevdim, sevdim.

Yalıya ne zaman geçiyorsunuz?

Şey de geçiyoruz biz... Şimdi yalının
birtakım tadilat işleri var.

Ee, girişteki sütunları ben hep Selçuklu
mimarisine uygun yaptırmak istedim.

Fakat Hatice, Osmanlı mimarisi
diye tutturdu.

Arada kaldık yıkıyoruz, yapıyoruz
yıkıyoruz, yapıyoruz.

Biraz uzadı tabii.

Ee Suzancığım, yalı o kadar büyük ki
yani çok vakit alıyor tabii tadilatı.

Ya mutfaktan salona gitmeye kalksanız
taksiye binseniz 130 lira tutar o kadar.

(Gülme sesleri)

Yapma.

Ee, anlayamadım.

Yani şöyle anneciğim, aslında oraya giden
konaklar hep bu şakayı yaparlarmış.

Şimdi onlar her gece böyle davet
verdikleri için celebritylere ondan.

Ha...

Biliyor musunuz geçen sene G20
zirvesi bizim yalıda yapıldı.

Ama o kadar sıkı tutuldu ki bu şey...

...toplantı. Basına falan
asla sızdırılmadı yani, öyle.

Aa, hiç duymadık.

Ya özel önlemler alındı da ondan.
Yani çok gizli tuttuk.

Trump'ın Putin'den haberi olmadı
desem yeridir.

(Gülme sesi)

Hatice hangisi sağda çatal?

Bu mu?

-Aman Allah'ım!
-Ayy ne oldu?

Ayy şatobiryan, bu et nefis olmuş.

-Aşçınız muhteşem olmalı.
-Evet, Suzan Hanımcığım...

...bu akşam bütün yiyeceklerin hepsini
ben kendi ellerimle hazırladım.

Sizin için lütfen. Lütfen.

Ay tebrik ederim, çok başarılı.

Eminim çok ünlü bir şeften
yemek dersleri aldınız.

Çok iyi derslerim.

Karıcığım, ya bu servis
tabağımı yenileyebilir misin?

Tabii ki kocacığım.

Çok teşekkürler. Zahmet olacak sana ama.

(Müzik - Hareketli)

Hayriye Hanım, siz neden
bir şey yemiyorsunuz?

Yiyeceğim.

-Yiyeceğim, yiyeceğim.
-Yiyecek ama...

...kendisi diyette. Çok
sıkı bir rejim uyguluyor.

Ah tabii tabii. Sağlıklı
yaşam şart değil mi yani.

Pelin söylemişti. Hatice Hanım,
siz de benim gibi...

...yoga ve pilates yapıyorsunuz değil mi?

Aa, düşkünüm. Çok, çok düşkünüm.

Yardım derneklerinden
fırsat kaldığı vakitlerde...

...ben mutlaka haftanın dört günü
hocamla birlikte pilates hocamla.

Özel hocam oluyor kendisi.
Onunla pilates yapıyorum.

Yoga yapmadan asla dışarı çıkmam ayrıca.

Sizinle çok iyi anlaşacağız desenize.

(Müzik)

(Suzan) Gelirken gördüm
böyle yeşillikler içinde...

...ne kadar geniş bir arazi,
ne kadar geniş.

-Yani kaç dönüm?
-50 bin.

Ee... Yazıyordur, tapuda öyle yazıyor...

...dur.

(Burcu) Yani tahmin ediyorum.

Karıcığım, bana bir bardak
su getirebilir misin?

Tabii ki hayatım.

50 bin dönüm yani adeta bir
golf sahası büyüklüğünde...

...anladığım kadarıyla değil mi?
Vedat Beyciğim...

...ee, siz de golf tutkunuydunuz
değil mi?

Tutkunuyum, evet. Golf, benim için
bir yaşam tarzı. Ben golfsüz yaşayamam.

Yani bütün dünyada herkes golf
deyince Tiger Woods'u bilir...

...ee, Tiger Woods da beni bilir.

Çocuklar ufaktı. Henüz o zaman
golf turnuvası var.

İki yerde birden oynuyorum ben,
koşturuyorum.

Bodrum'da topa vuruyorum, beni alıyorlar
jetle hop Antalya'ya indiriyorlar.

Antalya'da hop son deliğe tık. Bazen
golf için her şeyi unutuyorum.

-Yapma. Yapma. Yapma ya.
-Evet.

Unuttu. Unuttu. Hatta neyi unuttu
biliyor musunuz Suzan Hanımcığım?

Oğlumuz Mutlu'nun doğumunu unuttu.
Doğuma tek gittim ben.

My darling bunu seferinde yüzüme...

Canım...

(Gülme sesi)

Al aşkım suyun.

Çok teşekkür ederim.

Biz de ata biniyoruz,
boş zamanlarımızda.

Hı hı.

Kayak yapmayı da çok severiz.

Hatta Aspen bizim ikinci
yuvamız gibi bir şey oldu.

Yazları da İbiza'ya gideriz,
Mikonos'a gideriz.

Göle gideriz. Çok güzel
gölleri keşfetmeyi severiz.

Biz Como Gölü'ne gitmeyi bayılırız yani.
O kadar bayılırız ki, çok bayılırız.

Çocuk var mı peki?

Ee, yok. Ama düşünüyoruz yani.

Olursa iki tane çocuk düşünüyoruz.

Hı? Öyle mi?

Hı hı. Biri kız, biri erkek
olsun istiyoruz.

Ama şu an biz birbirimize vakit
ayırmayı tercih ediyoruz tabii.

Biz romantizmin tadını
çıkarıyoruz şu anda.

Yani çok romantiktir benim kocam.

Bana sürprizler yapmaya bayılır.

Yani odaya girerim,
bir bakarım ki sürpriz.

Hediye almış, hediye var.

Yani biz çok aşığız şu anda birbirimize.

Parçalayacağım az kaldı, ben bunu
parçalayacağım.

Ben sana yardım ederim
Hatice teyzeciğim.

Et kızım, et. İkimiz parçalayalım.

Sonuç.

Dört bölü üç. Doğru
yaptım mı Gayret abi?

Hem de çok doğru yaptın.

Vallahi sen bayağı küçük Einstein
oldun başımıza ha. Aferin.

İyice ısındın mı Rıfkı ha?

Isın ısın biraz böyle boşuna...
Boş yap böyle, boş.

Ha şunu. Hah. Hah.

-Kesin sakatlık çıkacak ya.
-Oğlum yanıyorum, hadi.

-Hadi başlayalım artık.
-Tamam, al.

-Hazır mısın?
-Ver, ver, ver.

(Tükürme sesi)

Evet.

-Hazır bırak.
-Bırakıyorum.

-Bırak.
-Bıraktım.

Bir, hafif bu.

Hah, şimdi...

...böyle güzel güzel şekerler,
glikozlar beyninize girsin ki...

...enerjiniz çoğalsın yani.
Çok çalıştınız bugün.

-Sağ ol bro. Eyvallah.
-Bro?

-Hafif bu kanka. Biraz koymamız lazım.
-Rıfkı yemin ediyorum...

...koparmada, silkmede,
inatta rekor kıracaksın ya.

Yeter be oğlum, yeter bu kadar.

Sen ağırlıkla değil, tekrar
sayısında rekor kır.

-Hadi bakalım.
-Kanka bu bana hafif.

Lisede bana Rambo Rıfkı diyorlardı,
oğlum. Çak gitsin beşer kilo daha.

İyi. Al.

Üç, iki, bir taktım.

Cık. Bu da hafif ama
bir deneyeyim bakayım.

(Nefes sesi)

Şş! Sessiz olun. Ders
çalışılıyor herhalde burada! Cık!

(Gayret) Dört bölü üç olarak çıktı.

Şimdi tam altında bak burada
başka bir tane daha var.

(Müzik)

Aman karıcığım dikkat et tamam mı?
Böyle...

...çocuğu falan sarsma.
Sağdan sağdan ufak ufak yürü, hadi.

Gayret'im bir şey soracağım.

Daha doğuma beş hafta var, niye
aldın ki doğum çantasını yanımıza?

Olsun sen sancın mancın tutar,
Allah muhafaza yanımızda bulunsun.

Tedbir amaçlı aldım ben onu.

Tamam Gayret'im, ne olur
sevgilim, panik yapma.

Ben panik manik yapmıyordum.
Karım benim ya, öyle şey mi olur.

Ah! Ay.
(Bağırma sesi)

Hayt! Ho!

Çocuk geliyor. Çocuk geliyor.
Çocuğum geliyor.

Ambulans çağırın. Sağlık bakanlığı,
akut, itfaiye!

-Gayret...
-Karım, karım.

Çocuğum.

Yanlış alarm, yanlış alarm babası.
Tekme atmış ya.

Ayy eşek sıpası, hemen tekmeler falan
daha şimdiden.

Kurban olurum, yapma ya öyle.

Vallahi çok yaramaz bir şey olacak bu.

Eminsin değil mi? Bu...

...gerçek sancı değil, değil mi?
Tekme mi attı?

-Eminim Gayret'im, merak etme.
-Tamam.

Ha, dur dur.

(Müzik)

Ah Gayret, sen dünyanın en iyi
babası olacaksın, biliyor musun?

Ee, en iyi annesine,
en iyi baba olacağım.

(İç çekme sesi)

Kanka sen on kilo düzle buna,
on kilo daha çak.

(Halter sesi)

Hadi bakalım.

Tamam, şunları da kaldırıyorum.

(Zorlanma sesi)

Kanka. Kanka!

Rıfkı. Rıfkı! Ya gitti çocuk.

Ay! Ay ne oluyor? Rıfkı!
Rıfkı, kardeşim iyi misin?

Nefes alamıyorum.

(Öksürme sesi)
Ay boynu moynu kırılmasın.

Al işte ya.

Bir rekor denemesinin daha sonuna
geldik, bu Rıfkı genelde böyle yapıyor.

(Öksürme sesi)

Sıkıntı yok.

(Hatice) Ee, Suzan Hanım Paris'te
havalar nasıldı?

Gerçi bu mevsim biraz sert olur. Biz pek
gitmeyi tercih etmiyoruz onun için.

Evet, biraz sert ama ben seviyorum.
Yıllardır, alıştım.

Anneciğim, şeker?

Aa, yok canım. Teşekkür ederim, bıraktım.

Karıcığım, çay biraz açık olmuş da
yenileyebilir misin?

Tabii ki hayatım.

Ee, seninle evlensek gerçekten
benim canıma okuyacaksın galiba.

Ben o zaman senin çayını tazeleyeyim.

Güzel güzel çayını
tazeleyeyim sevgili eşimin.

Bayıldım vallahi size.

Hayırsever, hayvan sever, modern.
Ee, yani hayran kaldım.

Ah çok teşekkür ederim.
Bilmukabele şekerim.

Kız, Hatice tavukların
hepsi bizim bahçeye girdi.

Tavuk mu dedi, Hatice Hanım size mi
söyledi?

Ay yo yo. Hayır, benimle
hiçbir ilgisi yok.

Buraya kadarmış Pelin,
ben sana söylemiştim.

Şey biz yalıdayken çiftliğe
bakan bekçi vardı...

...onun karısına sesleniyor herhalde.

-Yanlış mı geldim ben?
-(Burcu) Yanlış geldiniz.

Kime geldiniz bilmiyoruz ama...

...sanırım bahçıvanın
karısına geldiniz ama...

...karısı yok, siz isterseniz
bahçıvana sorun.

-Bahçıvan mı?
-Evet, bahçıvan.

Siz niye ineklere de selam söyleyin,
kuzulara da selam söyleyin.

O Hatice miydi? Benziyor Hatice'ye ama.

Hi, değişik insanlar oluyor,
böyle çıkıyor karşısına insanın.

Ee, saat de geç oldu. Biz yavaş yavaş
kalkalım diyoruz.

Sizin gibi asil bir aileyle
tanıştığımız için çok mutluyuz.

Her şey için çok teşekkür ederiz.
Yemekler de enfesti.

Ay Suzancığım, ne demek zevkti.

Bir daha geldiğinde
Cafe de Paris yemeği.

Fransızlar bile bizim gibi
yapamaz, aa benim gibi.

Oldu, o zaman ben bırakayım sizi.

Enchante.

Hoşça kalınız.

Matmazel.

Güle güle, hadi bakalım.

İyi akşamlar.

(Müzik)

(Hatice) Aay...

Ayy!

Ayy ayaklarım şişti, bu ne ayol.
Bu nedir ya?

Öff. Sıdıka da gelecek zamanı buldu,
görüyor musun?

Bir ayran yap da içelim Hatice.

Aman be Hatice'm.

Yiyemedim şunlarla bir türlü yemek.

Vallahi açlıktan öleceğim
ha, midem sırtıma yapıştı.

-Ne biçim şey bu be.
-Ben sana bir menemen yapayım mı?

Ahh yap kızım hadi vallahi.
Hi, hadi kızım, hadi.

Ay Allah razı olsun.

Neydi Burcu o nikâh meselesi?

Yok kayakmış, plajmış.

-La Fontain’den masallar.
-Hatice teyzeyi düşündüm ben.

Ne deseydim? Bu evin yarısı benim mi
deseydim Suzan teyzeye?

Ece gel hadi. Seni de eve bırakayım.
Şimdi araban Umut'ta geri dönemezsin.

Ya çok sevinirim Murat.
Tamam, hadi gidelim.

Ya ben de geleyim.

Bugün bir sürü sinir, stres,
değişik olaylar yaşadık...

...ben de biraz hava almış olurum hem.

Canım bahçede gez, havanı al.

Yani gelmene gerek yok.

Ececiğim, sen kötü fikirlerini
kendine saklasan.

İyi hadi.

(Müzik)

(Müzik)

(Ece) Muratcığım, sana da zahmet oldu.

(Burcu) Evet, hakikaten zahmet oldu.
Bize zahmet verdin şu anda.

Sen karışmasan mı acaba Burcu?

Ya sana ne oluyor her yerden geliyorsun,
her yerde karşımıza çıkıyorsun?

Hayır, kambere de ihtiyacımız yok ki
sen bizim sürekli peşimizdesin.

Niye peşimizdesin, peşimizde
dolanmasan mı artık?

Ayrıca biz düğünü de sensiz yaparız,
düğün olacaksa eğer.

Ah ne kadar ironik Burcucuğum ya.

Ya yalnız sana pek olmuyor yani.

Anlam kaçıyor, biraz daha zeki
olman gerekiyor böyle şeyler için.

(Gülme sesi)

Ya sen benim zekâma laf mı ettin?

O kötü esprileri yapan sen,
sürekli saçma sapan konuşan sen...

...benim zekâma laf ettin ha?

Ederim tabii o zaman zeki olsaydın,
hayret bir şey.

Allah Allah! Espri yapan sensin,
zeki olmama gerek yok yani.

Hadi bir yarım saat ya,
lütfen sessiz kalalım.

Bak Allah aşkına ya. Hadi fazla
bir şey istemiyorum lütfen.

Tıp. Hadi bir, iki, üç tıp.

Murat, sen de azıcık hızlı gider misin
lütfen? Kaplumbağa gibi niye gidiyorsun?

Biraz hızlı git ki hemen
Ece'yi bırakalım.

Ece'den kurtulalım bence bir an evvel.

Ah! Korktuğum gibi olmadı.

Harika insanlar.
Tam idealimdeki gibi.

Kibar, zarif, kültürlü.
Aferin Pelin, aferin.

Harika bir aile seçmişsin. Sonunda
genlerim bir işe yaramış.

Ya anneciğim yani hiçbir şey
göründüğü gibi olmaya da bilir.

Nasıl yani? Ya bak bildiğin
bir şey varsa Pelin...

...baştan söyle hiç
başlamasın, bulaşmayalım.

Yok, yok öyle demek istemedim. Yani
göründüklerinden daha anlayışlı...

...daha sıcakkanlı, daha fedakâr
insanlar olabilirler demek istedim.

Bir an korkuttun beni. Neyse
Pelin, bunları sabaha konuşuruz.

Bak uyku saatim geldi, yatmam lazım.

Yani şu anda hücreler bölünüyor.
Vücudum melatonin salgılıyor.

Eğer hemen yatmazsam sabaha
gözaltlarım mor kalkarım.

-Tamam canım, ben yatıyorum.
-İyi geceler anneciğim.

Ha, bu arada sen de yat bebeğim.
Tabii, erken yaşlanmak istemiyorsan.

(İç çekme sesi)

(Ayak sesi)

(İç çekme sesi)

Ne yapacağım ben ya?

(Müzik - Duygusal)

Çünkü seni seviyorum.

Ve deli gibi seviyorum.

(Müzik - Duygusal)

(Araba sesi)

Ne düşünüyorsun?

-Dantel örtüleri.
-Ne alaka?

Çeyiz sandığındaki dantel örtüleri işte.

O el emeği göz nuru örtüleri,
sabunlukları.

Hatta patikleri bile.

Benim hiç öyle çeyizim olmayacak.

Hazırlayan kimse olmadı.

Olamayacak da.

Ee, sen hani öyle şeyler
kullanılmaz demiştin.

Yani kullan ya da kullanma. Sonuçta
seni düşünen birileri var.

Seni düşünen, senin için
hayaller kuran bir ailen...

...annen var.

Benim, asla dantel örtülerim olmayacak.

(Müzik)

Güneş...

...sen niye başını kaşıyorsun
anneciğim öyle sürekli?

Ha? Ay yoksa gel bakayım buraya.

(Müzik - Hareketli)

Ay! Ay ay! Güneş, sana
çok acı bir haberim var!

Bitlenmişsin!

Ya Allah'ım ne yapacağız ya?
Bu halde okula da gidemezsin!

Ya tam da ödevlerimi bitirmiştim.
Niye okula gidemiyorum ki ya?

Ya bak hâlâ okul diyor. Seni iyice şöyle
bir yıkamamız, çitilememiz lazım.

(Sevgi) Psikolojik olarak ben de
başladım. Ya birine bulaştırdıysan?

(Müzik)

(Burcu) Öff!

Allah Allah, neye kaşınıyorum ben ya?
Az mı yıkandım acaba?

Hı hı, az yıkandın Gayret abi. Tam
iki saat 13 dakika yıkandın.

Az yıkanmışım işte.

Gelip kapıyı ikide bir vuruyorsunuz,
vuruyorsunuz ben orada yıkanamadım.

Ya sen yıkanana kadar ben 100
sayfalık bir roman bitirdim.

Ayrıca oje bile sürdüm.

Oo... O da bir şey mi?

Benim abimi beklerken Savaş ve Barış'ı
bitirmişliğim var.

Ben de evin bahçedeki
verandanın üstünü ve...

...oturacak yerlerini bitirdim,
Gayret'in banyo süresinde.

Sen onları dinleme kuzumun kuzusu.
Temizlik imandan gelir.

-Yıkan çocuğum sen, yıkan.
-İzin, müsaade etmiyorlar ki...

...yıkanayım adam akıllı.

-Ama çok kaşınıyorum ya.
-Kaşınma evladım.

Kaşınma. Sen her zamanki gibi mis gibi
kokuyorsun. Gel bakayım buraya.

Psikolojik bu anneciğim, bu psikolojik.
Başka şeyler düşün tamam mı?

Rahat ol artık tamam mı?
Başka şeyler düşün.

Başka şey... Ne düşüneyim?

Tamam düşün... Başka şey düşündüm.

-Dün ne yaptınız, nasıl geçti dün?
-Vallahi güzel geçti.

Rollerde ufak tefek aksamalar oldu ama
yine de Aslan ailesi...

...çok güzel idare etti. Harikaydılar
vallahi ben bile inanamadım.

"Ya olduğun gibi görün ya da
göründüğün gibi ol" demiş Mevlana.

Boşuna dememiş herhalde değil mi?
Biz böyleyiz, Allah Allah!

Doğru söylüyorsun vallahi anne ya.
Neysek oyuz. Oyunlar moyunlar.

Tabii canım, bizim stilimiz belli.

Moda dediğin şey insanın kendine
yakışanı giymesi demek.

O da nedir, çubuklu pijama. Sosyete
bunu bilmiyorsa, kendi kaybeder.

(Gülme sesi)

(Kuş cıvıltısı sesi)

Anneciğim, bak saçını
bit ilacıyla taradık.

Sirkeli suyla da iyice
yıkadık, sen merak etme.

İnşallah kurtulacaksın
bu bitlerden.

Ya anne bir şey söyleyeceğim.

Sen benim kıyafetlerimi,
çarşaflarımı niye...

...balkona seriyorsun, yani
yıkaman yetmiyor muydu?

Cık, dışarı çıkarttım ki bitler
insanlardan ayrı yaşayamazlar.

-O yüzden astım öyle dışarıya.
-Aa, öyle mi?

O zaman bitler insanları çok seviyor.
Ya üzüldüm şimdi.

Aç bakayım ağzını. Allah Allah,
üzülmüşmüş.

Ya istersen kafanda besle bitleri, ha
ne dersin?

Soranlara da dersin ki evcil hayvan
olarak bit besliyorum, tövbe tövbe.

Al bakayım şunu. Güzel güzel
meyveni ye, televizyonunu izle.

Ben de gidip bir Gayret abine bakayım.

-Niye?
-Niye mi?

Beraber ders çalıştınız ya.
Sürekli düşünüyorum.

-Ya Gayret'e bulaştırdıysan.
-Ama Gayret abi çok titiz.

Ben onu bulaştırdıysam o bana çok kızar.
Ve bir daha ödevlerime yardım etmez.

Anneciğim, üzülme Allah Allah! Senin
bir suçun yok ki.

Niye kızsın sana? Muhtemelen
sana da biri bulaştırmıştır.

Siz madem bu halinizden
böyle gayret memnunsunuz.

Dün niye öyle numaralara giriştiniz peki?

Ha? Ya sizin zaten...

...servetten çok daha değerli
zenginlikleriniz yok mu?

-Orası öyle.
-Niye olacak?

Umut'la Pelin için.

Vallahi ben onu bunu bilmem ama
böyle işlere bulaştınız mı...

...öyle kurtulması kolay olmuyor.

Yani bir de bunu sürdürmek
için sürekli...

...rol yapmak zorunda kalacaksınız,
haberiniz olsun.

Benden söylemesi.

Aa, yok anneciğim, biz öyle
bir kereliğine yaptık.

Biz bir daha Suzan Hanım'ı
nerede göreceğiz?

Düğünde göreceğiz, iki
oynayacağız o işte bitti gitti.

Orada ortaya çıkıp göbek attın mı zaten
zengin, fakir fark etmez.

Herkes oynar.

Bonjour herkese.

Aa, ay.

Suzan Hanım sizin burada ne işiniz var?

Uygunsuz bir zamanda mı geldim acaba?

Dün akşamdan çok farklı
görünüyorsunuz da.

Ee... Şey... Ee... Biz kahvaltı
yapıyorduk da buyurmaz mısınız siz de?

Evet, şimdi zenginliğe
yatay geçişi nasıl yapacaksınız bakalım?

En iyi savunma her zaman saldırıdır
Murat.

Şu anda sosyete kurallarına göre
iki hatayı üst üste yaptın.

-Allah Allah! Neymiş onlar?
-İzle de gör.

Suzan Hanım, hoş geldiniz.
İyi ki geldiniz ama...

...yani böyle uygunsuz bir saatte
haber vermeden geldiniz.

Ee, tabii biz ailecek, yani
Aslan ailesi olarak şaşırdık birazcık.

Ay, haklısınız. Kabalığımı
mazur görün ama...

...yani ben birlikte yapabileceğimiz
aktiviteleri düşününce...

...bir anda heyecana kapılıp
kendimi burada buluverdim ya.

Aa, bak çırpı bacak durumu nasıl
toparladı anne.

Kadın öyle kalakaldı, hiçbir şey
söyleyemiyor, bakıyor.

Deli, deliyi görünce sopasını
saklarmış. Demin öyle oldu.

Ee, şey... Sizi bu arada evin
büyük oğluyla biz tanıştırmadık.

Gayret abi dün gece aramızda yoktu.

Aa, evet beyefendiyi
ilk kez görüyorum.

Ben tanıştırayım sizi. Oğlum, Gayret.

Gayretciğim; Suzan Hanım,
Umut'un kayınvalidesi.

-Memnun oldum.
-Ben de memnun oldum.

-Oğlum kaşınma.
-Kaşınıyorum.

Evet, ben yüksek müsaadenizle
izninizi istiyorum. İşe gitmem lazım.

Yalnız umarım uşaklarım arabayı
hazırlamıştır.

-Vallahi yoksa çok kızacağım.
-Kaç.

Yani...
(Sandalye sesi)

Kusura bakmayın Suzan Hanım,
böyle yükseldim biraz ama...

...bu tip gecikmelere
hiç tahammülüm yok.

Ee... Yalnız bu arada vallahi
sizi de çok kıskanıyorum.

Böyle Suzan Hanım'ın
aktiviteleri varmış...

...artık kim bilir
nasıl eğleneceksiniz!

Yani düşünmek bile istemiyorum.

Aynen öyle olacak. Çok şey
kaçırıyorsun.

Farkındayım, farkındayım.
O zaman size iyi eğlenceler.

-İyi eğlenceler.
-Sağ ol, sağ ol hayatım.

-(Hatice) Hadi canım güle güle.
-Kolay gelsin hayatım.

Suzan Hanım bu arada ne alırsınız?
Biz size bir şey ikram edelim.

Ee... Americano? Cafe latte?

Pelin sen nasıl katlanıyorsun
kendi hayatına ya?

Anlamadım?

Ya ben böyle bir gün
zenginmiş numarası yaptım...

...böyle aşırı içim sıkıldı.
Senin ömrün böyle geçiyor bir de.

Haklısın, zenginlik gerçekten
çok sıkıcı.

Hatta beni bu saplandığım zenginlik
hayatından çekip kurtardığın için...

...ben sana âşık oldum.

Pelin dalga geçme.

Ben sıkıldım derken yani bayağı bayağı,
ciddi ciddi sıkıldım diyorum ya.

Ya altı üstü iki gün
katlanacaksın anneme.

Sonra gidecek zaten, ne var bunda?

Ay! Aa! Ben sana hediye aldım ya,
onu vermeyi unutmuştum.

Bakayım yum gözünü bakayım.
Aç avucunu.

-Bana hediye mi aldın?
-Ya sen beni bir dinle, yum gözünü.

-Tamam.
-Aç, avucunu aç.

Umut açayım mı artık gözümü?

Umut?

Ne yapıyorsun? Nereye gidiyorsun?

Şey aa... Benim çok içimden çalışma
isteği geldi de. Hiç böyle olmamıştı.

Ya Umut saçmalama. Beni burada
yalnız bırakamazsın.

Artık çok geç. Duymuyorum seni,
çok uzaklaştım.

Ya ben seni nasıl duyuyorum o zaman?

Of Umut ya, çok gıcıksın!

Aslında birlikte yapacağımız
bir program hazırlamıştım.

Yogayla başlarız diye düşünmüştüm ama
siz pek bir moralsiz gözüküyorsunuz.

Ya böyle bir coşku eksikliği,
bir böyle moralsizlik.

Yani auranız berbat durumda.

Ne berbatmış Burcu?

Hayriye teyzeciğim, auranız dediği
insanın enerjisi.

-Yani enerjiniz düşük diyor.
-Hıı.

O yüzden yogadan vazgeçtim,
kahkaha terapisi yapacağız.

Hı?

Yani affedersiniz, ne dediğinizi
anlayamadım.

Kahkaha terapisi Fransa'da çok yaygın.
Hatta burada da bazı şirketler...

...çalışanların motivasyonunu ve
enerjisini yükseltmek için...

...kullanıyorlarmış.
(Gülme sesi)

Aa, kahkaha terapisi öyle mi?

Aslında Hindistan'dan
çıkma bir yoga türü.

İnsan böyle rahatlatan, stres attıran
bir terapi.

Yani siz fıkra falan anlatacaksınız,
biz de güleceğiz?

Yok, yok sadece güleceğiz.

Kendi kendine gülene
deli derler kızım.

Aa, deliler çok mutludur
Hayriye Hanımcığım.

Şimdi size nasıl yapılacağını
anlatacağım.

Evet, başlıyoruz. Ne yapıyorsam
aynısını yapacaksınız.

Ha ha ha!

-(Hep bir ağızdan) Ha ha ha!
-Ha ha hahaha!

-Ho ho ho!
-Ho ho ho!

-Hi hi hi!
-Hi hi hi!

-Ha ha ha!
-(Hayriye) Ha ha ha!

Ho ho ho! Hi hi hi!

He he he he!

-Ha ha ha!
-Ha ha ha ha!

-Hi hi hi!
-Hi hi hi hi!

Ho ho ho! Hi hi hi!
Ha ha ha! Ho ho ho! Hi hi hi!

(Suzan) Hadi hadi hızlı.
Ha ha ha!

Evet aynen, ha ha ha!
Hadi hadi hızlı.

(Gülme sesleri)

Görgü tanığı, çizimin tıpa tıp
saldırgana benzediğini söyledi.

Bütün ekiplere dağıttık.
Ece bu işi iyi kıvırdı devrem.

Daha önce çizdiği robot resimden de
bir suçlu yakaladık değil mi?

Evet, hem de aynı gün.

Tebrikler Ece. Yani çok kısa sürede
emniyete bayağı faydalı oldun.

Ya çok teşekkür ederim Murat.

Yani elimden geleni
yapmaya çalışıyorum işte.

Aslında bir şey söyleyeyim mi?
Yani hiç mütevazı olamayacağım.

-Bence ben işimi gayet iyi yapıyorum.
-Aynen böyle.

Bak unutma her başarılı çizimin,
bir suçlunun ortalıkta...

...rahat rahat dolaşmasını
engelleyecek.

Ya suçlu demişken Burcu ne yaptı?

Dünkü hengâmeden sonra
uyanabildi mi acaba?

Yok, pek öyle bir şansı kalmadı.
Suzan Hanım geldi.

Yine bizimkilere çok güzel
bir program hazırlamış.

Onlarla birliktedir yine.

(Ayak sesi)

Programın ikinci durağı için
yolumuz bir hayli uzun hanımlar.

Aa, daha gelmedik mi? Burası değil mi?

Henüz gelmedik. Bir 10 yıl daha
geriye gideceğiz.

Yani bu maskelerle işimiz bittiğinde
10 yaş daha gençleşmiş gibi olacağız.

Ay 10 yıl mı? Ay keşke
daha çok sürdürseydim.

Bu maskeler cildi canlandırıyor,
gözenekleri küçültüyor...

...ve derinlemesine temizlik yapıyor.

Yani Fransa'dan her geldiğimde buraya
muhakkak uğrar, bu bakımı yaptırırım.

Ee, siz de herhalde gidersiniz
güzellik salonlarına değil mi?

-Gidiyorsunuzdur?
-Ay tabii şekerim.

Biz evin salonundan daha çok güzellik
salonlarında vakit geçiriyoruz.

-Değil mi Burcucuğum?
-Ee, tabii tabii.

Yani hatta bazen bizim geceleri böyle
güzellik krizimiz tutar.

Ay biraz güzelleşelim, ay bu kadar
güzellik bize yetmiyor deriz...

...gideriz, açtırırız salonu,
yaptırırız maskelerimizi.

Ama eminim sizin salon buranın eline
su bile dökemez.

Yani o kadar memnun kalacaksınız.

Ay burnuma mis gibi
salatalık kokusu geldi.

Ay canım nasıl bir çoban
salatası çekti şimdi.

Bu maskenin çok da bir farkı yok
zaten Hayriye teyzeciğim.

Yani salatalık var, nane yağı var.
Ee, limon da var.

Tevekkeli değil.

Yani diyorsunuz ki Suzan Hanımcığım,
maskeleri çıkardığımızda...

...10 yıl gençleşeceğiz öyle mi?

Aynen öyle Haticeciğim.

Ne oldu anneciğim?
Memnun olmamış gibisin.

Olmadım tabii Burcucuğum.

10 yıl gençleşirsek senin
ergenliğine gideriz.

Bir de onunla mı uğraşacağız canım?

(Müzik)

Allah Allah!

Ne oldu ki şimdi bu hep...
Böyle bir şey mi olur ya?

Oğlum ne oldu ya? Yediğin
bir şey mi dokundu?

Niye kaşınıyorsun böyle sen?

Ne dokunacak baba? Yediğim
bir şey dokunmuş olsa?

Allah Allah! O zaman niye böyle
hatır hutur kaşınıyorsun?

Bilmiyorum, ne bileyim ben.
(Kapı zili sesi)

(Kapı açılma sesi)

-Eyvah!
-Eyvah demeye mi geldin?

Gayret, ben senin neden kaşındığını
biliyorum.

Nereden bileceksin sen benim
neden kaşındığımı ya?

Baş benim, saç benim, kaşınan benim.
Allah Allah! Kanka sen de ha!

Kaşınıyorsun çünkü bitlendin.

Kızım, asıl sen şimdi kaşınıyorsun ya.

Gayret gibi titizlik hastası
bir adama şakayla da olsa...

...sen bitlendin denir mi ya?

Şaka yapmıyorum ki zaten.
Bakın bit ilacım da elimde geldim.

Ben bir kere ömrü hayatımda
kaşınmadım Allah Allah!

Ömrü hayatımda da bitlenmedim.
Ne kaşındım, ne bitlendim.

Hani ilkokulda olsam bir çocuktan
geçti diyeceğim ama çocuk da...

Çocuk...

Güneş.

(Kaşıma sesi)

Bitlendim, bitlendim, bitlendim!

Yoo, oğlum! Gayret evladım!
Gayret yavrum.

Gayret! Gayret!

(Suzan) Ya, sonuca şaşırdın
değil mi Haticeciğim?

Yani cildim bir an nasıl böyle
parlak oldu diye...

...şaşkınlıktan şu an kafanı
kaşıyorsun, olayı çözemedin.

Ya galiba çok şaşırdım. Baksana
kaşıntım bir türlü geçmek bilmiyor.

Dur, bir sürprizim daha olacak.
10 yaş daha gençleşeceğiz.

(Gülme sesi)

Yani demek ki buradan çıktıktan sonra
seksek oynamaya gidebiliriz.

Ay nedir böyle Suzancığım?
10 yaş, 10 yaş...

...bayağı çocukluğumuza gidiyoruz ayol!

Fakat bunun için küçük bir
operasyon yapmamız lazım.

Ne? Operasyon mu? Ne operasyonu?

Botoks yaptıracağız.

Botoks mu?

Nerede kaldı bu Mutlu'lar? Şimdiye kadar
çoktan gelmiş olmaları gerekiyordu.

Hayriye teyzeciğim, sen eve
dönmek istediğinden emin misin?

Keşke kalsaydın bizimle.

Yeter kızım, bana bu kadarı yeter.

Ben eve döneyim. Taş yerinde
ağırdır demişler.

En iyisi eve dönmek.

Hayriye teyzeciğim vallahi senin
gençlerden aşağı kalır bir yanın yok.

Yani eline o terliği aldım mı tam
12'den vuruyorsun.

Hiç ıskalamıyorsun. En çok da ben
yaşadım, ben bilirim.

Kızım, söyleme öyle herkesin içinde,
aa ah ulu orta!

Duyan da bir şey sanacak.

-Az değil, az değil.
-Hadi siz içeri girin, hadi.

Ay yok canım, bekleriz biz Mutlular
gelene kadar, yalnız kalma sen.

Yok kızım, zaten çocuklar da
neredeyse gelir.

Siz içeri girin, Hatçe'yi yalnız
bırakmayın.

O böyle şeylere alışık değildir.

Yanında durun ha.

Ha işte, geliyorlar zaten onlar da.

-Hah.
-İyi, tamam. Girelim o zaman.

-Hadi babaanne, hadi.
-Görüşürüz.

Tamam. Hadi gidin, hadi. Hatçe'yi
yalnız bırakmayın ha.

Nerede kaldın evladımın çocuğu?

Bu kırmızının aklına mı uydun, beni
bekletme rekoru mu kılıyorsun burada?

Hayriye teyze, taksi yoktu ya,
yürüyerek geldik.

Ya, senin için.

Sen olmasan konu hayatta yürümem.
Senin için yürüdüm babaanneciğim ya.

Allah Allah! İyi hadi bir taksi
çevirin de gidelim, hadi.

Cık, çeviremeyiz.

Yolda o kadar çevirmeye çalıştık,
hiçbiri durmadı.

Herhâlde değişim saati falan, boş
olan da durmuyor yani.

Allah Allah! Yürüyerek mi gideceğiz
evladım eve?

Yok, hayatta olmaz. Kusura bakmayın.

Ben bir daha yürürsem yolda ölürüm
falan ya, yürüyemem ya.

-Nasıl--
-Neyle gidelim oğlum?

Ece'nin arabasıyla gidelim.

Aa, beni bırakır çabuk çabuk
dönersiniz siz.

Arabanın anahtarı nerede?

Araba şurada bak. Ah anahtarı da
şeye bıraktı ya.

Böyle hani sakallı bıyıklı bir şey
var ya pişpirikten hani?

Papaz mı ne? Ona diyorum,
ona bıraktı.

-Vale, vale diyor, vale.
-Vale.

Aynen vale.

Neyse işte.

Burada o zaman.

-Ona bıraktı işte.
-Ee, vale yok ama.

Aynen.

(Çekmece açma sesi)

(Araba açılma sesi)

-Buldum, bu.
-İyi.

-Hadi gidelim.
-Ee, hadi gidelim.

Hadi beni götürün. Sonra çabuk çabuk
geri gelirsiniz.

(Nefes sesi)

Ya Pelin!

Tamam artık, üzülme.

Bak, hepimiz elimizden geleni
yapıyoruz senin için ha.

Gül hadi azıcık, gül bakayım. Gül.

Ondan değil.

Anneme bir sürü yalan söyledim
bir de yetmezmiş gibi...

...bu yalanlara sizi de bulaştırdım.

Buna canım sıkılıyor.

Ya sen sıkma canını, önemli
değil ki böyle şeyler.

Ya ayrıca sen annene yalan
söylediğine göre...

...Umut'u gerçekten seviyorsun.

Evet.

Ama böyle zengin rolü yapmasını değil.

Onun olduğu gibi olmasını seviyorum ben.

Böyle tuhaf tuhaf espriler yapmasını.

(Gülme sesleri)

Umut...

...sen bu haberde elim bir kaza geçirdi
demişsin ama kim olduğunu yazmamışsın.

Yazmışım işte, elim bir kaza geçirdi.

Kaybettik onu, yok.

Çocukça davranmasını.

(Gülme sesi)

Üçüncüde yapıyorum. Bunu hep yaparım.

Yapamıyorsun gibi geldi bana da.

Oo!

-Bravo!
-Nasıl yaptım?

Bir şey anlatırken yaşadığı heyecanı.

(Pelin dış ses) O an sanki tekrar
yaşıyormuş gibi anlatması.

O anlık bir şey değil.

Üç saat falan koştuk boğanın peşinden.

O gidiyor gidiyor, biz peşinden böyle
nefes nefeseyiz.

Sesler falan çıkartıyor böyle en son
artık bir çıkmaz sokağa girdi.

Sağa sola baktı, durdu.

Hemen döndüm dedim.
Evet sayın seyirciler dedim.

Dememle bu geldi bana arkadan
böyle bir koydu. Böyleyim bak.

Böyle bak, böyle.

(Umut) Nasıl artık kötü olduysam.

En az üç metre böyle bayağı yere
paralel böyle uçtum tamam mı?

Artık yani hani ama görüntü güzel,
haber için çok iyi.

Böyle hani muhabir elde mikrofon böyle
paramparça, böyle havadayım falan.

Görüntü güzel.

Artık nasıl vurduysa hani havada bak.

Başlığı bile buldum, haberin
başlığını buldum.

Kurbanlık peşindeki muhabir
kurban oldu.

Bak, bak! Nasıl?

İç acıtıcı. Yani vuracak bir başlık,
hani çok güzel bir başlık.

Kameramana dedim ki, nasıl dedim
güzel çektin mi, nasıl görüntü?

Abi dedi baştan alabilir miyiz diyor ya!

Birbirine uymayan kıyafetler
giyinmesini.

(Müzik - Duygusal)

(Gülme sesi)

Döke saça bir şeyler yemesini.

Yani, onun doğal hâlini seviyorum ben.

(Müzik - Duygusal)

Ya abi, sence Pelin beni
olduğum gibi seviyor mudur?

Yani böyle, yalan dolan sosyete
hâller pek bana göre değil ya.

Zaten rol yapmıyor muydunuz oğlum?

Ya rol yapıyoruz evet ama...

...hani böyle sanki içten içe hani
biraz böyle ol.

Hani bizim dünyamızdaki insanlar gibi
ol diyor mu? Diye düşünüyorum bazen.

Zaten bu numara yapma işinden de
hiç haz etmedim ya.

Ben sana söyledim.

Eğer gidiş yolun yanlışsa,
doğru sonuca ulaşamazsın.

Şimdi bir dakika kardeşim yani
konu kadınlar olunca...

...benim uzmanlık alanıma
giriyor yalnız.

İzninizle bir kelime etmek isterim yani.

Konu kadınlar olunca senin
uzmanlık alanın oluyor.

Teoride herhâlde değil mi?

Yoksa biz pratikte pek bir şeye
şahit olamadık yani.

(Gülme sesleri)

Biz zamanlar dünyanın dönmesi de
teoriydi kardeşim.

Ne oldu, sonunda gerçek olduğu
ortaya çıktı değil mi?

Sen abime bakma birader, ben
dinliyorum seni.

Tamam, tamam abi.

Taşın fazlasını alıyorum, geriye heykel
kalıyor diyen Rodin gibidir.

Erkeğin fazlasını alıp, istedikleri
modeli ortaya çıkartırlar.

Ha, doğru diyorsun bak, doğru diyor.

Başta seni olduğun gibi
sevdiğini söylerler...

...sonra yok efendim şöyle oturma,
yok efendim şunu yapma, şunu yeme...

...şöyle kalk, şöyle yap diye diye diye
senin fabrika ayarlarında oynayıp...

...seni olmadığın biri gibi
yani böyle...

...kılıbık bir adam hâline getirip
çıkarlar yani.

Vallahi haklısın birader. Bak, ne
söylüyorsan altına imzamı atarım.

Ya bu kadınlar bizi hammadde
olarak görüyorlar ya.

O kadar çok sevdiğim şeyi var ki
Umut'un yani.

En çok da evde maç seyretmesini
seviyorum.

Ya bir kere gizli gizli izledim onu.

Hadi.

Hadi!

Hadi!

Hadi! Hadi!

Ee, hadi!

(Pelin dış ses) Ya tuttuğu takımın gol
atması için totem yapmasına.

(Bağırma sesi)

Ve gol sevinci yaşarken hoplayıp
zıplamasına bayılıyorum.

Ya?

Aşk böyle bir şey değil mi?

Yani onun en saçma, en komik
hâlleri bile...

...sana böyle şahane gözüküyor,
çok güzel gözüküyor.

Her şeyi de kabul ediyorsun yani.

Ya bu duyguyu çok iyi biliyorsun Burcu.

Anlaşılan sen de âşıksın.

(Gülme sesleri)

Cık değilim. Ben âşık değilim ki,
âşık olmam.

Âşık olmadım yani, olurum da olmam.

-Olmadım şu anda âşık.
-Hadi hadi!

-Âşık olmuşsun sen.
-Hayır ya, nereden çıktı?

Öyle şey yaptım. Empati kurdum seninle.

Empati kurunca da bu cümleler
dökülüverdi ağzımdan...

Zaten bunlar şeydir bilindik
cümlelerdir, öyle söylenir yani.

Evet, bakın bakalım nasıl bulacaksınız?

(Öksürme sesi)

Hatice teyze!

Hatice teyze, sana ne oldu?

Aa, botoks yaptırdım.
Güzel olmuş değil mi?

Aşırı güzel güzel olmuş, öte güzel
olmuşsun yani.

O kadar güzel olmuşsun ki, güzelliğin
önüne alamadım, geçemedim önüne.

Su boğazıma kaçtı,
güzelliğinden dilim tutuldu.

Ay resmen on yaş gençleştim ayol.

Yalnız Hatice teyzeciğim, siz biraz da
aşağılarda veya şu taraflarda...

...genç göstersenize, o insanlar da
görsünler sizin gençliğinizi güzelliğini.

Yani, bu genç hâlinize hâlâ ben
alışamadım.

Aa, evet Hatice teyzeciğim.

Biz birazcık çok azıcık şok
olduk da biraz.

Ha, evet.

Ay Suzancığım, bu güzelliğimi sana
borçluyum.

Ay çok teşekkür ediyorum.

Ay ne demek, ne demek Haticeciğim?

Yani o kadar gençleştin ki, inşallah
ergenlik bunalımına girmezsin.

(Gülme sesleri)

(Anlaşılmayan konuşma)

Ay inanamıyorum.

Anne, sen ne yaptın Hatice teyzeye?

Ya ne oldu Hatice teyzeye böyle
Suzan Hanım?

Sanki felç geçirmiş gibi, çok korkunç
bir şey olmuş.

Ben de şok oldum ilk gördüğümde ama
ne yapayım yani.

Doktora sordum bazılarına oluyor
böyle şeyler dedi.

Endişe edecek bir şey yok yani.

Ya botoks yaptırtmak zorunda mıydın?

Ay ne bileyim ilk defa botoks
yaptırdığını?

Yani alerji mi yaptı, dozu mu
fazla geldi anlayamadım ki?

Niye böyle oluyor acaba? Ben ya
ilkokulda bile bitlenmedim ya.

Ben çocukken bile olmadı.

Bana bak Sevgi Hanımefendi, seninle
olan arkadaşlığım...

...o kankiliğimin hepsini gözden
geçireceğim.

Yeter! Bu nedir ya?

Ya Gayret, bak bu ilacı dökeceğiz.

Bu elimde görmüş olduğunuz ilaçla o
saçındaki bütün biti falan...

...her şeyi bitireceğiz. Yani hepsinden
kurtulacağız.

Hadi evladım, hadi kalk.

Kalk gidelim de şu ilacını sürelim,
kimseye bulaşmadan gel.

-Çok kaşınıyor, çok.
-Gel, gel.

-Gel oğlum.
-Çok çok kaşınıyorum ama.

Tamam, gel.

Hah, çok da yanaşma bana da şöyle gel.

Ha, bizden uzak dur, bize gelmesin de
Gayret ne olursa olsun.

Baba!

Oğlum sağa sola dökülmüş bitler varsa.

Ar... Araba!

Araba yok ya! Araba burada değil miydi?
Ben arabayı buraya park etmedim mi?

Evet, oradaydı araba.

Dur, ben valeye sorayım.
Belki yerini değiştirmişlerdir.

Aa, biz arabamızı şuraya bırakmıştık
ama acaba çekmiş olabilir misiniz?

Yok, biz hiç buradan araç çekmedik.

Nasıl ya, işte şuraya park
etmiştim ben arabayı?

Şey yapar mısınız? Bir anahtarlara
falan bakabilir misiniz?

Yok Burcu!

Yok, anahtarlar da yok.

Ya bir şey diyeceğim,
arabamız çalınmış olmasın sakın?

-Pelin!
-İnanamıyorum nasıl, nasıl çalınacak?

Ne, ne yapacağız şimdi?

Ne bileyim, bir şeyler
yapar mısınız lütfen?

Tabii, biz hemen polise haber verelim.

-Evet, polise haber verin.
-Burcu!

Burcu, ne yapacağız şimdi?

Ya ben geldim buraya park ettim
işte arabayı.

Aa ah! Aa! Aa!

Ah gitti canım araba, gitti.

Aa, çok yazık oldu.

Aa ah! Bir araba için ne çok
panik yaptınız ayol?

Yani kaskosu yok muydu?
Bir şey olmaz ki.

Ya Pelin çalındı araba ya! Kim bilir
kim çaldı arabayı, ne yaptılar?

Nasılsınız, nasılsınız?

Oo, çok güzel hava, çok güzel.

(Çığlık sesi)

(Gülme sesleri)

Ay vallahi içim coştu, içim.

Ay!

Oyna babaanne, oyna!

(Çığlık sesi)

Aman. Oh, oh.

(Ayak sesi)

(Murat ses) Efendim Burcu?

Murat çok kötü bir şey oldu.

Hayırdır Burcu, ne oldu?

Ya biz Suzan Hanım'la güzellik
salonuna geldik, böyle hep beraber.

Sonra içeri girdik. Ben Ece'nin arabasını
kapının önüne park ettim.

Ondan sonra içeri girince
maske yaptırdık.

Maske mi?

Evet maske. Böyle kırışıklıkları açan
böyle bir kil maskesi var.

İnanılmaz güzel bir maske, işte
onu yaptırdık.

Ya sen niye yaptırdın ki?

Yani senin kırışıklığın yok zaten.

Ya sahi mi?

Yani aslında ben de kırışıklığım
olduğunu düşünmüyorum.

Ama işte Suzan Hanım hepimize yaptırdı.

Vallahi, yani bence sen boşuna
yaptırmışsın.

Ha, bundan 40 yıl sonra
bir işe yarayacaksa.

(Murat ses) Hani şimdiden önlem olsun
diye falan yaptırdıysan bilemiyorum.

Ama bence senin zaten uzun süre
ihtiyacın olmaz öyle şeylere.

Teşekkür ederim ya böyle
düşünmene sevindim.

Aslında ben de senin gibi
düşünüyorum ama öyle yaptırdım.

Peki, sence benim saçlarım nasıl?

Aa hadi!

Ay kafam dağıldı ya!

Yani demek istediğim...

...biz güzellik salonuna geldik,
Ece'nin arabasını çaldırdım.

Ne?

Bir dakika! Ne arabası ya,
nereden çalınmış?

Ya söyledim ya işte güzellik
salonunun önünden almışlar...

...arabayı gitmişler. Çalındı
işte, yok gitti araba.

Yani annenin şu an hareketlerinden,
mimiklerinden pek anlayamıyorum.

Ama annen bana çok kızgın ve
kızgın kızgın bakıyor.

(Burcu) Böyle gözlerini belertti
bana bakıyor.

Ya işte öyle işte yani gel kurtar bizi.

Ee, bir dakika siz arabanın
çalındığından emin misiniz?

Bak, trafik çekmiş olmasın?

Çekmiş olamaz Murat!

Trafik çekmiş olamaz işte, yok araba!

Ne olmuş devrem, kimin arabası çalınmış?

Ya Burcu, Ece'nin
arabası çalınmış diyor.

Ne, arabam mı çalınmış?

Burcu mu? Bir ver bakayım telefonu ver.

Alo?

Burcu, aferin arabamı mı çaldırdınız?

Ya kızım sen her yerden
karşıma çıkmak zorunda mısın?

Allah Allah! Senin yüzünden
kaşlarımı çata çata...

...alnımda kırışıklıklar
oluşacak vallahi yeter!

Ya hayır ben size o arabayı
çaldırın diye mi verdim Burcu?

Ya anlamıyorum koskoca araba,
nasıl çaldırabilirsiniz ya?

Ececiğim, sence arabanın
boyutuyla mı alakalı çalınması?

Alıp sırtlarına götürmüyorlar herhâlde!
Arabanın içine biniyorlar.

Böyle antin kuntin işler çeviriyorlar,
arabayı alıp gidiyorlar.

Bak Burcu, tek kelime bile etme.

O arabanın çalınmasının
tek sorumlusu sensin.

Ece, şu telefonu alabilir miyim bir?

Burcu.

Ya Murat, şu telefonuna sahip
çıkar mısın lütfen?

Ben niye sürekli Ece'yle muhatap olmak
zorunda kalıyorum?

Burcu, sen sakin ol, ben şimdi
hemen oraya geliyorum, tamam.

Ben de seninle geliyorum Murat.

Aa, geldik mi hemen? Ay ne çabuk
geldik ayol? Tadı damağımda kaldı.

Tamam babaanneciğim, istiyorsan seni
biraz daha gezdiririz. Değil mi kanka?

Tabii canım, ben bugün senin
şoförünüm Hayriye teyze ya.

Ay vallahi isterim, isterim oğlum
isterim.

İnsan bir buldu mu iki ister, akçe
buldu mu çıkın ister, o hesap.

Ah babaannem benim ya, sür.

Bas gaza, bas gaza.

Bugün küçük hanımın şoförüsün.
O nereyi istiyorsa oraya gidiyoruz, bas.

Aferin sana evladımın kuzusu.

Ay ben biraz daha yukarı çıkayım.

Çok güzel yukarısı, havadar, havadar.

Ay, ay ne güzel ya Rabbi'm.

Allah'ım sana şükürler olsun.
Ne güzel hava.

Bu, bu da bana çok büyük ders olsun.

Bundan sonra...

...gerçi çocuğun da günahı yok ama
bir çocuğa böyle ders çalıştırmaya...

...kalkmadan önce böyle bit kontrolü
yapacağım.

Var mı kafasında bir şey, yok mu diye.

Bu ilaç da leş gibi kokuyor ya.

(Sevgi) Bak, dayan Gayret.

Bu kafandaki ilaç var ya
bütün bitlerinin dökülmesine...

...sebep olacak, ondan
sonra da yıkayacağız.

Hiçbir şey kalmayacak inşallah.

Ya çok fazla beklemesine
gerek yok kızım ya.

Artık vakit doldu, gitsin saçını
durulasın yeter.

Yo, yo biraz daha durayım baba,
çünkü iyice dursun.

İyice hiçbir şey kalmasın
kafamda, hepsi hepsi gitsin.

Çok kötü oldu. Ne güzel gençleşmiştim.

Arabayı çaldırmak çok fena oldu.
Şimdi hızla üzüntüden yaşlanacağım ya.

Ay bir araba yüzünden neden
bu kadar telaşlandınız?

Bir türlü anlayamadım doğrusu?

(Ayak sesleri)

Burcu, bu araba nereden...

Ah!

Anne!

Annem, ne oldu sana ha?

Ne yaptılar annem sana?

Ay evladım bir şey yok.
Gençleştim, 40 yaşıma gittim.

Nasıl güzel olmuş mu?

Üf Burcu ya! Arabam senin
yüzünden çalındı.

Yani nasıl bu kadar dikkatsiz
olabiliyorsun anlamıyorum?

Niye arabam diyor bu kız?
Araba Umut'un değil miydi?

Ya Ece, dur şimdi tartışmanın sırası değil,
sen merak etme biz bulacağız arabanı.

Araba bu kızınsa bizde ne işi
var acaba ha?

Peki ya da araba Umut'unsa bu kız
niye benim arabam diyor ha?

Anne, ben sana her şeyi anlatacağım.

Lütfen şimdilik sakin ol olur mu?

Uf!

Burcu, ne oldu anneme Burcu?

Bu kadının yüzünde ifade kalmamış.

Ben üzgün mü, mutlu mu anlayamıyorum.
Ne yaptınız?

Ya vallahi ben de anlayamıyorum.

Hiçbirimiz anlayamadık.

Ayrıca biz bir şey yapmadık.

Yani biz Pelin'le içeride başka işlemler
yaptırırken Suzan Hanım almış onu...

...botoksu dayamış, böyle garip
bir şey oldu ya.

Yüzüne bakamıyorum. Korkuyorum bakınca.

Botoks mu?

Of be annem ya.

Güzel mi falan diye sordu. Biz de
üzülmesin diye hı hı güzel olmuş dedik.

Ama çok korkunç.

İyi tamam. Hadi siz artık eve
dönün şimdi.

Zaten merak etmeyin biz arabayı
bulacağız.

Ben size de haber veririm.

Murat, ben seninle kalıyorum.

Yani bir emniyet mensubuyum sonuçta,
çözelim bu işi bir an önce.

Ben de seninle kalıyorum Murat.

Ha, bak mesela annen şu an
sinirlendi.

Bana çok sinirli sinirli bakmaya
çalışıyor ama bakamıyor.

Böyle bir garip bakıyor. Garip garip
hareketler yapıyor.

Yani Ece'ye o kadar çok bayıldı ki,
yani utanmasa alıp eve getirecek.

Hadi ben size taksi çevireyim.

Tamam, hadi.

Allah'ım ne garip bir kadın oldu bu ya.

Hayır Burcucuğum, sen neden
kalıyorsun acaba?

Yani bu emniyeti ilgilendiren bir
konu sonuçta.

Yani sen bana demedin mi arabamı
sen çaldırdın diye?

Arabanı çaldırdığım için işte ifade
vereceğim, ya şikayetçi olacağım.

Çok biliyorsun her şeyi.

Yoksa meraklı değilim.

Tamam, tamam. Peki üf!

Ay babaanneciğim, epeydir geziyoruz ya.
Artık seni eve bırakalım ha?

Evet ya Hayriye teyze, sonra bize
kızarlar vallahi.

Olmaz, yok öyle şey, olmaz.

Ben şimdi sizi muhallebiciye
götürüyorum.

Muhallebiler benden, ısmarlıyorum.

Muhallebici diyor kanka, muhallebici.

-Hatırladın mı?
-Sıpa.

Ya ne var babaanne? Tamam ya.

Sen muhallebici dedin şu an en zayıf
noktamızdan vurdun bizi.

Biz kankamla muhallebiciye gitmek için
her şeyi yaparız, değil mi?

Hayriye teyze, ben muhallebisiz yapamam.

Ben de çok severim muhallebiyi vallahi.

Yalnız Hayriye teyze, bir problem var.

Şimdi biz arabayı geç götüreceğiz.

Ee, geç götürünce bizimkiler bize
fırça atacaklar

Şimdi bu durum için bir atasözü
var mı acaba?

Oğlum ayıp ettin ya.

Var ya benim babaannemde her
duruma özel bir atasözü var.

Yapıştır babaanneciğim.

"Dalga boyu aşmış, ha bir karış,
ha beş karış."

Vallahi atasözü bankası gibi kadın ha.

(Müzik)

Nereden o benim kankam olacak Sevgi ha?

Ya bu bitleri başıma sardı, çekti gitti
değil mi ondan sonra?

Oğlum, Güneş de aynı durumdaymış da.

Bir ona yardım etmeye gitti kızcağız.

Hâlâ leş gibi kokuyor bu ya.

O Güneş'in de alacağı olsun ha.

Ben ona ödev öğretiyorum, ders
çalıştırıyorum.

O vere vere bana karşılığında
bit verdi ya.

Vallahi yeter ha, çok sıkıldım ben.

Oğlum, bir git hadi, saat bir saati doldu.

Git bir temizlen ya, bir kurtul şu
pislikten ya.

Gidiyorum hadi.

Adamı bir saat banyoya gitmeye razı
edemedik ya.

Ne kadar zorlandık vallahi.

(Kapı açılma sesi)

Ah.

Bonjour Vedat Bey, bonjour.

Bonjour, bonjour.

(Müzik)

Hatice'm ne oldu sana böyle?

Aa Vedat, çok güzel olmuşum değil mi?

Evet. Yani çok güzel olmuşsun.

İnsan kıyamıyor ki baksın senin güzel...

Ne oldu sana ya?

Ay Vedat, bu botoks muhteşem bir şeyle
tam on yaş gençleştim ya.

Gidip aynaya bakacağım tekrar aynaya.

(Gülme sesi)

Ne oldu, ne çarptı bizim hanıma?

Aa, botoksun yan etkisi.

Yani, geçecek merak etmeyin.

Geçer mi, eski güzel...

Kızım, babaanne, Murat, Burcu
neredeler?

Hayriye teyzeyi Mutlular aldı.

Burcu, Murat'la kaldı.

Cık!

Araba da çalındı.

Aa, çok güzel oluyor, çok güzel.

Ya Burcu, ben sana inanamıyorum ya.

Bak yine bir olay çıkardın ve emniyeti
oyalıyorsun ya.

Bıktım artık!

Ya sana ne, sana ne oluyor, sen niye
benimle uğraşıyorsun?

Murat, bir şey söyler misin acaba?

Yoksa ben bu sarı kızı birazdan
yolacağım ve onu parçalarına ayıracağım.

Eğer sen bir şey söylersen, belki
bir şey yapmam.

Nezarete atılmak zorunda kalmam.

Ee, belki de sen nezarete atılmamam için
bana torpil geçersin ha, olmaz mı?

Vallahi siz böyle gürültü yapmaya
devam ederseniz...

...ikiniz de geceyi nezarette
geçireceksiniz.

(Kapı açılma sesi)

Devrem.

Arabayı MOBESE kayıtlarından
tespit etmişler.

Görüntüyü senin bilgisayarına
aktarmalarını söyledim.

Bakalım kimmiş bu oto faresi?

Ee, bu benim arabam.

Götürüyorlar. Nereye götürüyorlar?

Ya genelde ücra bir yerdeki tamirhaneye
götürüp parçalarlar.

Ne?

Da biz ona gerek kalmadan gerekli
müdahaleyi yapacağız değil mi?

Evet.

(Gülme sesi)

Ya şunlara bak ya, bir de sunrooftan
çıkıp eğlenmişler...

...de güzel eğlenmişler yani, komik
görünüyor.

İyi yapmışlar gerçi. Dur.

Biraz büyütürsek eşkalini alabiliriz.

Aa!

Bu senin babaannen!

Aa ah! Hayriye teyze!

Ne yapıyorsun sen sunroofta ya?

Abi, senin babaannen organize suç
örgütü lideri mi?

Mutlu'yla Rıfkı, babaanneyi çiftliğe
götüreceklerdi de...

...ben söylemeyi unutmuşum.

Galiba arabayı almışlar.

Aferin Burcu.

-Ne?
-Aynen öyle.

Al işte, şoför Rıfkı, yanındaki de
bizim Mutlu.

Yani görüntüler net değil ama
belli oluyor.

Mutlu, hadi oğlum anneni ara.

Eğer işleri bittiyse beraber gidelim
çiftliğe hadi yavrum.

(Telefon zili sesi)

Telefon çalıyor.

Ah! Murat arıyor.

Alo? Evladımın kuzusu kuzum.

Çok mu özledin babaanneni, sesimi mi
duymak istedin ha?

Evet babaannem.

Bütün emniyet özledi seni.

Siz neredesiniz, ne yapıyorsunuz?

Ah, Rıfkı'yla Mutlu beni dolaştırdılar.

Şimdi çiftliğe dönüyoruz evladım.

Ha, öyle mi? Aman ne güzel, ne güzel.

Vallahi ortalığı da fena karıştırdınız
babaannem.

Herkesi ayağa kaldırdınız maşallah.

Aa ah! Allah Allah, niye ki?

Niye ki diyor.

(Müzik)

(Kuş cıvıltısı sesleri)

Ya nasıl çalınır araba ya?
Haber var mı bari?

Hayır bulunmadı ama Muratlar
arıyor işte.

Böyle olacağı belliydi.

Hepsi benim yüzümden.

Ya niye senin yüzünden olsun Umut?

Ee, ben bu oyunu kabul etmekle zaten
bunları hak ettim Pelin.

Bak, eğer beni olduğum gibi
kabul etmezsen...

...ya bir hayatı paylaşamayız.

Yani ben ve ailem...

...bu gördüğün çiftlikte, bu aile
iç içe yaşayan...

...kıyafete, süse önem vermeyen,
lükse ihtiyaçları olmayan insanlarız.

Güler yüzlü olmayı, sıcak samimi olmayı
zenginlik sayan basit insanlarız biz.

Eğer senin ve annenin
istediği bu değilse...

...yolda yakınken.

(Kapı vurma sesi)

Gayret!

Gayret evladım.

Hadi çık artık ya! Yeter ya!

Bak, başka banyoya ihtiyacı
olanlar da var.

Hadi oğlum yeter! Gayret!

(Gayret) Yetmez! Allah Allah, yetmez!

(Gayret) İyice arınmam lazım benim,
tertemiz olmam lazım yetmez!

(Kapı vurma sesi)

Allah Allah ya, yediğimiz bir şey
alerji yaptı galiba.

Hatice'm sen de mi kaşınıyorsun ya?

Ay çok kaşınıyorum, Vedat durmuyor ya.

Ay yoksa çok gerildiğimiz
için mi böyle kaşınıyorsunuz?

Yok, esas nedenini duyunca
daha çok gerileceksiniz.

Efendim?

Efendim yok bir şey,
hayırlı olsun kaşının.

(Kapı açılma sesi)

Gel babaannem, gel.

Hadi gelin kızlar, gelin hadi.

Çok şükür evime kavuştum.

Ve çalınan araba bulundu.

İşte suçlusu.

-Aa ah!
-Ay anne!

Aşk olsun ne yaptın?

Hatice'm, ay ne oldu sana, neyin var?

Hayriye Hanım, hırsız mı şimdi?

Ee bir nevi, yani bir sürü
vaktimizi çalmış oldu.

(Murat) Değil mi babaannem?

Ee, çiftliğe gelmek için arabayı bizden
izinsiz almışlar, biz de çalındı sandık.

Ama Muratcığım, inanılmaz
bir polis olduğu için...

...hemen olayları çözdü ve
arabamı buldu.

Çok teşekkür ederim Murat.

Ece, sen nasıl bir insansın?
Yani çok garip çıktın gerçekten.

Hayır, Murat diyor ki araba çalınmadı.

Ben diyorum ki araba çalınmadı,
araba alındı ama sen ona hâlâ...

...yazabilmek ona böyle tuhaf tuhaf
iltifat edebilmek için...

...üzerine gidiyorsun anlamadım yani.

Ya ne alakası var Burcu?

Ha, ben burada mesai
arkadaşımı tebrik ediyorum.

Ayrıca sana ne, seni
ne ilgilendirir yani?

Aa ah! Nasıl ne ilgilendirir canım?
Kocası onun o!

Yoksa değil mi?

(Kuş cıvıltısı sesleri)

(Horoz sesi)

(Müzik - Gerilim)

Saçlarım mı dökülüyor benim?

Allah Allah ya, bir türlü
anlayamıyorum olan biteni.

Pelin, Pelin gel anlat bana çabuk gel!

Gel anlat bana çabuk.

Pelin, bu ailede bir tuhaflık var.

Yani dünkü hâllerinden eser yok şimdi.

Yani sabah kahvaltıya geldiğimde
acayip kıyafetlerle oturuyorlardı.

Araba Umut'un dedin, başkasının çıktı.

Ee Murat'la, Burcu evli dediniz.
Ee, o da yalan çıktı.

Ya bu işin içinde bir bit yeniği var.

Sıra ona da gelecek kısmetse.

Yani bir de acayip kaşıntı çıktı
şimdi başıma ya.

Çok yaklaştınız hanımefendi.

Acaba göreceğim başka
tuhaflık kaldı mı bu evde?

Allah!

Bu da benim kullandığım bit şampuanı
var ya benim saçlarımı döktü.

Çok kötü oldu çok! Annem!

Aa! Ne dedi o, bit mi dedi?

Biz de durmadan kaşınıyoruz.

Ya hepimiz bitlendik mi şu anda?

Evet evladım, hepiniz bitlendiniz.

Ay ben fena oluyorum,
ay benim tansiyonum.

Ben ben fena oluyorum. Benim
tansiyonum çıktı. Aa ah!

Anne, Umutlar senin sandığın
gibi sosyete değiller.

Umut’tan ben istedim böyle bir şeyi.

Onlar da sağ olsunlar beni kırmadılar.

Ellerinden geleni
yaptılar ve başardılar.

Hı hı. Benim sayemde, hepsi
benim sayemde oldu, ben yaptım.

Benim de sayemde canım.

Ya onları oldukları gibi beğenmezsin,
kabul etmezsin sandım, korktum.

Her şey benim yüzümden oldu.

(Anlaşılmayan konuşma)

Şişt!

Hatice teyze hiç yorma
kendini, anlamıyor çünkü.

Suzan Hanım, Hatice teyze
şunu söylemek istedi.

Umut ve Pelin birbirlerini seviyorlar,
onlara kızmayın.

Ee, onların bir suçu yok dediler.

Ayrıca niye kızıyorsunuz ki, yani siz
sevenleri niye ayırmaya çalışıyorsunuz?

-Seviyorlar işte birbirlerini!
-(Suzan) Ah!

Onlara değil ama size kızgınım.

Hatice Hanım, Vedat Bey teessüf ederim.

Pelin, yürü gidiyoruz!

Yürü eve gidiyoruz!

-(Suzan) Çantam nerede?
-Sakin olun Suzan Hanım.

Özür dilerim.

Oğlum, vallahi içeride fena bir curcuna
vardı kendimi nasıl attım anlatamam.

(Ayak sesleri)

Çok büyük hayal kırıklığına
uğrattın beni delikanlı çok!

Yürü Pelin!

(Müzik)

Oğlum tamam, üzme tatlı canını.

Elinden gelen her şeyi yaptın,
yapacak başka bir şey yok.

Eczacının bütün bit ilacı stoklarını
bitirdik ama çok şükür...

...kimsede kaşıntı kalmadı.

Geldi o kadın, aldı kızını çekti gitti.

Ne olacak şimdi benim oğlumun hâli?

(Anlaşılmayan konuşma)

Tamam Hatice teyze.

Hatice teyze diyor ki...

...bu ne Suzan'ın ne de bizim
bileceğimiz bir iş...

...buna çocuklar kendileri karar
verir, biz karışamayız diyor.

Tabii, tabii Hatice'm doğru söylüyor ya.

Sen bu kızı seviyor musun?

Ya o ne demek abi, canlı yayında
herkese ilan ettim ben ya.

-Kız da aynısını yapmadı mı?
-Evet.

Ee, tamam o zaman bu olay bitmiştir.

Ya ben anlamadım zaten bu
Suzan Hanım'a ne oluyor ki?

-Seni sevmiyorsa sevmiyor ya!
-Ha!

Ba ba bana bak, aslan kardeşim benim.

Sen eğer o kızı seviyorsan o
kız da seni seviyorsa biz...

...sonuna kadar arkasındayız, sonuna
kadar destekçiniziz tamam mı?

Aynen.

Ferhat nasıl Şirin'den vazgeçmediyse,
sen de vazgeçmeyeceksin.

Doğru diyorsunuz, ben gidiyorum.

-Git!
-Nereye gidiyorsun?

Pelin'le konuşmaya
gidiyorum bak eğer o da...

...benim gibi düşünüyorsa
yolumuza devam ederiz.

Annesi istemese de ben alacağım
karımı evleneceğim karımla tamam.

-İşte budur be.
-İşte bu.

-Bu be.
-İşte gerçek. Hop!

(Hep bir ağızdan) Hop!

Adam nasıl gitti ya.

-Vay be.
-Ne yapıyorsun?

Evet toplantı bittiğine göre, hepiniz
gidebilirsiniz.

Dükkânı da kapattık. Hadi herkes
odasına, lütfen.

Ya abiciğim bak, o kadar abi
muhabbeti oldu.

Hepimiz gaza geldik.

Birazcık dinleneyim ya şurada ne olur.

Mutlu, mutluyum diyorum hadi kalk.

Ee, ne güzel işte mutlu ol abiciğim,
kalkmayacağım ya lütfen.

O kadar canınızı sıkmayın ya, biz
neleri atlattık değil mi anacığım?

Umut'la Pelin'in işi de
çözülür mutlaka ya.

(Anlaşılmayan konuşma)

Diyor ki Hatice teyze, Vedat
niye benim yüzüme bakmıyor?

Ona küstüm, kırıldım diyor.
Beni beğenmedi mi diyor?

Vedat amca beğenmedin mi Hatice teyzeyi?

Beğendim, beğendim çok beğendim.

Vedat amcacığım, Hatice teyze
duyabiliyor. Sadece konuşamıyor.

Öyle botokstan ağzı açık kaldı o yüzden.

Ne gerek vardı Hatice'm botoksa falan?

Sen zaten ne güzel bir kadındın ya.

Hiç botoks motoks
yaptırmasan da olurdu ya.

(Anlaşılmayan konuşma)

(Anlaşılmayan konuşma)

Hatice teyze sevindi şimdi bunu
bir çayla taçlandıralım diyor.

Ya evladım nasıl çay içecek?

Bu ağız böyle döktün mü şar diye
çıkacak ağzından.

Aha bak, bu geri alma şansımız
yok mu bu botoksu yani?

Bu böyle mi kalacak bu kadın ya?

Geldi o Suzan karısı,
gelinimi ne hâle getirdi.

Vallahi ona baktıkça içim acıyor.

Dualar okuyorum bir an önce
düzelsin diye.

Vedat amca, geri alma şansımız yok
ama zamanla düzelir.

Düzelir yani.

Doktor sadece böyle
reaksiyonlar olabilir dedi.

Ondan o ağız öyle ufak açık kaldı yani.

Fazla enjekteden mi yani?

Pişmiş aşa su katılır mı?

Senin ne işin var, neye geliyorsun?

Niye gelinimi bu hâllere sokuyorsun,
sana ne ha?

Geldi ne hâle getirdi hepimizi?

Seni çok başıboş bıraktım ben.

Seni çok başıboş bıraktım
ama buraya kadar.

Büyük hata yaptın Pelin, büyük hata.

Hemen eşyalarını topluyorsun ve
benimle Fransa'ya geliyorsun.

Bundan böyle gözümün önünden bir
saniye bile ayırmayacağım seni.

Fransa'ya falan gelmiyorum anne.

Ben burada kalacağım.

Hoş geldiniz Umut Bey.

(Suzan) Ne demek gelmiyorum
Fransa'ya ya?

Gelmiyorum işte, ben Umut'u seviyorum.
Onunla mutluyum.

Bak Pelin, katiyen olmaz.

Öyle tuhaf bir ailenin oğluyla evlenmene
hiçbir şekilde izin veremem.

(Suzan) İmkânsız bu.

Çok geç anneciğim, çünkü biz evlendik.

Ne?

(Suzan) Nasıl?

Ne evlenmesi?

(Gülme sesi)

Yani olamaz böyle bir şey,
imkânsız Pelin!

Sen benden habersiz evleneceksin,
olamaz öyle bir şey.

Oldu anneciğim.

Biz evlendik işte.

Evet, belki isteyerek evlenmedik ama
evlendik işte.

Biz sahte nikâh memuru haberine
gidiyorduk ve nikah memuru gerçek çıktı.

(Pelin) Bir hata sonucu evlendik.

Ama bu başıma gelen en güzel
hataydı anne.

Anne, ben Umut'u gerçekten
çok seviyorum.

Anneciğim bak, sana karşı gelmek,
senin sözünü çiğnemek istemiyorum.

Senden rica ediyorum.

Hatta sana yalvarıyorum.

(Pelin) Lütfen onları bir de doğal
hâlleriyle tanı.

Ya o kadar iyi insanlar ki
tanıyınca sen de göreceksin.

Her şeyden önemlisi, ben Umut'u
çok seviyorum.

Umut!

Ben de seni seviyorum Pelin.

Deli gibi aşığım sana.

(Müzik - Duygusal)

(Müzik - Duygusal)

(Kapı açılma sesi)

(Ayak sesi)

(Müzik - Duygusal)

(Müzik - Duygusal)

(Müzik devam ediyor)

Beğendin mi?

Beğendim.

Hem de çok beğendim.

Hani ben, böyle sana sürpriz yapmayı...

...hediye vermeyi falan
çok seviyormuşum ya.

Yemekte öyle söylemiştin.

Ben de seni yalancı çıkarmamak için
bari böyle bir sürpriz yapayım dedim.

Çok mutlu etti sürprizin.

Yalnız bir şartım var.

Bu patikleri hemen
giyinmeye başlıyorsun.

Öyle evlenmeyi beklemek falan yok.

Biliyor musun...

...sen benim hayatımdaki
en güzel şeysin?

Neyim?

Arkadaşsın.

(Müzik - Duygusal)

Bu dizinin betimlemesi
ES FİLM tarafından...

...Sesli Betimleme Derneğine
yaptırılmıştır.

www.sebeder.org

Sesli Betimleme Metin Yazarı:
Gülşen Argüç

Seslendiren: Çiğdem Banu Yeşilırmak

Alt Yazı: Ece Naz Batmaz - Miliza Koçak
Özgür Deniz Türk - Bülent Temür

İşaret Dili Tercümesi: Berrak Fırat

Son Kontroller: Zerrin Çınar -
Dolunay Ünal - Samet Demirtaş

Teknik Yapım: Dağ Prodüksiyon
ve Yeni Gökdelen Tercüme

"Yeni bir gün başlıyor"

"Güzel bir gün doğuyor"

"Yeni bir gün başlıyor"

"Gülümse, gülümse"

"Hayatına gülümse"

"Gülümse, gülümse"

"Hayatına gülümse"